Erkeğin Sonu: Hünsa Çağı

TAKİP ET

Woke furyası erkeğin elinden anlamı büsbütün olarak onu kadın olmaya zorluyor - kadınsa kadın gibi davrandığında ayıplanıyor. Bu yeni cinsiyetsizlik ortamının sonunda insan türü bütün evrimsel teşviklerini yitirecek gibi duruyor.

İnsanoğlunun evrimi boyunca hem bireysel cinsiyeti hem toplumsal cinsiyet rollerini üç faktör belirlemiştir diyebiliriz: Kadın ve erkek beyninin biyolojik farkları, kadının doğum yapan cinsiyet olması ve erkeğin feda edilebilirliği. Her ne kadar günümüzde evrimsel ve ideolojisiz bakışla bakmak “tü-kaka”ların başında gelse de, bu üç faktör olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla kadın ve erkeğin belirleyicisidir. 

Üstelik sözde feminist yahut “cinsiyetbilimci” zırvaların zorlamasından kurtularak baktığınızda, bize menfi gibi gösterilen müesseselerin bile aslında epey sağlıklı ve müspet olduğunu fark edersiniz. Mesela, kadın ve erkekler arasında empati davranışını iki farklı beyin bölgesi belirler. Kadınlarda empati amigdala aktivasyonu ile yönetilir – duyguların yaratıldığı bölge ile. Erkeklerde ise prefrontal cortex başta olmak üzere rasyonel bölgenin empatide daha çok rol oynadığı görülmüş. Üstelik birçok deney, erkeklerin beyninde “kötülük yapan bir türdeş” cezaya uğradığında empati değil, ödül bölgesinin aktif olduğunu, kadınlarda ise her şeye rağmen empati geliştiğini gösteriyor. Bu ne anlama gelir? İnsan yavrusu savunmasız olmanın yanında, hem faydasız hem de ciddi derecede bağımlı, mental ve fiziksel açıdan epey fedakarlık gerektiren bir canlıdır. Eğer kadınlarda bu tür güçlü (üstelik mekanizması nedeniyle erkeklerden daha hızlı) bir empati yeteneği olmasaydı, kendilerine biyolojik olarak bağımlı olan (en başta süt emebilmek için) yavrularını terk ederlerdi. Erkekler ise daha rasyonel (mesela kendi kimliğinden gördüğüne empati yapan, yahut kötülük yaptığına şahit olduğuna empati yapmayan) empati mekanizmalarıyla cemiyet hayatını mümkün kılıyorlar: Bir cemiyetin bütün mensuplarına yavrularımıza davrandığımız gibi davransaydık, ödül ceza sistemi gelişmez, yanlış yapanları cezalandırmadığımız için “kötü” bireylerin kötülükleri için rahat bir zemin bulmalarını sağlardık.

Bu tespit ve iddialardan hareketle, “cemiyet hayatı erkek sayesinde mümkün olmuştur” mu diyeceğiz? Hayır tabii ki. Bir başka özellik, bu defa kadının cemiyet için oynadığı hayati bir işlevi öne çıkarıyor. Hemen bütün erkekler için partner seçiminde fiziki özellikler, mental özelliklerden daha öncelikli. Kadınlar içinse tam tersi (zeka, yaratıcılık veya güç göstergesi olan) zenginlik, güçlülük, anlayış vb. gibi özellikler öne çıkıyor. İnsan dahil bütün hayvanlarda partner seçimindeki kriterler, türün serüvenini belirler. Erkeğin kadında aradığı özellikler daha primitif kaygılardan kaynaklanıyor ve biyolojik/fiziki sağlıklılığı tercih ederek öne çıkarıyor, bir bakıma sağlıklı (algılanan) bireylerin üremesini teşvik ediyor. Kadının tercih sistemi ise çok daha karmaşık ve evrimsel açıdan insanı ayrıştıran mekanizmanın temelinde yer alıyor: Zihin gücünü önceleyen bu tercih sayesinde daha iyi alet yapabilen, daha iyi avlanan, daha iyi eğitim almış, daha anlayışlı, daha zeki, daha yaratıcı (…) erkekler üreyebiliyor. 

