Kapıdaki Tehlike: İkinci Nesil Göçmen Radikalleşmesi

TAKİP ET

Kaçak göçmenlerin varlığı halihazırda bir sorunken, en büyük problem potansiyelini haiz olduğu kanıtlanan ikinci neslin dalgası Türkiye'yi vurmaya hazırlanıyor.

Fransız öğretmen Samuel Paty’yi kafasını kesmek suretiyle katleden terörist Abdullah Anzorov, Fransa’ya henüz 6 yaşındayken ailesiyle göçmüştü. Rusya’nın insanlık suçlarıyla dolu Çeçenistan işgalinin ardından yurt dışına göçen yüz binlerce Çeçen’den biri olan babası, Fransa’da yeni bir hayat kurma kararındaydı. Ailesi Normandiya bölgesine yerleşmiş ve yeni bir hayat kurmuştu. Şantiye güvenliği işine giren babası çok zengin değilse de, Çeçenistan’daki hayatla karşılaştırılamayacak kadar varlıklıydı. Abdullah devlet okuluna başlamış, hiçbir ücret ödemeden ciddi ve Fransızların vergisiyle finanse edilen bir eğitim hayatına dahil olmuştu. Birçok Çeçen’in hayalini dahi kuramayacağı bir hayat Anzorov ailesini bekliyordu. Babası oğluna bir araba bile almıştı – ehliyet alıp arabasını sürebilecek hale gelmesini bekliyorlardı.

Bütün bu manzara bir anda değişti. Ailesinin ve komşularının biraz içine kapanık ve depresif, ama kesinlikle şiddete meyyal olmayan biri olarak tarif ettikleri Abdullah, vahşi bir cinayet işlemiş, Muhammed Peygamber’in karikatürlerinin Fransız hukukunca ifade özgürlüğü olduğunu anlatan Samuel Paty’yi öldürmüştü. Fransa kamuoyu karıştı – şok, öfke, üzüntü gibi birçok duygu karmakarışık halde gündeme akıyordu. Göçmen karşıtlığının bir tür tabuya dönüştüğü Avrupa’nın siyasal ikliminde yorumcular sözlerini dikkatle seçiyorlardı. Ancak birkaç ses sağduyulu bir şekilde “entegrasyon”u konuşmaya başladı. Çocukluğunda gelmiş, ömrünün büyük kısmını Fransa’da geçirmiş ve Fransız eğitiminden geçmiş bir genç, her şeye rağmen bütün Fransız değerlerine düşman olmuş ve korkunç bir cinayet işlemişti. Kaçak ya da resmi göçmenler birkaç nesilde dahi entegre olmuyorlardı – bu Fransa için bir tehdit oluşturabilir miydi?

2011 yılında Frankfurt Havaalanı’nda saldırı düzenleyip 2 kişiyi katleden Kosovalı Arid Uka, kırk yıldır Almanya’da yaşayan bir ailenin bir yaşındayken Almanya’ya getirilmiş çocuğuydu. Alman okullarına gitti, Alman arkadaşları oldu. Buna rağmen içinde bir nefret büyütmüş ve bir terör saldırısına imza atmıştı. 

2005’te Londra Toplu Taşıma Sistemi’ne saldırılar düzenleyen 4 teröristten 3’ü İngiltere’de doğmuş, biri de 5 yaşında gelmişti. 52 kişiyi öldürüp 784 kişiyi yaralayan teröristler ülkeyi iyi tanıyor, nereye saldıracaklarını biliyor, insanların arasına kolayca karışabiliyorlardı. Hiçbirisi doğdukları ülkeye, onlara istikrarlı ve avantajlı bir hayat sağlayan sisteme, insanlara bir vefa hissetmediler. Aksine, anayurtlarındaki olumsuz şartlar nedeniyle göçe karar veren ve kurtulma hissiyle yer yer minnettarlık dahi duyan ebeveynleri kadar dahi aidiyet hissetmiyorlardı. 

