“Sana söylediğim yerdeyiz şimdi,
Akıl hazinelerini yitirdikleri
İçin acı çekenleri göreceksin”
Hepimiz, Cumhuriyet’in tüm nesilleri gibi, bir hayale doğduk. Özgür, bağımsız ve saygın bir ülkede “insan gibi yaşamak” hayaline… Nefes almayı, ekmeği ve suyu ister gibi istedik bu hayalin gerçek olmasını. Bu hayali gerçekleştirmek için çalıştık. Müziğe, kuşların ötüşüne, estetiğe, ezcümle; güzel olan her şeye düşman olan o uğursuz baykuş gibiler ağaçlarınızı kesemesin diye Taksim’de, Kızılay’da, Hatay’da, Eskişehir’de ve memleketin her köşesinde dövüştük, hatta öldük. Bir çoğunuz belki de hayatında ilk kez kavga etti bu uğurda. Kavgayı sadece meydanlarda vermedik. Sözlü mülakatlarda, davet usulü ihalelere alınmadığımızda, tutanak toplamaya çalıştığımız sandık başlarında ve hatta bilhassa buralarda verdik. Hiçbir şey yapmayanınız sabretti, diş sıktı, hayal ettiğimiz vatanı özledi.
Birçok defa kazanmaya çok yakın olduğumuzu ve hatta kazandığımızı sandık. Sonu hep sukutuhayal oldu. Fakat itiraf edelim ki bu seferki hayal kırıklığı öncekilerden daha büyük. Öyle ki seçim yenilgisinden sonra pek çoğunuz siyasetle ilgilenmemeye “karar” verdi. Siyaset yapmayı, vatanın derdine çözüm aramayı, her yerde mücadeleye devam etmeyi bir tarafa bırakın; çoklarınız, siyasi içerikleri bile okumaya, izlemeye son verdi. Fakat buna hakkınız yok sevgili okur. Çünkü bu tutum akla aykırı. Akıl hazinelerinizi yitirdiniz mi yoksa?
Dante’nin Cehennem’inde, tam da yılmış ve artık memleketle, siyasetle bağını kestiğini söyleyenleri aklıma getiren bölüm şöyle:
“Dedim ki: ‘usta bu duyduklarım ne?
Acıya yenik düşen bu insanlar kim?’
Dedi ki ‘bu rezil durumdakiler
Kötülük de, iyilik de yapmadan
Yaşamış olanların ruhları.
Tanrı’ya başkaldırmayan,
Ama yanında yer almayıp, yansız kalan
Kötü meleklerle birlikteler.
Cennet, güzelliği gölgelenmesin diye kovdu bunları,
İsyancı meleklere onur katmayacakları
İçin Cehennemi’in dibine de almıyorlar onları”
Eğer insanca yaşamak için doğduğunuzdan beri sürdürdüğünüz mücadelenizi şimdi bırakırsanız olacak şey budur. İnsanca yaşamaktan yana taraf olmazsanız cennetin güzelliğini gölgeleyeceksiniz. Ve sanmayın ki cehennemde size layık bir yer var. Çünkü bu silik tavır cehenneme bile onursuz gelecek. Eğer mücadeleye devam etmezsek ne olmasını bekleyeceğiz ki? Dante gibi biz deimzamızın yanına “exul immeritus” yazacak hale gelmeyi mi bekleyeceğiz? Tek tek memleketimizden sürgün edilene kadar hareket etmeyecek miyiz?
CHP’de genel başkan koltuğunu işgal eden AKP’li şahıs, bize “seçimi kaybedersek Türkiye’nin mahvolacağını” anlatıp durmuştu. Fakat görüyoruz ki akli melekeleri bir hayli zayıflamış olan bu fuzuli şagil tahminlerinde pek de başarılı değilmiş. Söylediği hemen her şey gibi bunun da, kirli ajandasının bir gereği olduğu görüldü. Memleketin sonu filan gelmedi, memleket (henüz) mahvolmadı. Elimizde, hala hayallerimizi gerçekleştirebileceğimiz, insanlığın ortak hazinesine en kıymetli katkıları yapabileceğimiz bir ülke ve bunu mümkün kılacak “Temiz Türkler” var. Üstelik her birimiz Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi, Millet Meclisi ve Milli Mücadele’nin tecrübesini miras aldık. Her birimiz hürriyeti tattık, istiklali biliyoruz. Her birimiz Attila İlhan’ın, dizelerindeki gibiyiz:
“bir değil ben artık birkaç kişiyim
belki juarez’im meksika’da güneşin tuzunu
yalıyorum
belki de namık kemal osmanlı sürgününde
habib burgiba diye bir limanda yakalanıyorum
bükreş’te matbaamı dağıtıyor demir muhafızlar
kalkütada kongre partisi sekreteriyim
hürriyet sokağında isimsiz bir mezar.
bir gece sabaha karşı
dehşetini birden kaybedecek gelmeyişin
ıslığımın tadında bir değişme
iç tartışmalarımda büsbütün başka bir tutum
büsbütün başka kıvılcımlar
ve en padişah korkulara direnebilen
yepyeni bir mustafa kemal davranışı"
Temiz Türkler! Sizin hak ettiğiniz cehennemden -üstelik de en onursuz yerinden- pay almak değil. Sizin yeriniz “akıl hazinelerini yitirenler”in hizası değil. Sizin yeriniz insanca yaşayabileceğiniz o vatanı inşa etmeye talip olanların yanı. Sizin yeriniz Kongreler. Size yakışan “en padişah korkulara direnebilen yepyeni bir mustafa kemal davranışı". Artık ölü toprağını üzerinizden atmayacak mısınız? Yoksa öldünüz mü? Ellerimizi toprağa basıp doğrulma vakti geldi artık.