Kiracılar Çağı: Mülksüz Neslin Yeni Ekonomisi

Bu mekanizmalara “kültür” yoluyla çomak sokarsak ne olur? Mesela kadınların seçme hakkını büsbütün ortadan kaldırır, kadınların babalarından satın alındığı bir kültür yaratırsak? Akılsız, bön, beceriksiz (…) erkeklerin çoğalabilmesini sağlarız. Ya tersi olursa? Bütün kadınlar güzel kabul edilmeli dayatması yaygınlaşırsa? Sair sağlık sorunlarının artacağını öngörmek güç değil. Üstelik bu tür müdahalelerin bir diğer mahzuru “yarışma”yı anlamsız kılmaktır ki, her iki cinsin de aptallaşması, çirkinleşmesi ve işlevsizleşmesiyle sonuçlanır. Bu yazı, bu işlevsizleştirmeyle ilgili ve hem akademi hem medya kadına odaklanırken, erkeğin işlevsizleşmesinin sonuçlarına odaklanıyor.

Kadını Özgürleştiren Mekanizmalar

Kadınların tarihin son bir asırlık bölümüne gelene dek (en azından Batı’da) eve kapalı ve sosyal yaşamda/kamusal alanda çok daha az temsil edilen cins olmasının yegane sebebi erkeklerin kadınlara kumpas kurması değildi. Modern imkanların var olmasından önce bir kadın geri planda kalmaya mahkumdu: Çocuk doğuran tek cins olması, bu mecburiyetin temelidir. Hamilelik süreci boyunca git gide artan mekanik ve biyolojik engellerle karşılaşan kadın, doğumdan sonra büsbütün yavrusuyla ilgilenmek zorundaydı – üretime katılsa bile erkek kadar özgür ve engelsiz değildi. Üstelik doğumu desteklemek/kolaylaştırmak için geçirdiği fizyolojik dönüşümler erkeğe nazaran daha az kas kütlesine, daha zayıf kemiklere sahip olmasına neden olmuştu. Bu şartlarda kadının dezavantajlı olması ona kurulan bir kumpasın göstergesi değil, bütün canlılarda görülen evrimsel tavizlerin neticesidir. Vücut kıllarımızın çoğunu yitirip terleme mekanizması geliştirerek sıcakla baş etme kabiliyetimizi artırmamız, mesela, diğer birçok canlıya nazaran çok daha kolay yaralanabilen, derisi narin bir canlı olmamıza sebebiyet vermişti – bunun gibi. 

Eşitsizlik: İşçi Arıların Dünyasına Doğru

Kadın ancak modern yaşam ve teknoloji sayesinde erkek kadar aktif olabilme fırsatına kavuşmuştur. Bunda hem teknoloji (mama, bebek bakımının kolaylaşması, tıp vb.) hem de siyasal ve sosyal sistemler rol oynamıştır. Mesela bugün kas gücüyle yapılan, tehlike içeren işlerde çalışanların ezici çoğunluğu halen erkektir, ancak masa başı işlerde kadınların etkin olduğunu görürüz ki, bazı işlerde kadınlar daha fazla istihdam edilir. 500 yıl önce en fazla bir avuç soylu ve maiyetinin masa başı çalışma ihtimali vardı. 500 yıl sonra bugün işlerimizin çoğu masa başındadır, kas gücüne dayalı işlerin çoğu ortadan kalkmıştır ve kalanı kalkma trendindedir. 