Afganistan’dan kurtulup Avustralya’ya yerleşen bir ailenin 18 yaşındaki çocuğu Abdulnuman Haider de radikalleşmişti. Cihat yaptığını düşünerek ona kucak açan insanlara saldırdı, 2014’te 2 kişiyi bıçakladı. 2017 Westminster, 2016 Orlando Pulse Club, 2013 Boston Maraton Saldırısı… Bütün bu terörist eylemlerde failler ikinci nesil göçmenlerdi. Orijin ülkeye dair hatıraları olmayan, çocuk yaştan itibaren yeni ülkenin ve kültürün şartlarına göre yetişen, yeni dili çoğu zaman aksansız konuşabilen, örgün öğretim sistemine dahil olan, öngörülen bütün tedrisatlardan geçen bu göçmenler, anne babalarından çok daha radikal, çok daha saldırgan oluyorlar, terörist örgütler tarafından devşiriliyorlardı. Birilerinin bu işte bir iş olduğunu keşfetmesi uzun sürmedi.

İkinci Nesil Radikalizasyonu

Dr. Alex P. Schmid, Uluslararası Anti-Terör Merkezi (ICCT) için kaleme aldığı “Terörizm ve Göç Arasındaki İlişki” başlıklı çalışmasında sığınmacılar ve göçmenlerin terörün serpilmesi için oldukça elverişli bir ortam sağladığının altını çiziyor. Göçmenler terörist, teröristler göçmen olabiliyor. Çok sayıda göçmen alan ülkelerde, doğru yönetim uygulanmazsa, hem uluslararası terörist faaliyetleri artıyor, hem de “yerli” teröristlerin etkinliğinde artış gözlemleniyor. 

Türklere Hakaret Eden Afgan Sunatullah Saadat Hakkında Yakalama Kararı

Takibi mümkün olmayan çok fazla sayıda göçmenin bir anda sınırdan giriş yaptığı senaryolarda, Schmid’in tespit ettiği gibi teröristlerin göçmen kılığında bir ülkeye gelmesi kolaydır. Aynı şekilde travmalar yaşamış, geleneksel aidiyetleri kopmuş, psikolojisi bozulmuş yeni yığınlar da radikal ve terörist söylemler tarafından daha kolay tesir altına alınabiliyorlar. Ancak bu tespitler, ikinci nesilde gözlemlenen radikalizasyonu açıklamıyor. Bu denli ağır travmalar ve yer değişimi yaşamadığı halde, orijin ülkedeki akranlarına nazaran oldukça avantajlı bir hayat elde etmiş, önüne önceki neslin hayal dahi edemeyeceği fırsatlar serilmiş ikinci nesil, neden daha radikal?

Michael Barone, Eski CIA Direktörü Michael Hayden’ın bir tespitine dikkat çekiyor: “Tarihsel açıdan, Amerikan göçmenleri içinde yüksek stres içeren grup hep ikinci nesil olmuştur. Anne ve baba geldikleri yerin kültürüne bağlanabilirler. Torunları aşağı yukarı tamamen Amerikan olacaktır. Ama ikisinin arasındaki nesil ne eskiye bağlanabilir ne yeniye. Bunlar genellikle kendilerini yahut kendilerini aşan bir kimlik ararlar.” Mirella Stroink, buna neden olan mekanizmaları incelerken yazdığı Processes and Preconditions Underlying Terrorism in Second-Generation Immigrants (İkinci Nesil Göçmen Terörizminin Altında Yatan Süreç ve Koşullar) makalesinde, ikinci neslin sorunlu ergenliğine dikkat çekiyor. Etnik kimliğin keşfedildiği dönem, aynı zamanda sosyal statüler ve rollerin de üstlenilmeye başladığı dönem – ergenliğin göçmenlik söz konusu olmasa da getirdiği duygusal stresle birleşince, kimlik kargaşası bu gençlerin radikalleşmesini tetikliyor. Stroink’in ergenlikteki beğenilme güdüsünün ve cinsiyet gelişiminin normalde tetiklediği süreçlerle kimlik kargaşasının bileşkesine dikkat çektiği paragraflar oldukça dikkat çekici:

