Kafkasya’nın en önemli ve ihtilaflı bölgelerinden biri olan Karabağ’da yaklaşık 34 senedir sular durulmuyor. Eylül 2020 tarihinde yaşanan 2. Karabağ Savaşı’nın ardından bölgede yeni gerçeklik oluştu. Lakin bölgedeki yeni normale rağmen çatışma tam anlamıyla bitmedi. Son günlerde bölgede artan gerginliği anlamak için bölgede savaştan sonra oluşan durumu bilmemiz gerekir.
44 Gün süren 2. Karabağ Savaşı, 10 Kasım gecesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Rusya Devlet Başkanı olan katil Putin’in imzaladığı ateşkes anlaşmasıyla bitti. Bu anlaşma, bir çok eleştiriyi de beraberinde getirdi. Kimileri sahada kazanılan muharebenin masada kaybettirildiğini, kimileri ise savaşın yarım bırakıldığını iddia etti. Yapı itibarıyla 10 Kasım Antlaşması, mükemmel olmasa da savaş şartları için en uygun anlaşmaydı. Bunun nedeni, savaşın uzamasıyla ilerlemenin zorlaşmaya başlamasıydı. Azerbaycan ordusu Şuşa’yı aldıktan sonra Hankendi’yi, Kelbecer’i, Laçın’ı, Ağdam’ı Hocavent’i, Hocalı’yı ve Ağdere’yi almak zorundaydı. Bu bölgeler esasen dağlık ve ormanlık alanlardan oluşmaktadır. Savaş devam ettikçe hava şartları da giderek kötüleşmekteydi. Bu durumda savaşı devam ettirmek, daha yavaş ilerlemeye, daha fazla zayiata neden olacaktı. Bazıları Hankendi’nin alınmasının ‘yeterli olacağını’ düşünse de yukarıda sayılan nedenlerle birlikte uzayan savaşın seyri değişebilirdi. Antlaşmanın detaylarıyla ilgili yazıyı buradan (1) okuyabilirsiniz. Yapılan ateşkesin savaş şartlarına göre uygun olduğunu söylesek de ideal olarak kabul edemeyiz. Rusya ordusunun ‘Barış Gücü’ sıfatında Karabağ’a yerleştirilmesi, Azerbaycan’ın avantajını görece azalttı. Aynı zamanda sözde barış gücü, antlaşmanın maddelerini ihlal ederek yasa dışı Ermeni silahlılarını bölgeden çıkarmadı. Sonuç olarak savaştan sonra Hankendi, Hocavent, Ağdere, Hocalı çevresine ve Laçın Koridoru’na Rusya Barış Gücü yerleştirildi. Karabağ’ın geri kalan kısmında ise Azerbaycan Ordusu kontrol sağladı.
Savaşın ardından Azerbaycan yetkilileri, Karabağ sorununun tamamen bittiğini ve Azerbaycan’ın zafer kazandığını duyurdu. Bakü’den zafer açıklamaları yapılırken Rusya Barış Gücü kuvvet komutanları, Dağlık Karabağ’daki sözde yetkililerle görüşerek provokasyonlara el atmaya başladılar. Süreç aynı zamanda Erivan’da da işliyordu. Ermenistan bir devlet olarak Rusya’ya bağlı olsa da mevcut yöneticiler Putin’in istediği kişiler değildi. Karabağ’ın Ermenistan’a ilhak edilmesi (Miatsum projesi) gibi aşırı milliyetçi sloganlarla devrim yapan Nikol Paşinyan, savaştan sonra hem seçimle hem de askeri darbeyle görevden alınmak istendi. Lakin her türlü girişim başarısız oldu ve Rusya ile mesafeli iktidar Ermenistan’ı yönetmeye devam etti. Azerbaycan yönetimi, yaklaşık 1 yıl boyunca Karabağ’ın ‘geri kalanıyla’ ilgili açıklama yapmaktan çekindi. 1 yıl boyunca Azerbaycan orduyu ve ulaşımı geliştirerek Karabağ’da etkinliğini artırdı. Bunun yanı sıra komando birliklerinin tesisi, ordunun Türk Silahlı Kuvvetleri modeline entegrasyonunu da hızlandırdı.