Pekala bu mekanizmalar nasıl var oldu? Kadınların tercih ettiği erkekler sayesinde demek, indirgeyici olsa da haklılık payı bulunan bir tespit olacaktır. “Erkek egemen” addedilen bu sistem, kadınların nihayet işlevlerde ayrışsa da toplam etkinlikte eşit olabileceği bir düzlemi mümkün kıldı. Zira daha az emekle daha fazla ürün elde etmek her zaman ödüllendirildi: Bu ödüllendirme sistemi en geniş planda Malthus döngüsünü kıran endüstriyel atılımın tetikleyicisidir ve en küçük planda kadınların tercih ettiği erkek tipi sayesinde mümkün olmuştur: Risk alabilen, yaratıcı, güçlü, zengin, aktif, eğlenceli, anlayışlı…

Kadın Erkeği Dönüştürür

Cinslerin “ideal partner” tercihleri diğer cinsi dönüştürür – bunun olumlu yahut olumsuz pek çok örneği vardır. Söz gelimi, çiftleşme hakkının erkekler arasındaki çatışmayla elde edildiği bir canlı türünde, daha büyük boynuzu olan erkekler tercih edilir, bu erkekler bir süre sonra boynuzlarını taşıyamayacak hale gelip türün yok olmasına neden olabilirler. Yahut, bir teoriye göre insanlar iki ayakları üzerinde dikildikten sonra insan dişisinin memeleri büyümeye başlamıştır. Zira erkekler çiftleşmeye hazır dişiyi dört ayak üzerindeyken kalçalarına bakarak anlarlardı, iki ayak üzerine kalktıklarında “kalçayı taklit eden meme” erkekler tarafından bir yanılgı/algı bozukluğu nedeniyle tercih edilmiş, bu nedenle kadınların vücudunda fizyolojik değişiklikler meydana gelmiştir. Esasen çocuk beslemekten başka işlevi olmayan meme, bu nedenle ikincil cinsel organ haline gelmiştir. 

Erkeklerin tercihleri çok daha primitif ve fizyolojik olduğundan kadınlar üzerinde genellikle bu boyutlarda etki yapar. Ancak kadınların mental özellikleri önceleyen tercihleri, erkeklerin ve dolayısıyla cemiyetin kolektif zihnini modeller. 

Aptallar Çağı: Eski Filmleri Mahveden Yeni Endüstri Kime Hitap Ediyor?

Bu alanda ilginç bir deney, Jacqueline M. Coyle ve Michael P. Kaschak tarafından gerçekleştirilmiş. Linguistik uyum, bu iki bilim insanının düzenlediği deneyden önce yapılan çalışmalarda, arkadaşlık ve yakınlık kurma açısından etkili olduğu görülmüş bir fenomen. İnsanlar kendilerine benzer dil kullanımı (kelime ve gramer tercihleri) olan diğer insanlara yakınlık duyuyorlar. Coyle ve Kaschak, bunun karşı cinsle etkileşimde nasıl bir rol oynadığını araştırıyor: İnsanlar partner seçerken benzer şekilde linguistik uyum arar mı?

Deneyin sonuçları şaşırtıcı – beklenenin tam tersi çıkıyor. Erkekler, cinsel açıdan çekici/üremeye hazır buldukları kadınlarla konuşurken, kasti olarak linguistik tercihlerini onlardan uzak şekilde belirliyorlar. Özetleyecek olursak, bir fotoğrafı anlatması istenen erkek ve kadın iki denekten önce kadın betimleme yapıyor, akabinde erkek. Erkek, menstrual döngüsünün üremeye daha elverişli dönemindeki kadını (literatürde daha önce yapılmış çalışmaların ispatladığı gibi) ten renginden, üslubundan, kokusundan vb. tanıyor. Eğer üreme ihtimali yüksek olarak algılıyorsa, betimlemesini kadının betimlemesinden olduğunca farklı yapmaya çalışıyor. Sesini daha düşük frekansa getiriyor, daha farklı kelimeler seçmeye çalışıyor. Kadının yaratıcı, zeki, bilgili, donanımlı (…) erkek tercih edeceğine dair bilinçaltındaki kod, etkileyici bir erkek olarak algılanmak için daha yaratıcı betimlemeler yapmasını sağlıyor. (Aynı zamanda kadından ne kadar uzaksa, o kadar çekici oluyor, bunu altı çizilmeli.)

