Birçok zaman kendimizce düşünce sınırları koyuyoruz, belki de eksik görüyor ya da düşünüyoruz, bu yüzden sınırlarımızı aşmaktan çekiniyor ve sessiz kalıyoruz. Fakat genel olarak baktığımızda bu sessizlik, yıkım yaratan sorunları daha da biriktirerek çığ gibi büyüterek yuvarlanıp gelmesine sebep oluyor. Giovio’nun bir sözünde dile getirdiği gibi ‘’Vaktinde bir adım atmayan tembel, sonradan yüz adım atmak zorunda kalır.’’ Sözünü nedense hiç benimseyemedik belki de benimsemek istemedik. Defalarca şahit olmamıza rağmen bir türlü kendimizi buna alıştıramadık ve bu yüzden belki de her defasında sessiz kalarak yıkılan duvarı izlemekle yetiniyoruz. ‘’Hâlbuki bu duvar sadece altındaki kendince yaşamaya çalışanları değil hepimizi yıkıyor.’’ Nerede görülmüş bir kolon yıkıldığında bir binanın ayakta kaldığı? ‘’Kolonu yıkılan binalar eninde sonunda yıkılmaya mahkumdur.’’ Bu kolonu yıkmak da, ayakta tutmak da bizlerin elinde aslında. ‘’Yıkılmak üzere olan bir duvarı bir çivi de ayakta tutar bir tahta da. Yeter ki izlemek ve sessiz kalmak yerine çaba gösterin.’’
Birçok zaman ve birçok konuda kendimizden ödün verdiğimiz konular, insanlar olmuştur. Olmalı da. İnsanlık paylaşmaktan ötedir, aslında biz kötüyü gördüğümüz için insanlığı da unuttuk belki de zaman unutturdu bize o güzel günleri, güzel sözleri, duygu ve düşünceleri. Ne de güzeldik eskiden, bir lokma ekmeği bölüşürdük, değil komşumuz düşmanımız aç açıkta kalsa biz titrer üşürdük, Türk töresi böyleydi, biz böyle gördük. Ne güzel duygular vardı bizde ne kadar unutsak da bu devirde ahde vefa vardı ekmek bölüştüğünden düşman olmazdı, yola çıktıkların yolda bulduklarına değişip unutulmazdı. Birinin canı yandığında Türkiye’nin canı yanardı, üzülür ağlardı. Bir şehit olsa binler sokaklara dökülür, bir arkadaşımız işsiz kalsa içten içe bin parçaya bölünürdük. Biri hastalansa hastane önünde üşürdük, bir tas çorbamızı on kişi bölüşürdük, yan yana iken gülüşürdük şimdi ise bir çıkar uğruna bin kişi bölündük. Devir mi değişti, insanlar mı hissizleşti... Biz öldük, insanlık öldü. ’’Ortalık yanarken birimiz için binlerce emek harcayan garibanlar işsiz kalırken bir makama karakterler değişirken biz öldük, insanlık öldü’’ belki de bu yüzden sessizlik çöktü. Birimiz ağlarken diğerimiz gülemezdi, bir Türk rahatsızken diğeri keyif süremezdi. Biz böyle gördük öğrendik, belki de yanlış olan bizlerdik.
Birçok zaman ve birçok konuda kendimizden ödün verdiğimiz konular, insanlar olmuştur. Olmalı da. İnsanlık paylaşmaktan ötedir, aslında biz kötüyü gördüğümüz için insanlığı da unuttuk belki de zaman unutturdu bize o güzel günleri, güzel sözleri, duygu ve düşünceleri. Ne de güzeldik eskiden, bir lokma ekmeği bölüşürdük, değil komşumuz düşmanımız aç açıkta kalsa biz titrer üşürdük, Türk töresi böyleydi, biz böyle gördük. Ne güzel duygular vardı bizde ne kadar unutsak da bu devirde ahde vefa vardı ekmek bölüştüğünden düşman olmazdı, yola çıktıkların yolda bulduklarına değişip unutulmazdı. Birinin canı yandığında Türkiye’nin canı yanardı, üzülür ağlardı. Bir şehit olsa binler sokaklara dökülür, bir arkadaşımız işsiz kalsa içten içe bin parçaya bölünürdük. Biri hastalansa hastane önünde üşürdük, bir tas çorbamızı on kişi bölüşürdük, yan yana iken gülüşürdük şimdi ise bir çıkar uğruna bin kişi bölündük. Devir mi değişti, insanlar mı hissizleşti... Biz öldük, insanlık öldü. ’’Ortalık yanarken birimiz için binlerce emek harcayan garibanlar işsiz kalırken bir makama karakterler değişirken biz öldük, insanlık öldü’’ belki de bu yüzden sessizlik çöktü. Birimiz ağlarken diğerimiz gülemezdi, bir Türk rahatsızken diğeri keyif süremezdi. Biz böyle gördük öğrendik, belki de yanlış olan bizlerdik.