Bakü askeri hazırlıklara rağmen kapsamlı barışı desteklediğini de vurguladı. Lakin Ermenistan yönetiminin Dağlık Karabağ’daki Ermeniler üzerinden çeşitli tavizler istemesi, barış müzakerelerini defalarca kez tıkadı. Aslında Erivan’ın böyle bir reaksiyon göstermesi oldukça beklenen bir durumdu. Savaşta yenilmesine rağmen Ermenistan, Rusya Barış Gücü’nün sahada bulunmasına güvenerek 10 Kasım Antlaşması’nın maddelerini ihlal etmiş ve ‘Karabağ’ın özerkliği’ üzerine açıklamalar yapmıştır. Sürece Azerbaycan’ın perspektifinden baktığımız zaman, Bakü’nün hem yeni savaş hem de kapsamlı barış senaryolarına hazırlandığını görüyoruz. Kapsamlı barışın karşılıklı olarak toprak bütünlüklerini tanımaya dayanacağını vurgulayan Azerbaycan, bunun gerçekleşme ihtimalini daha düşük olarak değerlendiriyor. Bu yüzden de orduyu geliştirmeye ağırlık verildi ve yasa dışı Ermeni silahlılarının Karabağ’dan çıkartılması meselesi eleştirilmeye başlandı. Genel olarak sürece baktığımız zaman savaşı bitiren ateşkes antlaşmasının Azerbaycan için daha farklı anlamı olduğunu görüyoruz. Ateşkesle birlikte stratejik öneme sahip noktaları savaşmadan kontrol altına alan Azerbaycan, aynı zamanda barışa kapı araladı ve yeniden yapılanma için süre kazandı.
Karabağ bölgesi, son haftalarda yaşanan gelişmelerle dikkatleri tekrardan üzerine yoğunlaştırdı. Yaşanan gelişmelerde dikkat edilmesi gereken bir kaç olay bulunmaktadır. Bunlardan ilki ve medyaya en çok yansıyanı, Azerbaycan ordusunun ‘Kısas (İntikam) Operasyonu’ kapsamında kontrol altına aldığı noktalarla ilgili. Bu operasyonun başlama nedeni, Karabağ’da yasa dışı Ermeni silahlıları tarafından açılan ateş sonucu 18 yaşındaki er Anar Kazımov’un şehit düşmesiydi. Bu olayın ardından operasyon düzenleyen Azerbaycan ordusu, Kırkkız Tepesi, Sarıbaba Dağı, Buzluk Dağı ve çevresini kontrol altına aldı. Bahsi geçen tepe ve dağlar etkin görüş imkanı ve avantaj sağlamaktadır. Bu operasyonlar, Bakü’nün 10 Kasım tarihinde aldığı ‘teknik molanın’ artık sonlanmaya başladığını gösteriyor. Karabağ’da yaşanan gelişmelerle ilgili medyaya henüz pek yansımayan bir diğer olay ise Laçın ile ilgili. Laçın ilinin büyük bir kısmı Azerbaycan’a devredilse de Laçın şehri ve çevre köyler geçici olarak Rusya Barış Gücü kontrolünde kaldı. Laçın Koridoru dahilinde bulunan şehirde hala ayrılıkçı Ermeniler ve yasa dışı silahlılar bulunuyor. Yapılan anlaşmaya esasen daha güneyden yeni bir koridor inşa edilecek ve Laçın şehri Azerbaycan’a devredilecek. Sözde Dağlık Karabağ yönetiminin yaptığı açıklamaya esasen 25 Ağustos 2022 tarihine kadar Ermenilerin Laçın şehri ve çevresini terketmesi gerekiyor. Bununla birlikte Ağustos ayının sonunda Azerbaycan’ın Karabağ’ın en stratejik noktalarından biri olan Laçın şehrinde kontrolü sağlayacağı bildiriliyor.

