Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
Nilgün Marmara
Ülkemin güzel gençleri öyle güzelsiniz ki kuş koysunlar yolunuza der ve bu dörtlüklerle selamlayarak devam etmek isterim.
Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
Ülkü Tamer’in “konuşma” şiiri üzerine bugüne kadar birçok anlamlı anlamsız yorum yapıldı. Şair burada ne anlatmak istiyor cümlesi hemen hemen yorum yapılan her ortamda nüksedildi. Hatta bu şiir Haluk Bilginer’in okumasıyla biraz daha popülerliği arttı. Ne de olsa toplum olarak yazılıdan çok görsele önem verdiğimiz için akıllara kazındı. İkinci yenicilerin önde gelen isimlerinden yer alan Ülkü Tamer şahsına münhasır şiirleriyle ironileriyle karşımıza çıkar. Şair, gazeteci, oyuncu ve çevirmen olan Tamer yetmişin üzerinde kitap çevirmiş ve Edith Hamilton’dan Mitologya çevirisiyle TDK 1965 çeviri ödülünü kazanmıştır. Radyolarda zuhur eden Memik Oğlan, Güneş Topla Benim İçin, Üşür Ölüm Bile gibi şarkıların sözleri Tamer’e aittir.
Şiir konuşmaya mı geldik buraya güzel kardeşim sesleri duymaktayım. Konuşalım kardeşim bugün de şiir konuşalım. Siyaseti her yerde konuşuyoruz zaten. Aylarca seçimi konuşacağız. Futbol desen gırla. Sinemaya gidiyoruz ulan biletler ne kadar da pahalanmış demiyor muyuz? Bak ekonomi de konuşuyoruz. Mesela opera ya da tango konuşuyor muyuz? Hayır, anca falanca mankenin filanca ipli donunu konuşuyoruz. Bırakın da bugün de şiir konuşalım. Gelin av avlayalım kuş kuşlayalım olmaz mı?
Ülkü Tamer’in şiirinde şair ne anlatmak istiyor diye birçok yorum yapabiliriz. Eleştirmenler edebiyat camiasında ilmek ilmek işlemişler bu şiiri. Bana kalırsa bu çok sevdiğim şiir dedikoduyu anlatıyor. Üstad resmen mahallede kaldırım taşlarına oturmuş bir elinde çekirdeği etrafında üç beş cılız delikanlı arkadan Mahsuni Şerif’in “Dostum dostum” şarkısı çalıyor. Mükremin abi Hacı Murat arabasını damat traşı eder gibi parlatıyor. Adeta mahallenin sahnesini değiştiriyor, matem havası dağılıyor. Mahallenin abileri kömür karasıyla Malcolm’un “ister mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı. Kuklayı değil kuklacıyı vurmalı” yazısını duvarlara kazıyorlar. Şerife teyze dilli döndüğünce milli şuuru çocuklarımıza tahkiye ediyor.
Evet haklısınız sıkıldık değil mi edebiyatsız edebiyat yapmaktan. Edebimle susma vakti o zaman.
Ülkemizde ne kadar A-101 yada BİM var bilmiyorum ama bunlarla yarışmaya çalışan üniversitelerimiz var. Her geçen gün sayısı dolar gibi artıyor. Yüksekokul kavramını o kadar yanlış anlamışız ki yüksek gördüğümüz yerlere üniversite açıyoruz. Memlekette dağ taş kalmadı. Bununla da yetinmeyip hele ki apartman altlarını boş görmesinler aman ya Rabbi bu nasıl bir veyl hemen bir tabela "Sakyatan Ziraat Fakültesi Hortumla Bahçe Sulama" bölümü açılmış. İki blok ötede "Termiye Yetiştiriciliği" açılmış odalar hazır memurlarını bekliyor, laboratuvarlar kurulmuş çıralar masaların üzerine serpiştirilmiş kuzu gibi yatıyor. Birçok il ve ilçede "Ergoterapi Bilimleri, Film Tasarım Takım Taklavat İşleri, Urartuca Dili ve Edebiyatı" vs vs binlerce bölüm milyonlarca öğrenci. Yeter ki boş dere tepe, boş dükkan görmeyelim... Sabahına tabelası, rektörü hazır geriye kalan sadece kurbanları. Elinden kör eşeğin bile yem yemediği hoca suretli insanlara ne demeli? 15 yıldır aynı konuları işleyip hala sunumdan okuyorlar. Bir adım öteye gidememişler, egolar tavan; sınavlarda da bu yıl kaç öğrenciyi bütünleme sınavlarına bırakırız yarışı var. Yaptığım bir şaka uğruna beni 2 yıl dersten bırakan hocam vardı düşünün. Ne ben şaka yapmayı bıraktım ne de o öğrenci bırakmayı. Sonra okullar 5-6 yıldan önce bitmeyip mundar oluyor. Ağaç dikmeden yağmur duasına çıkan güruh bunlar. Yeni nesillere eser bırakmaya çalışan idealist hocalarımızın da saygıyla önlerinde eğiliyor ellerinden öpüyorum. sayıları az da olsa talebelere bir şeyler katmaya çalışıyorlar. Diğer zatlara gelirsek birileri çıkıp ülkede beyin göçü var efendiler ne yapıyorsunuz diyor. Beyin göçünden ziyade beyin göçüğü var. Cinayet işlemek için birini öldürmeye gerek yok. Gençlerin çoğunu birer birer öldürüyorsunuz efendiler. Umutları ölen gençlerin zihinleri dipsiz kör kuyu adeta. Bununla birlikte bir çok meslek grupları kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Ustadan çırağa aktarılan meslekler yavaş yavaş yok olmaya mahkum durumda. Bizler hala üniversitelerde yeni bölümler açma derdindeyiz. Meslek eğitimine önem vermek yerine şehirleri kalkındırmak, öğrenci sıfatını gençlere nüfuz edip işsizlik oranını daha az göstermek gayretindeyiz. Gerçekten çok yazık.
Sonuç olarak yeni kurulan üniversiteler, alt yapıları, öğretim kadroları, müfredatın yenilenmemesi, teknolojik alt yapıların olmaması öğrencilere kaliteli bir eğitim sunma amacından uzaklaşılmasına neden olabiliyor. Ben de bu kalitesiz eğitim sistemine dahil olmaya karar verdim ve Kuş uçmaz kervan geçmez konumuna kurulan üniversite de Pokemon Yetiştiriciliği bölümü okumaya karar verdim. Hadi hayırlısı...
Dostum özlemişiz yazılarını tebrik ederim sayende youtube Tamgatürk bağımlısı olduk