Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, beraberinde Irak Savunma Bakanı Sabit Al Abbasi ve diğer üst düzey yetkililerden oluşan bir heyet 19 Aralık 2023 tarihinde Ankara’yı ziyaret etmişti. Kalkınma Yolu Projesi ve terör örgütleri PKK, El-Kaide ve DEAŞ’la mücadelede daha etkin iş birliği konuları, Türkiye ve Irak arasındaki bu görüşmenin merkezinde bulunuyordu. 14 Mart 2024 tarihinde ise görüşmelerin devamı olarak, bu kez Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın katılımıyla üst düzey Türk güvenlik heyeti, Irak’ın başkenti Bağdat’ı ziyaret etti.
Söz konusu temasların ardından, “Türkiye-Irak Güvenlik Mekanizması” çerçevesinde yayınlanan ortak sonuç bildirisinde, Türkiye-Irak ilişkileri başta olmak üzere, bölgedeki olası yeni gelişmelere dair de önemli ipuçları bulunuyor. Şöyle ki, görüşmelerde iki ülke arasındaki ilişkilere dair çeşitli alanlarda genel bir çerçeve oluşturmak ve düzenli temas mekanizmalarının tesisi maksadıyla bir mutabakat zaptı üzerinde çalışmaların yoğunlaştırılması ifadeleri bulunuyor. Yine bu kapsamda terörle mücadele, ticaret, tarım, enerji, su, sağlık ve ulaştırma alanlarında münhasıran çalışacak Ortak Daimi Komitelerin oluşturulmasının da kararlaştırıldığı ifade ediliyor.
Türkiye’nin öteden beri Irak’ın siyasi birliği, toprak bütünlüğü ve egemenliğine verdiği önem tekrardan vurgulanırken, terör örgütü PKK’nın her iki ülke için de güvenlik tehdidi durumunda olduğunun altı çiziliyor.
Terör örgütü PKK’nın, Irak topraklarındaki mevcudiyetinin, Irak Anayasası’nın ihlali anlamına geldiği şeklindeki ifadeler de oldukça dikkat çekici. PKK’nın, Irak Anayasası’nı ihlaline atıfta bulunan bu ifadeler, Irak’ın kuzeyinin terör örgütü PKK’dan temizlenmesi adına Bağdat yönetiminin belki de hiç olmadığı kadar ciddi ve kararlı bir iş birliğine hazır olduğuna dair önemli bir vurgu taşıyor.
Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin PKK’yı, Irak topraklarında yasaklı örgüt olarak ilan etmesi de yine bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Kalkınma Yolu Projesi
Basra Körfezi bağlantısı başta olmak üzere Irak ve Türkiye arasında kara ve demir yolları ile limanların bağlantısını amaçlayan Kalkınma Yolu Projesi, Türkiye ve Irak arasında son dönemde yaşanan yakınlaşmanın temel sebebi olarak nitelendirilebilir.
Şattül Arap ve Basra Körfezi’nin yakınlarında bulunan El-Fav şehrinde yapımı devam eden Büyük Fav Limanı, projenin en önemli sac ayaklarından biri konumunda bulunuyor. Serbest ticaret bölgesi olarak ilan edilen 54 km2’lik bir alanı kapsayan ve dünyanın en büyüklerinden biri olan liman inşaatının ilk safhasının bu yıl içerisinde bitmesi planırken, tam operasyonel hale gelmesinin ise 2028 yılını bulması bekleniyor.
Büyük Fav Limanı’nın Türk sınırına bağlanması için 17 milyar dolarlık bir yatırımla, yaklaşık 1200 km uzunluğundaki kara ve demir yolu bağlantısının tamamlanacağı tarih olarak ise 2025 yılı öngörülüyor. Söz konusu bağlantı yolları, Büyük Fav Limanı’nı Basra, Necef, Kerbela, Tikrit, Musul ve Telafer üzerinden Ovaköy Sınır Kapısı’na kesintisiz olarak bağlayacak.
*Kalkınma Yolu Projesi’yle birlikte Türkiye’nin açacağı Ovaköy Sınır Kapısı, Irak Türkmenlerine nefes olacak.
Ovaköy Sınır Kapısı ve Irak Türkmenleri
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) yerine doğrudan Irak merkezi hükümetinin kontrolü altındaki bölgeden geçen bu rota, Türkiye’ye eşsiz avantajlar sağlayacak. Ovaköy Sınır Kapısı’na bağlanacak olan Kalkınma Yolu Projesi ile Türkiye:
- Bağdat’ın IKBY üzerindeki etkisini artırmasına yardımcı olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü korumasına katkı sağlayacak. Böylece Kürtlerin yeni bir “bağımsızlık” referandumu oldu-bittisi ihtimalini zayıflatacak,
- Musul ve Telafer üzerinden geçecek olan projeyle gerçekleştirilecek altyapı yatırımları sayesinde Irak Türkmenlerinin yaşadığı bölgelerde sosyal ve ekonomik gelişmenin önü açılacak. Irak Türkmenlerinin, Türkiye ile olan bağlantıları sağlamlaştırılırken, projeyle birlikte ekonomik refahlarının artırılmasına büyük katkı sağlanacak. Türkmeneli olarak adlandırılan tarihi coğrafyadaki Irak Türkmenleri, Irak siyaseti içerisinde daha özgüvenli bir şekilde yer bulma şansına sahip olacaklar.