Erkek feda edilebilir cinstir. Teorik olarak bir topluluğun bütün dişilerini döllemek için tek erkek yeterlidir. Bu yüzden “tercih edilmek” için hissettiği stres daha yoğundur; hem dişi tarafından tercih edilmeli, hem de tercih edilse bile onu engelleyebilecek rakip erkeklere üstün çıkmalıdır. Daha büyük ölçekli ve kolayca gözlemlenebilir mekanizmaların ötesinde, basit bir deneyde dahi erkeğin “üreme ihtimali” belirdiğinde ne kadar yaratıcı ve özenli bir forma geçtiğini görmek, müthiş bir veri. 

Bugün: Hünsa Çağı

Son dalga Feminizm, Queer Theory, Wokeizm gibi akımlarla akademi ve medya yoluyla dayatılan “yeni kadınlık”, erkeğin de form değiştirmesine neden oldu. Evvela, artık bütün kadınlar güzel. Söz gelimi vücut kıllarını alan, bakım yapan, güzel görünmek isteyen kadın, radikal feministler tarafından “erkeklerin beğenisine esir olmuş kadın” olarak çerçeveleniyor. Çocuklu kadını, üreyemeyen sözde-kadını (erkek olup kadınım diyenleri), çirkin kadını, şişman kadını (…) tercih etmeyen erkek, özellikle Batı medyasında (ve sosyal medyada) sürekli olarak yanlış bir iş yapmakla itham ediliyor. Üstelik hakikatte öyle olmasa bile, tercih edilebilecek erkek olması için onda aranan özelliklerin değiştiğini zannediyor. Tacizci yahut “mansplaining” yapan bir erkek olmamak için git gide feminen olmaya zorlanıyor. Hiç arzu etmeyeceği partnerlere ulaşabilmek için, hiç olmadığı gibi davranmaya zorlanan bir cins.

Bu zorlamanın kadına da zarar verdiği aşikar. En güzel ifade edenlerden birisi C. S. Lewis:

Erkekler geçmişte kadınlar üzerindeki güçlerini o kadar korkunç bir şekilde istismar ettiler ki, en çok kadınlar için eşitlik bir ideal olarak görünme tehlikesi altındadır. Fakat Bayan Naomi Mitchison doğru noktaya temas etti: Evlilik yasalarınızda –ne kadar çok o kadar iyi- eşitlik ne kadar belirgin olursa olsun, eşitsizliğe bir derece rıza, hatta eşitsizlikten zevk almak, bir erotik gerekliliktir. Mitchison, meydan okuyan bir eşitlik fikrine kapılmış, bir erkeğin sarılmasının yalnızca hissedilmesinin bile alttan alta gücenme hissi yarattığı kadınlardan bahsediyor. Evlilikler böyle karaya oturuyor. Bu, modern kadının traji-komedisidir: Freud’un sevişmenin hayattaki en önemli iş olduğunu öğrettiği ve sonra feminizm tarafından bu eylemi tam bir duygusal başarıya dönüştürecek yegane yol olan içsel teslimden alıkonulmuş kadın. Yalnızca kendi erotik zevki için dahi, daha ileriye gitmeyecek olsa bile, bir derece itaat ve alçak gönüllülük (normalde) kadın için gerekli gibi görünüyor.

Üstelik bu çelişki, son yıllarda Türk sosyal medyasında da “hatunların efendi adam yerine piç tercihi” başlığında işlendiği gibi, kadınların sorunlu tercihler yapmasını da tetikliyor. Tuhaf ve sahtekar feminist argümanlarla erkeği feminenleştiren kadınlar, bu tür erkeği arzulamadıklarını fark ediyorlar. Maskülen partner ihtiyaçlarını ancak psikolojik sorunları nedeniyle şiddete meyyal olup, sağlıklı bir maskülenitenin korumacı-rekabetçi şiddetine yapısal olarak benzediği için “erkeklik” olarak algılanabilen şedit erkeğe yönelerek tatmin edebiliyorlar. Partnerini korumak için kendisini “feda edilebilir” olarak kodlayan, söz gelimi yürürken arabalara ayrılmış yola yakın yürüyen yahut partnerine hakaret edilince bunu “şeref meselesi” haline getirip kavga edebilen erkek artık istenmeyen arketip olarak kodlandı. Ancak kadınlar yüz binlerce yıldır böyle erkekleri tercih eden evrim mekanizmaları geliştirdiler. Yaşadıkları “uygun partner bulamama” tatminsizliğini, bu propagandadan salak, eğitimsiz, psikopat yahut kurnaz olduğu için etkilenmeyen, şiddet gösterileriyle “erkek taklidi yapan” maymunlarla gideriyorlar.