Peki bu noktadan sonra neler yaşanabilir? Azerbaycan’ın askeri operasyonlara devam edeceğine, dahası kapsamlı bir harekat yapabileceğine dair tahminler oldukça güçlü. Rusya’nın sözde barış gücünün kontrolü altında bulunan bölge 2 sorumluluk alanına ayrılmıştır. Kuzey Sorumluluk Alanı’nda daha az Ermeni yaşarken, Güney Sorumluluk Alanı daha fazla Ermeniyi barındırır ve sözde Dağlık Karabağ yönetiminin kontrolü buradadır. Lakin KSA, Ağdere şehrini, Esgeran’ı, Hocavent’i ve Serseng Rezervuarı’nı bulundurması açısından oldukça önemlidir. Azerbaycan’ın KSA’yı kapsayan bir askeri harekat yapması oldukça gerçekçi ve olası bir senaryodur. Burada kilit tarih, Eylül ayıdır. Ermenistan yetkililerinin taahhütüne esasen Karabağ’dan yasa dışı silahlıların çıkarılması ve Laçın şehrinin devrinin tamamlanması Eylül ayında gerçekleşecektir. Laçın şehri ve Zabuh’un kontrol altına alınmasıyla stratejik avantaj sağlanacaktır. Buna ek olarak Azerbaycan, Eylül ayına kadar yapabileceği sınırlı arındırma operasyonları ile (3 Ağustos ve 5 Ağustos tarihlerinde olduğu gibi) daha fazla stratejik üstünlük elde etmeye çalışacaktır.

Operasyon senaryolarının hayal olarak kalmaması için mevcut şartları kabullenmemiz gerekir. Bu şartlardan biri de Rusya’nın varlığıdır. Rusya son 20 yılda hiç olmadığı kadar zayıflamaktadır ve tabii ki Azerbaycan da bu fırsatı kaçırmak istememektedir. Lakin her şeye rağmen sahada birlikleri bulunan Moskova’yı ikna etmek gereklidir. Bu konuda okların yönünün Nikol Paşinyan iktidarında dönmesi olasıdır. Geçtiğimiz günlerde yaşanan gerilim hakkında konuşan Paşinyan, Rusya Barış Gücü’nün bölgedeki varlığını sorgulamıştı. Rusya her ne kadar zayıflasa da Ermenistan ile ilgili planlarını hiç değiştirmedi. Başını Artur Vanetsyan ve İşhan Sağatelyan’ın çektiği ‘Direniş Hareketi’ isimli muhalif ayaklanma, Rusya’nın Nikol Paşinyan’ı devirmede istekli olduğunu gösteriyor. Bu noktada Azerbaycan’ın sınırlı harekatının Ermenistan Başbakanı’nı koltuğundan edeceği fikri, Rusya’nın yeşil ışık yakması için yeterlidir. Lakin Azerbaycan için önemli olan, bu olayın sonucunda Nikol Paşinyan’ın gerçekten de iktidardan düşmeyecek olmasıdır. Çünkü Rusya, yeni gelen ve Moskova’ya koşulsuz bir şekilde biat edecek yönetime karşı tamamen farklı bir tutum sergileyecektir. Bu durumda Rusya Barış Gücü’nün provokasyonları ve Ermenistan yönetiminin cesareti artacaktır. Kremlin destekli klanın başlıca sloganının ‘Karabağ’ın Geri Kurtarılması’ olduğunu ve saldırgan politikalar vadettiğini hatırlarsak, yeni iktidarın meşruiyet sağlaması için Rusya’nın Ermenistan’a her türlü askeri desteği verebileceğini de tahmin edebiliriz.
Sonuç olarak Azerbaycan, ateşkesi birer hazırlık süreci olarak görerek hem orduyu geliştirmiş hem de kapsamlı barış için adımlar atmıştır. Lakin mevcut şartlarda kapsamlı barış oldukça uzak görülmektedir. Bu yüzden de sınırlı askeri harekat daha gerçekçi bir senaryo olarak belirmiştir. Azerbaycan ordusu, İntikam Operasyonu ile stratejik tepeleri ele geçirmekle olası harekatta avantajını artırmayı amaçlıyor. Ağustos ayının sonu, Eylül ayının başında Laçın şehri ve çevre köylerinin Azerbaycan’ın kontrolüne verilmesiyle bu avantaj daha da artacaktır. Rusya’nın başta Erivan’da rejim değişikliği olmakla farklı yollarla ikna edilmesiyle Azerbaycan’ın askeri harekatı mümkün olacaktır.