İkinci nesil çift-kültürlüler için, sosyal kimlik süreçlerinin bir diğer önemli neticesi, kişiliksizleşmektir. Birey bir sosyal grup içinde kategorilendiğinde, hem kendisi hem de diğerleri tarafından ideal grup-içi prototipi ne kadar karşıladığına göre değerlendirilmeye başlar – şahsi niteliklerine göre değil. Bu yüzden, sosyal kimliğin öne çıktığı durumlarda, bireyin çekiciliği grubunun prototipine uygunluğuna göre belirlenir, bu süreç de kilit boyutlarda diğer iç-grup üyelerine en üst düzeyde yakınlık ve dış-grup üyelerine diğer kilit boyutlarda en üst düzeyde uzaklık ile ölçülür. Çift-kültürlü bireylerde, iki kimliğin de öne çıktığı gruplararası senaryolar, bir grup için prototipik ve çekici olmak isteyen bireyin, diğer grup için o kadar prototipiklikten uzak ve cazibesiz olması anlamına gelir. Bu alanda yaptığım bir diğer çalışmalardan birinde, kültürel kimliklerini birbirinden çok farklı bulan ikinci nesil çift-kültürlülerin yaşadığı çatışmanın, iki büsbütün farklı kültürün üyesi olarak ikisinde birden prototipik ve çekici bireyler olamayacaklarını algılamalarından kaynaklandığını tespit etmiştim.

Stroink’in dediklerinden yola çıkacak olursak, anne-babasının kültüründe bir değerler dizgesi gören birey, bu dizgenin muteber ve cazip bir vitrini olmak istediğinde, okulda ve iş hayatında karşılaştığı akranları nezdinde itibarsız ve cazibesiz olacaktır. Bu bakımdan ya anne-babasını suçlayarak onlardan uzaklaşacak ve geleneksel aidiyetlerini yitirdiği için radikal yahut terörist faaliyetlere daha meyyal olacaktır, ya da çevresine düşmanlaşarak itibarsız ve cazibesiz olmasını onu çevreleyen cemiyetin suçu olarak görecektir. 

Elbette göçmenlik öyküsü olmayan bireyler de intihar eylemleri düzenleyebiliyor, ancak yukarıda tarif edilen zümrenin içinden intihar eylemcilerinin yahut teröristlerin, hiç değilse suça meyyal şahısların çıkması daha olasıdır. En ilginç ve güncel örneklerden biri olarak Amerikalı dijital girişimci Bob Lee’nin bıçaklanması verilebilir. Zengin ve parlak bir hayat yaşayan, Twitter hesabında göçmenleri sevdiğini ve daha fazla göçmen istediğini söyleyen Bob Lee, arkadaşı İranlı göçmen Nima Momeni tarafından 4 Nisan 2023 tarihinde bıçaklandı. Momeni ABD doğumluydu, 38 yaşındaydı ve ABD’de eğitim görmüş, bütün çalışma hayatını ABD’de geçirmişti. Entegrasyonun tipik ve övülesi bir modeli gibiydi. Ancak basına yansıyan bilgilere göre Bob Lee ile kızkardeşi Khazar Momeni arasında ilişki olduğunu öğrenince, namus cinayeti işledi. 38 yıllık Amerikan hayatı ve eğitimi, parlak teknoloji firmalarında kariyer ve beyaz yakalı kültürü içinde bir sosyal yaşam, Momeni’nin namus cinayeti işlemeyecek biri olması için, görünüşe göre, yeterli değildi.

Ve Türkiye

Bir süredir özellikle sosyal medyanın gündemine oturan Pakistanlı, Afgan ve Arap kaçak göçmenlerin Türk kızlarıyla ilgili yorumları ve tacizkar hareketleri, benzer bir radikalizasyonun bizi beklediğine işaret ediyor. Mevcut göçmenler için Türk kızları, zaman zaman açıkça dile getirdikleri gibi “kolay, ucuz, fahişe ruhlu” kadınlardır, vücutlarını sergilemekten çekinmezler, namuslu değillerdir. İçinden çıktıkları korkunç kültür, sıradan bir vatandaş hayatı yaşayan kadını böyle kodlamaktadır zira. Bu genç erkekler de, hem arzuladıkları, hem de kendi değerleri uyarınca nefret ettikleri bu kadınları çoğu zaman utangaç ve gizli yöntemlerle taciz ederler: Herhangi bir Türk için çok normal olan bir görüntü dahi bunlar için pornografiktir ve kadınların rızası olmadan video ve görsellerini çekerek kendi aralarındaki sosyal medya ortamlarında yorumlamak, görünüşe göre, Türkiye’deki kaçak göçmenlerin en yoğun aktivitelerinden.

