Siyaset, yaygın ahlak anlayışı ve onun faaliyet alanı hakkında daima tehdit edici sorular ortaya atmıştır. Platon’un Devlet’inde, Sokrat’ın güçlü menfaati şeklindeki ürkütücü adalet tanımını çürütmek için ve ona meydan okuduğunda zihnindeki temel dayanağı siyasettir. Benzer daraltıcı zihniyetteki siyasi teorisyenler ve danışmanlar, siyasal realizmin, siyasetin tamamında ahlâkî düşünce ve değerlerin yeri olmadığını ima ettiğini, düşünür gibi görünmektedirler. Birçok zaman bu dar düşünceli siyasiler ve siyasi ahlakı boş gören siyasi propaganda mensuplarının siyasetteki operasyonel karakterler olduğunu görüyoruz.
Her ne kadar bir işle ve kişilerle alakası yok gibi görünseler bile siyasi her olayın arkaplanında bu siyasi ahlakı boş gören şahısların olduğunu bir şekilde anlayabiliyoruz. Herhangi bir durumda veya bir olayda "siyasi ahlakı olmayan" karakterler düğmeye basıyor ve siyasi ahlakı boş bir düşünce gören kişiler propagandaya başlayarak "siyasetin içerisinde ahlakın yeri yok" dercesine hareket ediyorlar. Fakat Türkiye Cumhuriyeti genel yapı itibariyle ve kültür itibariyle ahlaka daha çok inanan yurttaşların ülkesi, bunu unutuyor olmalılar ki siyasi ahlakı bir köşeye bırakıp, kirli ellerini siyaset içerisine sokmaktan imtina dahi etmiyorlar.
Bahsetmiş olduğumuz siyasetin kirli düşüncesini benimseyen belirli bir grup maalesef ülke içerisinde mevcut ve bu kirli düşünceyi yaymak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu kirli düşünce ve zihniyete kör bir şekilde kapılıp giden yüzlerce veya binlerce insan var. Fakat bu insanların bir kısmı eğitim, kültür seviyeleri itibariyle kendilerini modern çağa alıştıramamış, modern düşünceyi benimseyememiş veya sorgulamaktan uzak insanlar.
Bu zihniyeti yıkmak kolay olmamakla birlikte bu zihniyeti benimseyen insanlara bir şeyleri göstermek de bir o kadar zor oluyor. İnsanların açıklarından, düşüncelerinden veya temizliklerinden faydalanmak siyasi ahlakı boş gören ve siyasi ahlaka uzak insanların yapmayı en çok sevdikleri şeydir. Bu kişiler genelde "belirli bir noktadan talimat alır ve bu nifak tohumlarını büyük bir gerçeklik rolü üstlenip yayarlar." Kimi zaman bir belediye başkanını, kimi zaman bir yöneticiyi, kimi zaman ise kendisine muhalif olan isimler için bunları yapmaktan hiç imtina etmezler. Bu kişilerin en çok güvendikleri husus ise gücün kendilerinden yana olmasıdır. Bu gücü kullanarak "yalan, riya, dedikodu ile sistemi kurarlar", bizler buna "kirli düşünce" diyoruz. Bu kurulan sistem ile birlikte yalan, riya ve dedikoduyla başlatmış oldukları oyunu, güçlerini kullanarak "yandaşları" ile sürdürürler, istemedikleri ve kendilerine muhalif olan insanları bu vesileyle sindirmek için her yolu denerler. İşte bizler bu düzene ise "kirli eller" diyoruz. Dolayısı ile ülke genelinde yaşamış olduğumuz bu siyasi düzen her yere yapışmış ve maalesef bu şekilde de sürüp gitmekte. Ülkenin refaha çıkması öncelikle "kirli düşünceden arınmış" yönetim anlayışı ve "kirli ellerden kurtulmuş" bir düzen ile mümkündür. Bunun ise en kısa çözümü öncelikle "siyasi ahlaka inanan ve siyasi ahlakı çok daha fazla benimsemiş liderler " ile mümkündür.
Her ne kadar bir işle ve kişilerle alakası yok gibi görünseler bile siyasi her olayın arkaplanında bu siyasi ahlakı boş gören şahısların olduğunu bir şekilde anlayabiliyoruz. Herhangi bir durumda veya bir olayda "siyasi ahlakı olmayan" karakterler düğmeye basıyor ve siyasi ahlakı boş bir düşünce gören kişiler propagandaya başlayarak "siyasetin içerisinde ahlakın yeri yok" dercesine hareket ediyorlar. Fakat Türkiye Cumhuriyeti genel yapı itibariyle ve kültür itibariyle ahlaka daha çok inanan yurttaşların ülkesi, bunu unutuyor olmalılar ki siyasi ahlakı bir köşeye bırakıp, kirli ellerini siyaset içerisine sokmaktan imtina dahi etmiyorlar.
Bahsetmiş olduğumuz siyasetin kirli düşüncesini benimseyen belirli bir grup maalesef ülke içerisinde mevcut ve bu kirli düşünceyi yaymak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu kirli düşünce ve zihniyete kör bir şekilde kapılıp giden yüzlerce veya binlerce insan var. Fakat bu insanların bir kısmı eğitim, kültür seviyeleri itibariyle kendilerini modern çağa alıştıramamış, modern düşünceyi benimseyememiş veya sorgulamaktan uzak insanlar.
Bu zihniyeti yıkmak kolay olmamakla birlikte bu zihniyeti benimseyen insanlara bir şeyleri göstermek de bir o kadar zor oluyor. İnsanların açıklarından, düşüncelerinden veya temizliklerinden faydalanmak siyasi ahlakı boş gören ve siyasi ahlaka uzak insanların yapmayı en çok sevdikleri şeydir. Bu kişiler genelde "belirli bir noktadan talimat alır ve bu nifak tohumlarını büyük bir gerçeklik rolü üstlenip yayarlar." Kimi zaman bir belediye başkanını, kimi zaman bir yöneticiyi, kimi zaman ise kendisine muhalif olan isimler için bunları yapmaktan hiç imtina etmezler. Bu kişilerin en çok güvendikleri husus ise gücün kendilerinden yana olmasıdır. Bu gücü kullanarak "yalan, riya, dedikodu ile sistemi kurarlar", bizler buna "kirli düşünce" diyoruz. Bu kurulan sistem ile birlikte yalan, riya ve dedikoduyla başlatmış oldukları oyunu, güçlerini kullanarak "yandaşları" ile sürdürürler, istemedikleri ve kendilerine muhalif olan insanları bu vesileyle sindirmek için her yolu denerler. İşte bizler bu düzene ise "kirli eller" diyoruz. Dolayısı ile ülke genelinde yaşamış olduğumuz bu siyasi düzen her yere yapışmış ve maalesef bu şekilde de sürüp gitmekte. Ülkenin refaha çıkması öncelikle "kirli düşünceden arınmış" yönetim anlayışı ve "kirli ellerden kurtulmuş" bir düzen ile mümkündür. Bunun ise en kısa çözümü öncelikle "siyasi ahlaka inanan ve siyasi ahlakı çok daha fazla benimsemiş liderler " ile mümkündür.