Bu konuda yazmayı düşünmüyordum. Fakat sosyal medyadaki paylaşımlar, bu konuda açıklama yapmamı zorunlu hale getirmiştir.
Öncelikle şunun altını çizeyim ki, kimliklerimiz ve varsa sahip olduğumuz hasletler bizlere suç işleme özgürlüğü vermez.
Her birimiz aklı başında insanlarız.
Bu sebeple, cezalandırılan insanların kişiliklerinden ziyade haklarındaki suçlamalara odaklanılmalıdır.
Bu yapılmadığında mesele, “Benim abim senin abini döver” tartışmasına dönüşür ki, buradan da asla bir sonuç çıkmaz.
***
Elbette ihraçları eleştirenlerin yaklaşımı, salt duygusallıktan ve mağdurlara duyulan sevgiden kaynaklanmıyor.
Tepkinin nedeni, güven zedelenmesidir.
İnsanlar artık gerekçelere inanmıyor. Başka niyet arıyor yapılan edilenden.
Peki, haksızlar mı?
Bunun cevabını araması gereken bizden ziyade yetkililerdir.
***
Sonuçta, partinin disiplinini korumak ve üyelerin tüzük hilâfına davranışlarını denetlemek, yöneticilerimizin vazifesidir.
Bu vazifelerini yerine getirmelerinden dolayı onları ayıplayacak değiliz.
Arzumuz sadece adalettir. Evrensel hukuk ölçütleridir. Kamuoyunu aldatmamaktır.
***
Meselâ şahsım ve Harun Öztürk’le ilgili ihraç nedeninin, Sayın İl Başkanı’nın paylaşımıyla alâkası yoktur.
Başka bir siyasî partide siyasî faaliyette bulunmaktan ihraç edilmedik. (Hukukî süreç bitince paylaşacağım inşallah)
Esasen -ihraç edildiğinde- parti üyesi olmayan Servet Avcı’nın ihracı(!) söz konusu mesajı kamuoyuna vermenin örtüsüydü.
İtiraz edilen bu tür oyunlardır.
Kaldı ki, ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ kültürünün insanları olarak ne diyebiliriz ki!
Tüzük hilâfına eylem ve söylemin sahipleri tabii ki bunun yaptırımına da katlanacaktır.
Yeter ki her şey usulüne uygun yapılsın.
Suat Başaran