16 Ağustos günü kamuoyunda Hudut Namustur pankartları olarak bilinen, hükûmetin açık kapı politikasına ve göç siyasetine karşı tepki veren gençlerin astığı pankartların yıl dönümüydü. 5 gencin kendiliğinden gelişen eylemi, Ankara kulislerindeki hassas dengelere bir kurşun sıkmış, bu sebeple olayın kahramanı gençler bir gecede terörle mücadele tarafından gözaltına alınmıştı.
Basit bir korsan pankart eyleminin idari para cezası ile kapatılması gerekirken terörle mücadelede sorgulanan gençlerin cep telefonları şantajla incelenmiş, özel mesajları ortaya dökülmüş, buna rağmen aranan terör örgütü bulunamamıştı.
Dosyanın savcısı, bu yazının yayınlandığı mecra ve birkaç milliyetçi internet gazetesi ile gençlerin irtibatını öğrenmek için özel bir çaba gösterdi. Semir Yapıcı, TamgaTürk’ün eski çalışanı olduğu için pankartlar ile ilgili haberi panel şifresinden kendi girdiğini anlatması karşısında savcı, "Bunu söylememiş olsaydın tüm bu ekibi alacaktım" diyerek TamgaTürk’ün yayın listesini göstermişti.
İlerleyen süreçte, Semir Yapıcı ve Ahmet Çakmak saldırıya uğramış, dosya avukatlarından ben ve Mustafa Veysel Güldoğan sözlü ve fiziksel tehditler ile boğuşmuştu.
Pankart asıldığı gün tüm Türkiye’de sempati toplayan bu eyleme karşı iktidarın milliyetçi bir reaksiyondan korkarak bu küçük hareketi ezmesi bir açıdan doğal karşılanmıştı.
Ancak bir yandan da milliyetçiliği sahiplenmeye çalışan marjinal gruplar, gençlere önce iftira atmaya böylece onlara yönelik saldırılara rıza üretmeye çalışmış, akabinde fiziksel saldırılar serisi başlamıştı.
Bu gruplar, Hudut Namustur pankartlarını asan gençlerin eylemi üzerinde tepinememenin ve gençlerin marjinal alanda kalmayarak CHP ve İYİ Parti gibi ana akım partilere siyaset tayin etmesi karşısında çılgına dönmüştü, konforlu alanda milliyetçilik yapmayı tercih edenler de bu gençlere yönelik iftiraları doğru kabul etmeyi kendi vicdanlarını rahatlatmak için kullandı. O gün atılan iftiralara dayanak oluşturmak için Ahmet Çakmak alıkonulup sevdikleriyle tehdit edilerek video çektirilmişti. Üstelik Ahmet Çakmak bu videoyu zorla çektiğini söylememesi için tehdit edilip baskı gördü, ancak başaramadılar.
Gençleri sorgulayan terör savcısının Semir Yapıcı’ya söylediği şey aslında tüm yaşananları özetliyordu. "Neden pankart asıyorsunuz? Bu kadar rahatsızsanız tweet atın".
2021 yazı Türk milliyetçileri için bir başka 3 Mayıs gibiydi. Dönemin iktidarı milliyetçiliğe sadece kendi kontrolünde olduğu kadar müsaade ediyor, bir yandan da sosyalist akımları hoş tutmaya çalışıyordu. Bu politikayı eleştirenler ise Nazi sempatizanı olmakla suçlanarak hapse atıldı ve işkenceye uğradı.
2021 Türkiye’sinde ise devletin izin verdiği sınırların dışına çıkan Türk Milliyetçilerine, hem kontrollü milliyetçiler hem de iktidar aparatları var gücüyle saldırdı. Bunun sonucunda milliyetçi internet gazetelerine dava açıldı, olayın yakınından geçen herkese “siber devriye” ile eski tweetleri kurcalanarak suç uydurulmaya çalışıldı.
Türk milliyetçiğinin devlete değil ama millete hizmet eden, özgür ve güçlü bir şekilde var olması mücadelemiz için önemli bir gün olan 16 Ağustos tarihi hatırlanmalı, sadece yapılan eylem değil, sonrasında yaşananlar arasındaki sebep ve sonuç ilişkisi iyi anlaşılmalıdır.
Emir Abbas Gürbüz