Pakistanlı Sapık, Türk Kadınlarına Ait Onlarca Video Paylaştı: 'İştahımı Kabartıyorlar'

Fakat ilerleyen yıllarda bekleyen tehlike daha büyük. Bu genç erkekler, kaçak göçmen olarak geldikleri ülkede bir tür özgürlük çılgınlığı yaşıyor ve kur yapma, romantizm vb. gibi normal insan değerlerine yabancı olduklarından git gide mimleniyorlar. Ortalama bir Türk kadını için bulundukları ortamda bir kaçak göçmenin olması fazladan tedirgin olmak için yeterli bir sebeptir. Bu kaçak göçmenler Türkiye’ye gelmeye ve burada kalmaya devam ediyorlar, çiftleşip üremeleri kaçınılmaz. 

Bunların çocukları, özellikle erkek çocukları, çok daha ciddi bir varoluş krizi ile karşı karşıya kalacaklar. Türkiye’de doğup büyüdüklerinden, Stroink’in tespitlerinde belirttiği gibi, Türk estetik algısına aşina olacaklar, Türk beğenisi içlerinde yeşerecek. Ancak hem Türk kültürel kodlarına göre cazip olmadıkları, hem de babalarından tacizci “hödük” imajını miras alacakları için, çok daha ağır bir kriz yaşayacaklar. Kendilerine benzeyen, kendi kültürlerinden kadınlar onlara git gide daha itici gelecek; babalarının zulmederek insanlıktan çıkardığı kızlar onlar için tercih edilir partnerler olmayacak. Türk kızlarını arzulayacaklar fakat çoğu zaman, özellikle alt sosyo-ekonomik sınıflarda oldukları için istenmeyecekler. Hem kendi kimliklerinden mimli ve olumsuz kodlandığı için uzaklaşacak, hem de yeni kimliğe asla kabul edilmeyecekler.

Suriyeli Gençten Türk Kızlarına Tecavüz Tehdidi

Böyle bir erkek nüfusun çok kolay radikalize olacağı aşikar, literatür bunun sayısız örnekleriyle ve bu mekanizmanın etraflı açıklamalarıyla dolu. Mülteciler Derneği isimli oluşuma göre 2023’te Türkiye’de yaşayan 9 yaş altı Suriyeli sayısı 1 milyona ulaşmış durumda. Bu sayı Suriyelilerin doğurganlığı sebebiyle artıyor ve akın akın gelen Afgan ve diğer kaçak göçmenlere dair belirgin bir sayı yok. Kaçak göçmenler üremeyi şimdi kesse, şu an itibariyle radikalizasyona daha meyilli olduğu kesin olan bir milyon ikinci nesil göçmen, Türk sınırlarının içinde yaşıyor. Aidiyetlerini yitirmiş, kimlik ve kişilik problemi yaşayan – hatta kimliksiz ve kişiliksizlik buhranında git gide nevrotikleşen bir zümrenin, çok az sayıda olduğunda dahi terör örgütleri, mafya ve diğer çete faaliyetleri için nasıl bulunmaz nimet olduğu aşikarken, ikinci nesil dalgası vurduğunda Türkiye ciddi bir terör tehlikesinin içine girecek. Tespiti çok daha zor, Türk toplumu içinde nasıl kaybolacağını, dikkat çekmeden nasıl hücreleşeceğini çok daha iyi bilen -şimdilik- bir milyon insan, eldeki kaçak göçmenleri dahi yönetemeyen ve terör faaliyetlerinde kullanılması karşısında çaresiz kalan Türkiye’yi yeni bir Suriye ya da Afganistan’a çevirerek yaşanmaz kılacak.

Bahadırhan Dinçaslan

Suriyeli afgan sivil Afgan Pakistanlı kaçak göçmen tehlike radikalizasyon ikinci nesil terörizm