Propagandanın aşırı tesirinde kalan erkek içinse tek çıkar yol kadınlaşmak. Zira mezkur propaganda yalnız bu mekanizmayı bozmadı. Tek başına “kadın olma”yı bir marifet, bir değer olarak sundu. (Benzer şekilde eşcinsel olmayı, zenci olmayı vb.) Her yere kadın koyulmak zorunda. Kadın kotası, mesela, kadını aşağılayan bir mekanizma değil, kadına “rövanş aldıran” bir mekanizma gibi algılanıyor ve destekleniyor. Şu halde zihninin en derinliklerindeki cinsel teşviki yitirmiş ve anlamsız kalmış erkeğin yapacağı nedir? Kıymetli olabilmek için kadın olmak. Hele Woke akımının cari olduğu yerlerde, erkekliği bırakıp kadın olduğu için ilginç ve azınlık mensubu olmakla da değerli olacaktır. Tekinsiz Vadi nazariyesini hatırlatan bir iğrençlik ve tuhaflık abidesi olarak bu yeni hünsa tipi, git gide artıyor – zira erkekliğin cari olan medya ve akademi furyası nedeniyle albenisi tükendi.

Bu denklemden kimsenin kazançlı çıkmadığı aşikar. Ancak bu “furya” devam ederse, hakiki ve sağlıklı kadın ve erkek rol modelleri olmayan yeni yeni nesiller için kadın ve erkek olmak büsbütün imkansızlaşacak. Hünsa çağı, bu yüzden Aptallar Çağı, “İşçi Arılar Çağı” ve “Kiracılar Çağı” ile iç içedir: Anlamını, teşviklerini, evrimin amansız sınamasından başarıyla çıkma azmini büsbütün yitirmiş, kişiliğinin en temel bileşeni olan cinsiyeti elinden alınmış yığınlar artık anlık yaşayacak, anlık tatmin olacak ve anlık harcayacaklardır. Her şeye rağmen erkeğinde “şövalyelik”, kadınında “prenseslik” arayan “eski kafalı” insanlar, bir süre daha “sağlıklı psikoloji adaları”nda varlıklarını sürdürecekler; red pill vb. gibi aşırılığa aşırılıkla cevap veren sağ akımlar yerine aklı başında bir reaksiyon doğması ihtimali de hala var. Bu reaksiyon, yalnız kendini mahvetmekle kalmayıp dünyayı da etkileyen Batı’nın kurtulması için yegane yol gibi duruyor.

Bahadırhan Dinçaslan

Yazıda değinilen istatistik, deney ve makaleler kaynakçası:

Female Fertility Affects Men’s Linguistic Choices, Jacqueline M. Coyle ve Michael P. Kaschak

Women and men still choose partners like they used to

Women and the Evolution of World Politics, Francis Fukuyama

Sex in the brain: hormones and sex differences, Jordan Marrocco ve Bruce S. McEwen

Empathy: Gender effects in brain and behavior, Leonardo Christov-Moore ve diğerleri

Ayrıca bkz: Ecce Homo: Dünyayı Kadınlar Yönetse

Ayrıca bkz: Woke: Anlamsızlık Krizinin Gayrımeşru Çocuğu

Hypothesis for the Evolution of Human Breasts and Buttocks, John G. H. Cant

 

Woke Feminzim Erkeklik Kadınlık Erkekliğin Sonu Erkeğin Sonu Hünsa Ne Demek