Bir tür yanılsama…
Geçenlerde benim büfeciye uğradım, öğlen vakti olduğundan hanımı tezgahın başındaydı ve kara çarşaflı bir komşusuyla sohbet ederlerken daldım içeri. Kara çarşaflı kadın beni görmedi arkası dönük olduğu için ve aynen şöyle söyledi; “Ameller niyete göredir!” Ben dolaba yöneldim ve adetim olduğu üzere üç kırmızı Tuborg’u kavrayarak tezgaha yöneldim. Kara çarşaflı beni fark etti ve yana çekildi. Hesabı ödeyip çıktım sonra. Bu bir…
İkinci vakıamız, tam okulların tatil ilan edildiği güne denk geliyor. Benim küçük sıpaya bir sürpriz yapayım dedim ve akşam çıkış saati törene yetiştim. Çok fazla öğrenci yoktu zaten Coranalı günler yaşama kuralları gereği. Neyse oğlana bir şeyler ısmarlayıp sohbet ede ede eve dönüyorduk ki, iki tane kara çarşaflı teyzeye rast geldik bizim sitenin yanında. Bir tanesi telefonla adres tarifi almaya çalışıyordu ve “Ayşe hocam, Zehra hocamla şuralardayız, falan, filan…” gibisinden konuştuktan sonra, “Zehra hocam şuraya gideceğiz.” deyiverdi. Bunlarda bazı kategoriler var bana göre soft kara çarşaflı ablalarımızın elleri ve yüzleri görünüyor, full paket olanları var, bunların hiç bir yerleri görünmüyor, peçenin üstüne gözlükle dolanıyorlar. Bir alt versiyonunun sadece gözleri görünüyor. Vallahi meraklısı değilim, sadece durum tespiti yapıyorum, benim çok sevdiğim bir halamın kızı da kara çarşaflı. Bak işte açıklama yapmak zorunda kaldım durduk yere. Neyse abicim, benim konum apayrı bir yere varacak.
Öncelikle ilk cümle bir hadismiş; “Ameller niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve resülü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve resülü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.” imiş aslı. Arada yine karıya kıza bağlanmış konu ama göz ardı edelim şimdilik bunu.
Düşünsene güzel kardeşim, hayatta hiç bir vasfın yok, bunu kadın ya da erkek olmaktan bağımsız olarak söylüyorum; tek özelliğin üremek ve beslenmek ve Maslow kıymetlimizi dehşete düşürecek kadar alt seviyeden ihtiyaçlarını gidermek üzere boktan bir hayatın var. Sonra din öğreniyorsun bir yerlerden. Kuran diye bir kitap var ve sadece bunu okuyabilmen nedeniyle sosyal bir çevre ve statü elde edebiliyorsun bir anda. Türkçesini veya anlamını sorgulaman da gerekmez, bir anda Hamza hocam, Safiye hazretleri, Süleyman efendimiz falan oluyorsun ve buna inanan salaklar sana hizmet etmek ve seni ihya etmek için gönüllü.
Ameller niyete göredir. Şimdi Robert Koch diye bir Alman hekim abimiz var. Diyelim ki Pakistan’da dini bütün bir molla hazretleri, Robert abimizin bilime kattığı buluşlar sayesinde bakteri kökenli bir hastalıktan yırttı. Ne olacak sonrasında peki? Bu dangoz günde beş vakit Allah’a şükredecek hastalıktan kurtulduğu için ve cennete gideceğinden emin Robert Koch’un gavur olduğunu, dinen yok edilmesi gerektiğini, yerinin cehennem olduğunu savunacak bir ömür boyu. Robert abimizin ne tür bir niyetle bu işlere giriştiğini bilemiyoruz. Belki de o zamanlar yeni yeni gelişen Tıp ve Fizyoloji Nobel ödülünü kazanmak için bu işlere girişmiştir. Hiç sanmıyorum ancak ne bileyim işte dünyevi bir nedenle de olabilir saiki. Ama şimdi neresinden bakarsan bak ortada insanlığa yapılan bir hizmet var, diğer tarafta ise Allah’a ve Resulüne hicret. Gel de işin içinden çık!
Bu işte bir sakatlık var! Belli bir saatten sonra, seküler bir hayat tarzımla ne yapacağımı bilmiyorum ama bizi çok örseliyorlar, azala azala güçleniyoruz ancak, ya izole olacağız toplum hayatından tamamen ya da çıldırıp kendimizi yok edeceğiz. Çözümü bulacağım kesinlikle…