Akif Jafarguluzade: “10 Kasım Azerbaycan-Ermenistan Ateşkes Antlaşmasının Önemi”, Tamga Türk. (Erişim Tarihi: 7 Ağustos, 2022) https://www.tamgaturk.com/yazarlar/konuk-yazar/10-kasim-azerbaycan-ermenistan-ateskes-antlasmasinin-onemi/17268/
44 Gün süren 2. Karabağ Savaşı, 10 Kasım gecesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Rusya Devlet Başkanı olan katil Putin’in imzaladığı ateşkes anlaşmasıyla bitti. Bu anlaşma, bir çok eleştiriyi de beraberinde getirdi. Kimileri sahada kazanılan muharebenin masada kaybettirildiğini, kimileri ise savaşın yarım bırakıldığını iddia etti. Yapı itibarıyla 10 Kasım Antlaşması, mükemmel olmasa da savaş şartları için en uygun anlaşmaydı. Bunun nedeni, savaşın uzamasıyla ilerlemenin zorlaşmaya başlamasıydı. Azerbaycan ordusu Şuşa’yı aldıktan sonra Hankendi’yi, Kelbecer’i, Laçın’ı, Ağdam’ı Hocavent’i, Hocalı’yı ve Ağdere’yi almak zorundaydı. Bu bölgeler esasen dağlık ve ormanlık alanlardan oluşmaktadır. Savaş devam ettikçe hava şartları da giderek kötüleşmekteydi. Bu durumda savaşı devam ettirmek, daha yavaş ilerlemeye, daha fazla zayiata neden olacaktı. Bazıları Hankendi’nin alınmasının ‘yeterli olacağını’ düşünse de yukarıda sayılan nedenlerle birlikte uzayan savaşın seyri değişebilirdi. Antlaşmanın detaylarıyla ilgili yazıyı buradan (1) okuyabilirsiniz. Yapılan ateşkesin savaş şartlarına göre uygun olduğunu söylesek de ideal olarak kabul edemeyiz. Rusya ordusunun ‘Barış Gücü’ sıfatında Karabağ’a yerleştirilmesi, Azerbaycan’ın avantajını görece azalttı. Aynı zamanda sözde barış gücü, antlaşmanın maddelerini ihlal ederek yasa dışı Ermeni silahlılarını bölgeden çıkarmadı. Sonuç olarak savaştan sonra Hankendi, Hocavent, Ağdere, Hocalı çevresine ve Laçın Koridoru’na Rusya Barış Gücü yerleştirildi. Karabağ’ın geri kalan kısmında ise Azerbaycan Ordusu kontrol sağladı.
Savaşın ardından Azerbaycan yetkilileri, Karabağ sorununun tamamen bittiğini ve Azerbaycan’ın zafer kazandığını duyurdu. Bakü’den zafer açıklamaları yapılırken Rusya Barış Gücü kuvvet komutanları, Dağlık Karabağ’daki sözde yetkililerle görüşerek provokasyonlara el atmaya başladılar. Süreç aynı zamanda Erivan’da da işliyordu. Ermenistan bir devlet olarak Rusya’ya bağlı olsa da mevcut yöneticiler Putin’in istediği kişiler değildi. Karabağ’ın Ermenistan’a ilhak edilmesi (Miatsum projesi) gibi aşırı milliyetçi sloganlarla devrim yapan Nikol Paşinyan, savaştan sonra hem seçimle hem de askeri darbeyle görevden alınmak istendi. Lakin her türlü girişim başarısız oldu ve Rusya ile mesafeli iktidar Ermenistan’ı yönetmeye devam etti. Azerbaycan yönetimi, yaklaşık 1 yıl boyunca Karabağ’ın ‘geri kalanıyla’ ilgili açıklama yapmaktan çekindi. 1 yıl boyunca Azerbaycan orduyu ve ulaşımı geliştirerek Karabağ’da etkinliğini artırdı. Bunun yanı sıra komando birliklerinin tesisi, ordunun Türk Silahlı Kuvvetleri modeline entegrasyonunu da hızlandırdı.

