Medeniyetin tanımından millet ve toplumların, maddi ve manevi olarak üstün niteliklere ulaşması, diğer milletlere veya insan topluluklarına öncülük etmesi, fikirden ilime ve sanata kadar insanı ilgilendiren her alanda gelişme gösteren millet, insan veya topluluk anlaşılır. Kısaca uygar olmanın tanımı, medeni olmanın tanımıyla neredeyse aynıdır. Yine medeni olmakla; kendi hayatının dışındaki yaşamlara, canlılara, gösterdiği saygı ve merhamet ile doğru orantılı olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu tanım da neredeyse evrenseldir. Kadim kültürlerde dağ, ağaç, nehirler ve benzeri şeylere hürmet, bu anlayıştan gelmektedir. İnsanları bir araya getiren, bir arada olmalarını sağlayan, ortak davranış biçimleri oluşmuştur. Zaman içinde bunlara gelenek görenek, örf ve adetler denmiştir. Sosyolojik olarak ele alındığında, her kültürün kendine has davranış biçimleri vardır. Düğün, ölüm ve benzeri gibi törenler kendi coğrafi ve yaşam şartlarına göre değişkenlik gösterir ama hangi toplum olursa olsun, düğün törenleri eğlenceli, ölüm törenleri üzüntülü törenlerdir. Toplum nüvelerini meydana getiren fertlerin mutluluğu medeni toplumda esas sayılmıştır. Anadolu’nun da birçok yerinde insanları bir arada tutan, ihtiyaçlarına cevap veren gelenekler vardır. Bunların birçoğu imece ismi alır ve ortak yaşam oluşturdukları insanlar birbirlerine yardım ederek işlerini kolaylaştırırlar. Bunun maddi bir ödemesi yoktur, yardımlaşma ile işler bitirilir. İmeceden sonra, bir gelenek daha vardır ki, bu hem eğlence, hem toplum ihtiyaçlarını tespit etme olarak kabul görür ve yaşatılır. Adına “Ferfene” denilen eski Türk geleneği, isim kökü olarak aydınlanma, yol gösterme, olarak tanımlanır. Ferfene ortak olarak, el birliğiyle, müştereken, kolektif olarak fert veya toplum işlerini görüşülmesi anlamına da gelir. Bu toplantı, içkisiz ama yemekli bir istişare toplantısıdır. Ferfeneler de çeşitli seyirlik oyunlar oynanır. Gece genellikle tekerlemelerle başlar. Çocukları bu geleneğe alıştırmak gayesiyle, onların tekerlemeleri dinlenir. Aladana, karadana, Şükür bizi yaradana. Evci gele evim ala, Tabak gele gönlüm ala Nereke, nereke, Yaburga , yaburga, Yorgan yastık, Döşek sek sek, Gel bizim keçimikli eşek gibi tekerlemelerle çocukların da gönlü alınmış, bu topluluğa dâhil edilmiş olurlar. Orada yenilen yemekler, genellikle kendi aralarında oluşturdukları herkesin kendi gücü nispetinde katkıda bulunduğu, güle oynaya ve çeşitli köy seyirlik oyunlarının da eşlik ettiği bir yemek olarak ortaya konulur. Ferfenenin kendine has bir mekânın olabileceği gibi bazen köy meydanı, bazen köy odası, bazen müsait şartlara sahip bir köylünün evinde yapılabilmektedir. Burada kadın ve erkekler ayrı ayrı eğlenceye iştirak etmektedir. Bu toplantıya özgü oynan oyunlar vardır. Uzun kış gecelerini verimli ve toplumu bir arada tutan, şenlikli bir şekilde geçirirler. Her kuşaktan insanlar gece yarısına kadar eğlencelere eşlik ederler. Güldüren, bazen can yakan oyunlarla gece sonlanır. Burada oynanan oyunlara herkesin katılması sağlanır. Bu oyunlar bölge ve illere göre farklılık gösterse de ortak oyunlarda mevcuttur. Sınır taşı oyunu, öküz nallama, kaz yolma, ölü kaldırma, kaya tuzu, sulak tarla, gız gaçırma, yüzük saklama, odun budama, topuk dövme, bebek bakma gibi oyunlar ortaklaşa oynanır, seyredenlere keyifli zamanlar geçirtirler. Yöresel halk oyunları da eşlik eder bazen, Ankara Seymenlerinin oynadığı, 'Atım Araptır Benim', 'Hüdayda', 'Misket' bunlardan sadece bir kaçıdır. Diğer illerde olduğu gibi bu güzel Ferfene geleneği Ankara’da da yaşatılmakta, haftanın belli zamanlarında bir araya gelenler ki, bunlar genelde Seymenler öncülüğünde olmaktadır ve yer olarak ta şu an Ankara Kulübü bu görevi seve seve üstlenmektedir. Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan, Ferfene geleneğini şöyle anlattı: “Ferfeneye katılım edep sahibi kişilerin akil adamların birlikteliğidir. Arifane sözlerin söylendiği; gelenlerin her konuda aydınlandığı; örfünü, âdetini, geçmişini öğrendiği, yâd ettiği; devletin ve milletin bekası için düşüncelerin söylendiği ortamdır. Ferfene, eski Ankara’da büyük konaklarda uygulanır. Ferfeneye çağrı ferfenenin adap ve edebini bilen umumiyetle Seymen büyükleri tarafından yapılır. Okuyucu tabir edilen kimselerin hane dolaşarak daveti ile yapılır. Ferfene içkisiz, işretsiz bir toplantıdır. Genellikle Ankara’da yatsı namazından sonra, bayramların ikinci günü yapılır. Gündüz de yapılabilir. Ankara’da haftada bir gece yapılan ve farklı kimselerin davet edildiği, ilim, bilgi sahipleri kişilerin sözlü anlatımların yapılması ve mutlaka katılımcıların tanıtılması ve hal hatır sorulması hastalığının sıkıntılarının sorulması ve elden gelecek yardım ve desteğin kararlaştırılması düşünülen birlikteliktir.” Anlatımlardan yola çıkarak aslında Ferfene geleneğinin toplumsal bir görevi yerine getirdiği görülmektedir, fakir veya maddi konulardan dolayı hastalığı tedavi edilemeyen, evlenemeyen gençler ve öğrencilerin sorunları görüşülüp bir hal çaresi üretilerek, toplum dinamikleri sağlam tutulmaktadır. Gelenekleri yaşatmak adına yapılan bu gibi çalışmalarda yerel yönetimler tarafından desteklenip onlarla bilgi alışverişinde bulunmanın sağlıklı bir iletişim ve insanlara yardım konusunda daha sağlam, adaletli bir girişim olacağı aşikârdır. Belediyeler bu tür Türk geleneklerini yaşatmak için çaba göstermeli, çaba gösterenleri de desteklemelidir. Bu toplumsal güzel geleneğimiz geleceğe bu yolla aktarılır ve yaşatılır. Bu bağlamda, bu geleneği ayakta tutmaya çalışan Ankara Kulübü ve Seymenlerine, bir kültür insanı olan ve bu konuda yoğun çabalar harcayan Haluk Balaban’a teşekkür ederiz. Emsalleri çoğalsın, hizmetleri daim olsun efendim.
Güner Dinçaslan