Bu makalenin aslı, eski Britanya Başbakanı ve Birleşmiş Milletler Küresel Eğitim Özel Temsilcisi Gordon Brown tarafından The Guardian'da kaleme alınmıştır.
Çeviri: Muhammed Âkif
Taliban kadınların eğitim hakkını ellerinden alıyor. Dünya buna sessiz kalamaz
Bu hafta Taliban, Afganistan'da kadınların üniversiteye gitmesini veya öğretmenlik yapmasını yasaklayacaklarına dair bomba etkisi yaratan bir açıklama yaptı. Daha önce kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılığı artıran ve güçlenmelerine engel olan hatırlayabildiğim hiçbir politik karar tek başına ve tek bir gün içinde bu karar kadar etki yapmamıştı.
Taliban iktidara döndükten sonra kızların ortaokula gitmeleri yasaklandı. Şimdi de ilkokula gitmeleri yasaklanıyor. Binlerce kadın hükümet çalışanına evlerinde kalmaları söylendi. Alınan diğer yeni kararlara göre kadınların yanlarında erkek bir akrabası olmadan seyahat etmeleri, camilere ya da dini seminerlere katılmaları yasaklandı. Geçtiğimiz ay genç kızların ve kadınların parklar da dahil olmak üzere halka açık yerlere girmeleri yasaklandı.
Dünya artık bu yasakların geçici olduklarına dair hayali umuda sığınarak sessiz kalamaz. Taliban'ı karşımıza almanın zamanı geldi ve kızların eğitim almasını desteklemek için İslam hukukunu esas alan ve bunun İslam inancının merkezi olduğuna inanan dünyanın dört bir yanındaki Müslüman milletler, başı çekebilirler. Müslüman ülkeler, Afganistan'da kız çocuklarının haklarının yeniden tesis edilmesinin anahtarını ellerinde tutuyorlar.
Taliban'ın üniversite yasağının duyurulmasından bu yana geçen iki gün içerisinde şimdiden bazı istendik sesleri duymaya başladık. Taliban ve Batı arasında ara buluculuk yapan Katar'ın Dışişleri Bakanlığı, Taliban'ın kararını hemen kınadı, "endişe ve hayal kırıklığını" dile getirerek Afganistan'ı bu yasağı son vermeye çağırdı. Suudi Dışişleri Bakanlığı "şaşkınlık" ve "esef" duyduklarını açıkladı ve Taliban hükümetini karardan geri dönmeye davet etti. Bu açıklamada kararın "Afganistan'da güvenlik, istikrar, kalkınma ve refahın desteklenmesine katkı veren Afgan kadınlarının en başta eğitim hakkı olmak üzere meşru haklarının tam olarak verilmesiyle tezat oluşturduğu" belirtildi.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Birleşmiş Milletler (BM) Temsilcisi, bu kararı "kadınların kamusal yaşamdan silinmesinden farkı olmayan bir girişim" olarak nitelendirdikten sonra resmi bir BAE bildirisiyle bu kararın yalnızca "temel hakları ihlal etmekle kalmadığı", aynı zamanda "İslam inancına da zıt olduğu ve hızlı şekilde çözülmesi gerektiği" vurgulandı.
Ve bu kararın geri alınmasını sağlayacak olan şey, İslam hukuku adına yöneltilen bu taleplerdir. Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC), Afganistan'daki de facto otoritelerden kadın haklarını hedef alan bu saldırıyı sona erdirmesini talep edebilecek bir konumda bulunuyor.
Bu konuda birlik sağlanması mümkün zira İslami öğreti, kızların eğitim hakkını gözetiyor. "Oku" anlamına gelen "İkra", Kur'an-ı Kerim'in ilk kelimesidir. Ve Müslüman dünyasının geri kalanı, kız çocuklarının eğitimini destekleyen ana akım İslami öğretiyi benimsiyor. Sünni İslam'ın genel kabul gören altı öğretisinden biri olan ve Arap dünyasında -erkeklerin ve kadınların öğrenimine bağlılığı vurgulayan- Tirmizi'nin 74. Hadis'inde "İlim öğrenmek her Müslüman'a farzdır" diyor.
Tüm kızlara eğitim vermekteki kesin kararlılık sayesinde dünyanın en fazla Müslüman çoğunluklu ülkesi olan Endonezya'da kadınların üniversiteye kayıt olma oranı 1970'te yüzde 2 iken 2018'de yüzde 39'a yükseldi. Suudi Arabistan'da da üniversite yaşındaki kadınların yarısı üniversiteye gidiyor. Bu, Meksika, Çin, Brezilya ve Hindistan'dakinden daha yüksek bir kadın kayıt oranı. Taliban yönetimi altındakii Afganistan dışındaki tüm Müslüman ülkeler BM'nin 2030 yılına kadar her çocuğun "kapsayıcı, eşitlikçi ve kaliteli eğitime" erişiminin güvence altına alınmasına yönelik 4 numaralı sürdürülebilir kalkınma hedefine açıkça bağlıdır.
Afganistan'da kız çocuklarının eğitiminin geliştiği uzun dönemler yaşandığını hatırladığımızda birçok yasağın kaldırılması daha önemli ve daha acil hale geliyor. 1996'da Taliban'ın iktidarı ele geçirmesinden önce Kabil Üniversitesi öğretmenlerinin yüzde 60'ı ve öğrencilerinin yarısı kadındı. Ülkedeki öğretmenlerin yüzde 70'ini, sivil hükümet çalışanlarının yüzde 50'sini, Kabil'deki 130 bin memurun yüzde 70'ini ve doktorların yüzde 40'ını Afgan kadınlar oluşturuyordu. 2000 yılında 100 bin olan okula kayıtlı Afgan kızlarının sayısı bir yıl öncesine kadar 3,5 milyonun üzerine yükseldi ve kadınların okur yazarlığı da iki katına çıktı.
Bu baskılar uzun vadede başarısız olacaktır. 2021 yılından önce yazmayı, okumayı ve bağımsız şekilde düşünmeyi öğrenmiş milyonlarca Afgan kızını eğitimsiz bırakamazsınız. Özgür olmanın nasıl bir şey olduğunu bilen kadınlara sonsuza kadar zulmedemezsiniz. Bu nedenle uluslararası toplum, neslimizin en ağır ve savunulamaz adaletsizliklerinden biriyle mücadele ederken geniş bir halk desteğinden faydalanacak.
Bu yasakların, Taliban'ın Kandahar'daki ruhani lideri Haibatullah Akhundzada'nın bir kararı olduğunu biliyoruz. Akhundzada'nın takipçileri, Taliban ve güvenlik yetkililerinin katıldığı bir toplantıda söz konusu yasakların getirilmesinde ısrarcı olmuşlardı. Değişimin önündeki gerçek engel, bu adam. Dünya, Müslüman dostlarımızın önderliğinde şimdi ona baskı yapmalı ve herkes için eğitimi meşru gören İslami metinleri hatırlatmalıdır. Dünya genelindeki kadın hareketinin desteği ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ile İslam İşbirliği Teşkilatı aracılığıyla mümkün olan her şekilde baskıları artırarak sonunda Afganistan'daki kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının garanti alına alınmasını sağlayacağız. Bu, netice alınana kadar devam edecek ve tüm dünyadaki kadınların ve kız çocuklarının iyiliği için başarıyla sonuçlandırılması gereken bir mücadeledir.