Yiğitler silkinip ata binende
Derelerde bozkurtlara ün olur
Yiğit olan döne döne döğüşür
Kanlı gömlek koç yiğide şan olur
Siyasi partilerin aday listelerini YSK’ya teslim etmesi için son gün olan 9 Nisan sabahına Aytun ÇIRAY’ın “aday adaylığından feragat ettiği” açıklamasıyla uyandım. Eşim dostum arasında dahi aday adayı olan kimse olmadığı için en ufak bir endişe taşımadan, güzel havanın tadını çıkaracağım bir Pazar günü geçirmeyi tasarlamıştım. Ancak Sayın ÇIRAY ilk açıklamasını takip eden üç twitiyle İYİ Parti ön seçimlerinin “dürüst olmadığını”, “usulüne uygun olmadığını”, “uyduruk olduğunu” ileri sürdü. Üstelik sık sık “asıl konumuzun bu olmadığını” söyleyip benim bam telime bastı. Böylece ben de bu güneşli Pazar gününde Botanik Parkı’nın çimleri yerine yazı masamın başına oturmuş oldum.
Sayın ÇIRAY’ın asıl konusunun ne olduğunu kendisi münasip gördüğünde öğrenebileceğiz. Öyleyse o vakte kadar sizleri kendi asıl konum olan siyasi partiler içi demokrasi meselesiyle oyalamaya devam edebileceğimi düşündüm.
Sayın ÇIRAY’ın seçim bölgesi olan İzmir’de ön seçimlere girmemesi bendeniz için sürpriz olmadı. İYİ Parti İzmir İl Başkanı Sinan BEZİRCİLİOĞLU, bakircayturk.com’da Murat KARAKAŞ’a verdiği röportajda Sayın ÇIRAY’ın genel merkez kontenjanından aday gösterileceği için ön seçime girmediğini ifade etti. Sayın ÇIRAY bu yazıyı yazmamıza sebep olan açıklamalarında Sayın BEZİRCİLİOĞLU’na atıfta bulunduğuna göre kendisini güvenilir bir kaynak kabul edebiliriz. Öyleyse; Sayın ÇIRAY, ön seçimlere katılım oranını, seçim usulünü, ön seçimin “uyduruk” olup olmadığını görmeden bu seçimlere katılmama kararı almış. Sayın ÇIRAY’ın Ön seçim sonuçları ne olursa olsun, listede “Genel merkez kontenjanında” uygun bir yer almayı umduğu anlaşılıyor. Bir diğer deyişle Sayın ÇIRAY’ın, listedeki yerinin meşruluğunu üyelerin önüne konulan sandıkta değil, genel merkezin takdirinde aradığı anlaşılıyor.
Hal böyle olunca; 20. yüzyıldan beri meşruluğun kaynağını seçmen iradesi dışında bir yerde arayan her aktör gibi, Sayın ÇIRAY’ın da hayal kırıklığına uğraması kaçınılmaz oluyor. Neyse ki yaşanan hayal kırıklığı neticesinde seçmene “koyun”, “bidon kafalı”, “göbeğini kaşıyan adam” demek gafletine düşülmemiş. Yine de bu alicenaplığı, Sayın ÇIRAY’a, katılmaya cesaret dahi edemediği ön seçimi değersizleştirme hakkı vermiyor elbette. Hele "uyduruk" gibi sıfatlar kullanma hakkını hiç... Sayın ÇIRAY, beğenmediği listede yer alacak rakipleri kadar cesur olabilseydi, seçimde istediği sonucu alamasa bile ön seçim usulünü birlikte eleştirirdik. Seçime katılmaya cesaret eden parti kurmayları seçimde başarısız olsalar bile “kanlı gömlek koç yiğide şan olur”du, Sayın Durmuş YILMAZ’da olduğu gibi. Sayın YILMAZ gibiler meşruluğunu demokratik kaynaklarda aradıkları için yalnızlığa terk edilmeyecekler. Meşruluğunu “genel merkez kontenjanında” arayanlar ise genel merkez münasip bulursa söz söyleyebilecekler.
Bir koçaklamayla başladığım bu yazımı yine bir koçaklamayla bitireyim:
“Buna er meydanı derler, bunda söz olmaz
Çifte yürekli erkekler şahin gelir bu yane
Ele, bele, dile ihanet olmaz
Okurlar fermanın imanım, kıyarlar cane”
Cesurlar hareketinin parçası olma iddiasında olup er meydanından kaçmış olanların, siyaseten “canımıza kıydılar” demeye hakkı olmadığı çok açık değil mi?
Aykutalp Bey, kaleminize sağlık, enfes bir yazı olmuş, sıcağı sıcağına olması daha iyi. Sayın Çıray milliyetçi bir kimse değil idi, daha çok kripto CHPli, oktroll gibi idi. Ben sevindim, milliyetçilere yer açılacak...