Öldürülüşü gündeme gelene kadar Sinan Ateş’i hiç tanımıyordum. Yaşasaydı muhtemelen fikren anlaşamazdık. Çünkü o da ben de Milliyetçiliğin farklı eğilimlerindeydik.
Geçen sene Ocak ayında Bursa’ya yolum düştüğünde Sinan Ateş’in kabrini ziyaret ettim. Oraya, yalnızca bir Türk Milliyetçisi, eş ve anne olarak gittim. Anne-babasının, kardeşlerinin, eşinin ve evlatlarının acı kaybı beni derinden yaraladı. Mezarına vardığımda onu hiç tanımadan gelen başka insanlarla karşılaştım. Gözyaşlarıma hakim olamadım. Onca namertlik, onca adaletsizlik, onca haksızlık ve vicdansızlık yanaklarımdan süzülüyordu sanki. Kabirde bulunanlardan evinin tarifini aldım, oradan baba evine geçtim.
Kapıda karşılayan bir hanım neyi olduğumu sordu. “Hiç” dedim. Acı bir ifadeyle gülümsedi. “Eğer kabul ederlerse taziyede bulunmak istiyorum” dedim. “Tabi buyurun” deyip eve davet etti. Sinan Ateş’in babası Musa amca “ne demek burası taziye evi” deyip beni kabul etti.
“Sinan için dörtte bir tanıdık geldiyse, dörtte üç tanımayan kişiler geldi. Türkiye’nin dört bir yanından gelenler oldu” dedi. “Ben de hiç tanımıyordum amca” dedim. “Bak işte buyur” diye iç geçirdi. Zaten var olan rahatsızlıklarından bahsetti. “Ben bugüne kadar yaşayacağımı yaşadım, niye ben değil de oğlum gitti” diyen yüreği kan ağlıyordu. Acısı hala çok taze idi ve hala olanları konduramıyordu. Hurma ikram etti. “Sinan’ın kutsal topraklardan getirdiği hurmalar” dedi. Boğazım düğümlendi. Onu tanımak için izlediğim videolardan birinde izlemiştim, şimdi bir tabakta önümde duruyordu.
Ve Musa amcamın evlat acısından kanayan yüreği daha fazla bu acıyı kaldıramamış, 15 ay sonra dünyasını değişmiş. Sabahın erken saatlerinde telefonda görünce içim cız etti. Tadım, tuzum kalmadı.
Elveda Musa amca. Acıların son buldu. Allah rahmet eylesin. Hanımına, evlatlarına, gelinine, Bengisu ile Banuçiçek’e baş sağlığı diliyorum. Geride bıraktığın hanımların çok güçlü olduğunu biliyorum. Adalete susamış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türk Milliyetçisi bir kadın olarak onların yanında olduğumu bilesin.
Müsebbipleri arkasına aldıkları rüzgarla mazlumları oradan oraya savuruyor olabilir. Bilsinler ki yarına kalabilir ama yanlarına kalmaz.
Özel kalemin mürekkebiyle yazmışlar ölüm fermanını
Duyulmasın diye feryadın, çakarlı aracın gürültüsüyle, ezmişler tekeri altında adaleti
Aynı gün, öbür kapıdan salıvermişler umutlarımızı
Süresiz izine ayrıldı şimdi hayallerimiz
Gelen de gideni aratmayacak vesselam
“Şimdilik” bu iş burada bitti sanılsa da açılacak kara kaplı defterler,
Dürülecek hesaplar bir gün.
Cehennemin değil, Sinan’ın, Musa Amca’nın “Ateş”i yakacak hepinizi.
Nurten Loklar Ataberk
Allah gani gani rahmet ve mekânlarını cennet eylesin.Sorumluların ocağına ateş düşsün.