Bakü askeri hazırlıklara rağmen kapsamlı barışı desteklediğini de vurguladı. Lakin Ermenistan yönetiminin Dağlık Karabağ’daki Ermeniler üzerinden çeşitli tavizler istemesi, barış müzakerelerini defalarca kez tıkadı. Aslında Erivan’ın böyle bir reaksiyon göstermesi oldukça beklenen bir durumdu. Savaşta yenilmesine rağmen Ermenistan, Rusya Barış Gücü’nün sahada bulunmasına güvenerek 10 Kasım Antlaşması’nın maddelerini ihlal etmiş ve ‘Karabağ’ın özerkliği’ üzerine açıklamalar yapmıştır. Sürece Azerbaycan’ın perspektifinden baktığımız zaman, Bakü’nün hem yeni savaş hem de kapsamlı barış senaryolarına hazırlandığını görüyoruz. Kapsamlı barışın karşılıklı olarak toprak bütünlüklerini tanımaya dayanacağını vurgulayan Azerbaycan, bunun gerçekleşme ihtimalini daha düşük olarak değerlendiriyor. Bu yüzden de orduyu geliştirmeye ağırlık verildi ve yasa dışı Ermeni silahlılarının Karabağ’dan çıkartılması meselesi eleştirilmeye başlandı. Genel olarak sürece baktığımız zaman savaşı bitiren ateşkes antlaşmasının Azerbaycan için daha farklı anlamı olduğunu görüyoruz. Ateşkesle birlikte stratejik öneme sahip noktaları savaşmadan kontrol altına alan Azerbaycan, aynı zamanda barışa kapı araladı ve yeniden yapılanma için süre kazandı.
Karabağ bölgesi, son haftalarda yaşanan gelişmelerle dikkatleri tekrardan üzerine yoğunlaştırdı. Yaşanan gelişmelerde dikkat edilmesi gereken bir kaç olay bulunmaktadır. Bunlardan ilki ve medyaya en çok yansıyanı, Azerbaycan ordusunun ‘Kısas (İntikam) Operasyonu’ kapsamında kontrol altına aldığı noktalarla ilgili. Bu operasyonun başlama nedeni, Karabağ’da yasa dışı Ermeni silahlıları tarafından açılan ateş sonucu 18 yaşındaki er Anar Kazımov’un şehit düşmesiydi. Bu olayın ardından operasyon düzenleyen Azerbaycan ordusu, Kırkkız Tepesi, Sarıbaba Dağı, Buzluk Dağı ve çevresini kontrol altına aldı. Bahsi geçen tepe ve dağlar etkin görüş imkanı ve avantaj sağlamaktadır. Bu operasyonlar, Bakü’nün 10 Kasım tarihinde aldığı ‘teknik molanın’ artık sonlanmaya başladığını gösteriyor. Karabağ’da yaşanan gelişmelerle ilgili medyaya henüz pek yansımayan bir diğer olay ise Laçın ile ilgili. Laçın ilinin büyük bir kısmı Azerbaycan’a devredilse de Laçın şehri ve çevre köyler geçici olarak Rusya Barış Gücü kontrolünde kaldı. Laçın Koridoru dahilinde bulunan şehirde hala ayrılıkçı Ermeniler ve yasa dışı silahlılar bulunuyor. Yapılan anlaşmaya esasen daha güneyden yeni bir koridor inşa edilecek ve Laçın şehri Azerbaycan’a devredilecek. Sözde Dağlık Karabağ yönetiminin yaptığı açıklamaya esasen 25 Ağustos 2022 tarihine kadar Ermenilerin Laçın şehri ve çevresini terketmesi gerekiyor. Bununla birlikte Ağustos ayının sonunda Azerbaycan’ın Karabağ’ın en stratejik noktalarından biri olan Laçın şehrinde kontrolü sağlayacağı bildiriliyor.

(Kırkkız Tepesi ve Sarıbaba Dağı'nın konumları)
Peki bu noktadan sonra neler yaşanabilir? Azerbaycan’ın askeri operasyonlara devam edeceğine, dahası kapsamlı bir harekat yapabileceğine dair tahminler oldukça güçlü. Rusya’nın sözde barış gücünün kontrolü altında bulunan bölge 2 sorumluluk alanına ayrılmıştır. Kuzey Sorumluluk Alanı’nda daha az Ermeni yaşarken, Güney Sorumluluk Alanı daha fazla Ermeniyi barındırır ve sözde Dağlık Karabağ yönetiminin kontrolü buradadır. Lakin KSA, Ağdere şehrini, Esgeran’ı, Hocavent’i ve Serseng Rezervuarı’nı bulundurması açısından oldukça önemlidir. Azerbaycan’ın KSA’yı kapsayan bir askeri harekat yapması oldukça gerçekçi ve olası bir senaryodur. Burada kilit tarih, Eylül ayıdır. Ermenistan yetkililerinin taahhütüne esasen Karabağ’dan yasa dışı silahlıların çıkarılması ve Laçın şehrinin devrinin tamamlanması Eylül ayında gerçekleşecektir. Laçın şehri ve Zabuh’un kontrol altına alınmasıyla stratejik avantaj sağlanacaktır. Buna ek olarak Azerbaycan, Eylül ayına kadar yapabileceği sınırlı arındırma operasyonları ile (3 Ağustos ve 5 Ağustos tarihlerinde olduğu gibi) daha fazla stratejik üstünlük elde etmeye çalışacaktır.

