Japonya, Uzak Doğu’da yer almasına rağmen Batı medeniyetinin bir üyesi. Bunun temelini atan, cennetin yöneticisi, güneş tanrıçası Amaterasu’nun soyundan gelen Japon imparatorlarından birisi olan İmparator Meiji. 1868 yılında tahta çıktığında Batı’da sanayi ilerlemiş, modern çağın medeniyetinin ilk adımları atılmaya başlanmıştı. Tahta çıkan Matsuhito yani İmparator Meiji ve beraberindekiler bu durumun oldukça farkındaydı. Geride kalmış ve içine kapanmış bir Japonya, Batı'nın sanayileşen medeniyetiyle baş edebilecek güçte değildi. Bu yüzden kollar sıvandı ve akabinde sosyal düzenden sanayiye, sanayiden eğitime pek çok alanda modern Japonya’nın temelleri atıldı. Yol yapmanın gerçekten de üst teknoloji olduğu yıllarda demiryolları ile Japonya’yı demir ağlarla örmeye çalışmıştır. En önemli reform ise şüphesiz ki ticaret alanında uygulanmıştır. Japonya, bir ada ülkesi olmasına rağmen, Matsuhito tahta çıkıp İmparator Meiji olmadan önce ticari ilişkiler bakımından oldukça sınırlı bir ağa sahip. Meiji restorasyonu sürecinde ise bu ticari ağ kıtlığı kırılarak Japonya limanları vasıtasıyla Batı medeniyetine entegre edilmeye başlanıyor.
Günümüzde Japonya’nın Batı medeniyetiyle yarışacak teknolojik düzeyde olmasının temelini İmparator Meiji ve beraberindekiler attı. Birinci Sanayi Devrimi’ne geç kalmış bir Japonya ikincisini ve üçüncüsünü kaçırmadı. Bunu, Toyota’nın temel üretim felsefesi olan “sürekli iyileştirme”nin zihinlerinde ve kültürlerinde olmasıyla başardılar. Bugün dünya ilk defa Almanların dile getirdiği, işgücüne ihtiyaç duymayacak Endüstri 4.0’ı tartışırken Japonlar yine boş durmadı; Endüstri 5.0’ı ortaya attılar.
Dijital dönüşüm ile son 10 yıldır sürekli olarak duyduğumuz ve hayatımızda olan Endüstri 4.0 klasik işlerinin yok olmasına sebep olacak. Nesnelerin interneti, yapay zeka, robotik vb. kavramlar ile pek çok mavi yakanın hatta beyaz yakanın işi tehdit altında. İnsanların yapabileceği bir işi bir yapay zekanın veya bir “nesne”nin alması insanlığın, en azından “el işinde” çalışarak karnını doyuran bir insanın isteyeceği bir şey değil. Neyse ki Japonlar da bu şekilde düşünüyor. 2011 yılında Almanların Endüstri 4.0 dile getirmesinden 5 yıl sonra 2016’da Japonlar bu yazıda verilen isimle Endüstri 5.0’ı onların verdiği isimle Toplum 5.0’ı (Society 5.0) öne sürüyorlar.
İnsanlar önce ağaçtan düşeni avlarlar önüne geleni avlarlardı. Bu 1. toplum düzeniydi. Bazıları avlamaktan, bazıları toplamaktan yoruldu. Toprak sürüldü, tohum ekildi, ürün hasat edildi. İnsanlık tarıma geçti artık 2. toplum düzeni vardı ve bu düzen 1. Sanayi Devrimi'ne kadar devam etti. Bir İskoç mühendis bir makine icat etti, sonra İngilizler onun anısını yaşatmak soyadını güç birimi yaptılar. Artık toplum eski toplum değildi, artık 3. toplum düzeni hakimdi. 3. toplum düzeninden 4. toplum düzenine geçmek çok vakit almadı. Bilgisayar icat edildi ve bilgi toplumuna geçildi. Nesnelerin interneti, yapay zeka, büyük veri gibi Endüstri 4.0 dönüşümünün çevresinde şekillenen kavramlarla beraber artık 5. toplum düzenindeyiz. Japonlar Toplum 5.0’ı bu şekilde anlatıyorlar. Toplum 5.0, yeni gelen teknolojinin, dünyanın içerisinde bulunduğu dijital dönüşümün toplumun lehine kullanılması, insanın bu dönüşümün merkezine alınmasını amaçlıyor. Süper akıllı toplum ile sorunların çözüme kavuşturulabileceğini savunuyorlar. Örneğin bürokrasideki kağıt işlemlerinin hızlandırılarak “blockchain” teknolojisi ile toplum faydasına olarak hızlandırılması; kent yaşamından uzakta, kırsalda yaşayanlar için siparişlerinin zamanında ulaştırılabilmesi için sürücüsüz araçlar kullanılması, insanların sağlık kayıtlarının ve daha önceden planlanmış gerekli müdahalelerin zamanında yapılması için insanların otomatik olarak uyarılması, yeraltı sularının korunması adına sulama işlemlerinin sensorler vasıtasıyla otomotize edilmesi gibi pek çok ama pek çok örnek Toplum 5.0’ın içerisine sokulabilir.
Birinci bölümünde ilk 3 sanayi devriminden, ikinci bölümde Endüstri 4.0’dan ve bu bölümde de Toplum 5.0’dan kabaca bahsettim. Bu bölümlerin içerisinde geçen bazı kavramlara binlerce sayfalık kitaplar yazılmış, binlerce makaleler yazılmış. Bazı kavramlara ise binlerce sayfa kitap ve makale yazılıyor ve yazılmaya devam edecek. Bu üç bölümde anlatmaya çalıştıklarım sadece ve sadece üstten genel bir bakış.
M. Çağrı Budak