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Irak’ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekat Bölgesi’nde gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonları, PKK’nın bölgedeki terör üslenmesine kalıcı olarak son verme hedefi taşıyor. Projeyle birlikte, Telafer’den Ovaköy Sınır Kapısı’na kadar olan bölgenin güvenliğinin, Türkiye ve Irak ortaklığı içerisinde büyük bir ehemmiyetle sağlanması durumunda terör örgütü PKK’nın Irak-Suriye bağlantısının kesilmesi olanaklı hale gelecektir. Bu sayede terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu PYD-YPG’nin can damarlarından biri kesilmesiyle, Suriye’den terör örgütünün temizlenmesi aşaması için büyük bir avantaj sağlanacak.
- Proje çerçevesindeki altyapı yatırımları sayesinde Basra, Necef, Kerbela gibi Şiiler için tarihi, sosyal ve ekonomik öneme haiz şehirlere, kalkınma için büyük bir ivme sağlanacak. Bu potansiyel ivme, İran’ın “vekil güçleri” vasıtasıyla bölgedeki Şiiler üzerinden yaratmaya çalıştığı etkinin zayıflatılması ve Irak’ın bağımsızlığının pekiştirilmesi adına da büyük önem arz ediyor.
- Türkiye ve Irak’ın öncülüğündeki Kalkınma Yolu Projesi, Körfez ülkelerinin Avrupa’ya bağlanması adına önemli bir rota olarak görülüyor. Türkiye’nin doğrudan ortağı olduğu Kalkınma Yolu Projesi’ne finansman desteği konusunda Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldukça hevesli durumda bulunuyor. Suudi Arabistan’ın da, Prens Selman yönetimindeki yeni politik ajandasında bölgesel kalkınmanın sıkça vurgulandığı göz önüne alındığında, Suudilerin de finansman konusunda yakın zamanda daha da ön plana çıkmaları şaşırtıcı olmaz.
- Körfez ülkelerinin de katılımıyla birlikte Orta Doğu’da bölgesel ekonomik kalkınmanın itici güçlerinden biri olacak proje, İran’ın bahsedildiği şekilde “vekil güçler” vasıtasıyla bölgede yürüttüğü saldırgan dış politikası için bir tehdit olacaktır. Türkiye’nin Kalkınma Yolu Projesi’yle birlikte Irak Şiileri üzerinde sosyal ve ekonomik etkisini artırması, hem bölgesel barışa hem de güvenlik politikalarımıza büyük katkı sağlayacaktır.
Tehditler ve Zaafiyetler
Kalkınma Yolu Projesi, Türkiye için tüm bu avantajların yanı sıra belirli tehditleri de içermektedir. İran’ın bölgesel nüfuzunu korumak, Suriye olan bağlantısından mahrum kalmamak adına çeşitli hamleler yapması kesin olarak beklenmelidir. Irak topraklarında vekil güç olarak kullandığı belirli Şii milis yapılanmaları vasıtasıyla Türk güvenlik güçlerine dönük tehditlerini yoğunlaştırması bu hamlelerden biri olabilir. Bu minvalde terör örgütü PKK ve İran arasındaki ilişkinin hem Suriye hem de Irak’ın kuzeyinde daha da derinleşmesi öngörülmelidir.
Yerel seçimler sonrası Türkiye’de daha da derinleşmesi beklenen ekonomik kriz, toplumsal fay hatlarının hassaslaşmasını da beraberinde getirecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları içerisinde bulunan, kayıtlı-kayıtsız milyonlarca sığınmacı büyük bir güvenlik zaafiyeti yaratmaktadır.
İran’ın ülkemize dönük örtülü ya da açık hamleler geliştirmesinin kesin olduğu bir döneme girmekteyiz. Bu minvalde, İran’ın Türkiye’ye yönelik olarak sığınmacı kartını oynaması hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Bunu hem ülkemizdeki beşinci kol faaliyetleri vasıtasıyla hem de kendi üzerinden yeni sığınmacı akımlarına geçiş olanağı sağlama yoluyla gerçekleştirebilir.
Türkiye’nin dış güvenliğinin sağlanması, terör örgütü PKK’nın Suriye ve Irak’tan temizlenmesi başta olmak üzere Kalkınma Yolu Projesi’nden umulan sonuçların alınması her şeyden önce Türkiye’nin içeride toplumsal, siyasi ve ekonomik huzurunu sağlayabilmesiyle doğrudan bağlantılıdır.
Türkiye Cumhuriyeti anılan hedeflere ancak hukukun üstünlüğünü, yönetimsel şeffaflığı, ekonomik öngörülebilirliği sağladığı; etnik bölücü ve dini istismarcı yapıları ortadan kaldırdığı ve sığınmacı problemini çözümleyebildiği bir iç siyaset ortamıyla ulaşabilir.