Operasyon senaryolarının hayal olarak kalmaması için mevcut şartları kabullenmemiz gerekir. Bu şartlardan biri de Rusya’nın varlığıdır. Rusya son 20 yılda hiç olmadığı kadar zayıflamaktadır ve tabii ki Azerbaycan da bu fırsatı kaçırmak istememektedir. Lakin her şeye rağmen sahada birlikleri bulunan Moskova’yı ikna etmek gereklidir. Bu konuda okların yönünün Nikol Paşinyan iktidarında dönmesi olasıdır. Geçtiğimiz günlerde yaşanan gerilim hakkında konuşan Paşinyan, Rusya Barış Gücü’nün bölgedeki varlığını sorgulamıştı. Rusya her ne kadar zayıflasa da Ermenistan ile ilgili planlarını hiç değiştirmedi. Başını Artur Vanetsyan ve İşhan Sağatelyan’ın çektiği ‘Direniş Hareketi’ isimli muhalif ayaklanma, Rusya’nın Nikol Paşinyan’ı devirmede istekli olduğunu gösteriyor. Bu noktada Azerbaycan’ın sınırlı harekatının Ermenistan Başbakanı’nı koltuğundan edeceği fikri, Rusya’nın yeşil ışık yakması için yeterlidir. Lakin Azerbaycan için önemli olan, bu olayın sonucunda Nikol Paşinyan’ın gerçekten de iktidardan düşmeyecek olmasıdır. Çünkü Rusya, yeni gelen ve Moskova’ya koşulsuz bir şekilde biat edecek yönetime karşı tamamen farklı bir tutum sergileyecektir. Bu durumda Rusya Barış Gücü’nün provokasyonları ve Ermenistan yönetiminin cesareti artacaktır. Kremlin destekli klanın başlıca sloganının ‘Karabağ’ın Geri Kurtarılması’ olduğunu ve saldırgan politikalar vadettiğini hatırlarsak, yeni iktidarın meşruiyet sağlaması için Rusya’nın Ermenistan’a her türlü askeri desteği verebileceğini de tahmin edebiliriz.
Sonuç olarak Azerbaycan, ateşkesi birer hazırlık süreci olarak görerek hem orduyu geliştirmiş hem de kapsamlı barış için adımlar atmıştır. Lakin mevcut şartlarda kapsamlı barış oldukça uzak görülmektedir. Bu yüzden de sınırlı askeri harekat daha gerçekçi bir senaryo olarak belirmiştir. Azerbaycan ordusu, İntikam Operasyonu ile stratejik tepeleri ele geçirmekle olası harekatta avantajını artırmayı amaçlıyor. Ağustos ayının sonu, Eylül ayının başında Laçın şehri ve çevre köylerinin Azerbaycan’ın kontrolüne verilmesiyle bu avantaj daha da artacaktır. Rusya’nın başta Erivan’da rejim değişikliği olmakla farklı yollarla ikna edilmesiyle Azerbaycan’ın askeri harekatı mümkün olacaktır.
Akif Jafarguluzade: “10 Kasım Azerbaycan-Ermenistan Ateşkes Antlaşmasının Önemi”, Tamga Türk. (Erişim Tarihi: 7 Ağustos, 2022) https://www.tamgaturk.com/yazarlar/konuk-yazar/10-kasim-azerbaycan-ermenistan-ateskes-antlasmasinin-onemi/17268/
Durumu açıklayan harika bir yazı olmuş, elinize sağlık.