Son bir ay boyunca Ukrayna ve Suriye’de yaşanan gelişmeler, Türkiye için önemli kazanımların kapısını aralama potansiyeli barındırıyor. Gelişmeler Ankara tarafından doğru ve aktif şekilde değerlendirildiği takdirde, uzun yıllar boyunca Türk dış politika kurgusunda yapılan ve ağır sonuçlara yol açan hataların bir nebze de olsa telafisi mümkün olabilir.
Türkiye’nin; Batı ittifakı ve NATO nezdindeki değerinin tekraren anlaşılmasına sebep olacak gelişmelerden ilki devam eden Ukrayna krizi. Rusya’nın Ukrayna’yla sınır boyunda askeri yığınağını muazzam ölçüde artırdığı biliniyor. Kağıt üstünde bağımsız bir devlet olmasına rağmen Soğuk Savaş döneminin Sovyetler Birliği uydusu ülkelerine bile taş çıkartacak şekilde kendine bağımlı kıldığı Belarus da, Moskova’nın Ukrayna’ya karşı olası işgal girişiminde kritik bir cephe haline gelecek.
ABD Başkanı Joe Biden’ın, Ukrayna’ya dönük Rus işgalinin “eli kulağında” olduğunu net biçimde ifade etmesi, yaklaşan fırtınanın habercisi ve devam eden enformasyon savaşının göstergesi olarak değerlendiriliyor.
“Yeşil enerji” trendi içerisinde kendi eliyle pek çok nükleer santralini devre dışı bırakan Almanya ise hem bu tercihinin hem de iç siyasetindeki egemen pasifist ortamın bedelini, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Neville Chamberlain’in meşhur “yatıştırma politikası”nın bir benzerini “uyguluyormuş” gibi yaparak ödüyor. Öyle ki Berlin, İngiltere’nin Rusya’ya karşı caydırıcılığın artırılması maksadıyla Ukrayna’ya gerçekleştirdiği silah ve mühimmat sevkiyatının kendi hava sahası üzerinden yapılmasına mâni oldu. Bununla yetinmeyen Berlin, 1990’daki Alman birleşmesinden sonra Estonya’nın, kendisinden aldığı 122 mm’lik Doğu Alman yapımı obüslerin Ukrayna’ya devredilmesini durdurdu. Rus saldırganlığını yakından bilen ve artan tehdide karşı Ukrayna’ya destek olmak isteyen Estonya ve Baltık devletleri, Almanya’nın bu tutumu karşısında ABD ve İngiltere’nin desteğini haiz.
Türkiye’nin; Batı ittifakı ve NATO nezdindeki değerinin tekraren anlaşılmasına sebep olacak gelişmelerden ilki devam eden Ukrayna krizi. Rusya’nın Ukrayna’yla sınır boyunda askeri yığınağını muazzam ölçüde artırdığı biliniyor. Kağıt üstünde bağımsız bir devlet olmasına rağmen Soğuk Savaş döneminin Sovyetler Birliği uydusu ülkelerine bile taş çıkartacak şekilde kendine bağımlı kıldığı Belarus da, Moskova’nın Ukrayna’ya karşı olası işgal girişiminde kritik bir cephe haline gelecek.
ABD Başkanı Joe Biden’ın, Ukrayna’ya dönük Rus işgalinin “eli kulağında” olduğunu net biçimde ifade etmesi, yaklaşan fırtınanın habercisi ve devam eden enformasyon savaşının göstergesi olarak değerlendiriliyor.
“Yeşil enerji” trendi içerisinde kendi eliyle pek çok nükleer santralini devre dışı bırakan Almanya ise hem bu tercihinin hem de iç siyasetindeki egemen pasifist ortamın bedelini, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Neville Chamberlain’in meşhur “yatıştırma politikası”nın bir benzerini “uyguluyormuş” gibi yaparak ödüyor. Öyle ki Berlin, İngiltere’nin Rusya’ya karşı caydırıcılığın artırılması maksadıyla Ukrayna’ya gerçekleştirdiği silah ve mühimmat sevkiyatının kendi hava sahası üzerinden yapılmasına mâni oldu. Bununla yetinmeyen Berlin, 1990’daki Alman birleşmesinden sonra Estonya’nın, kendisinden aldığı 122 mm’lik Doğu Alman yapımı obüslerin Ukrayna’ya devredilmesini durdurdu. Rus saldırganlığını yakından bilen ve artan tehdide karşı Ukrayna’ya destek olmak isteyen Estonya ve Baltık devletleri, Almanya’nın bu tutumu karşısında ABD ve İngiltere’nin desteğini haiz.
Rus Saldırganlığına Karşı
Öte yandan Ankara’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana net bir tavır koyması ve Rusya’nın olası işgal girişiminin “akılcı” olmayacağının altını çizmesi, NATO için Türkiye’nin değeri ile vazgeçilmezliğini yeniden ortaya koyuyor. Ankara, aynı tavrı Kırım’ın işgaliyle gelişen süreç içerisinde de göstermiş ve bu işgali kesinlikle tanımadığını pek çok kez ilan etmişti.
Türk yapımı Baykar Bayraktar TB-2 silahlı insansız hava aracının ihracatı sonrasında başlıca operatörlerinden biri olan Ukrayna, Türkiye’nin daha da fazla silah desteğine ihtiyaç duyuyor. Bayraktar TB-2, geçen yıl gerçekleşen ve Ermeni işgalinin sona erdirilmesiyle sonuçlanan İkinci Karabağ Muharebesi’nde, bir diğer operatörü olan Azerbaycan’a muazzam katkı sağladı. Zırhlı birlikler karşısındaki etkinliğini savaş alanında kanıtlamış olan Bayraktar TB-2, olası işgal girişimi durumunda Rus zırhlı birliklerine karşı Ukrayna Ordusu’nun da elini güçlendirecek önemli bir kazanım olarak görülüyor.
Türkiye’nin Ukrayna’ya ilave Bayraktar TB-2 teslimatlarını mümkün olduğunda hızlandırması bu anlamda oldukça önemli. Ankara’nın, Rusya’nın Suriye’deki pozisyonunu zorlaması açısından da bir kaldıraç olarak düşünülmesi gerekir.
Türk yapımı Baykar Bayraktar TB-2 silahlı insansız hava aracının ihracatı sonrasında başlıca operatörlerinden biri olan Ukrayna, Türkiye’nin daha da fazla silah desteğine ihtiyaç duyuyor. Bayraktar TB-2, geçen yıl gerçekleşen ve Ermeni işgalinin sona erdirilmesiyle sonuçlanan İkinci Karabağ Muharebesi’nde, bir diğer operatörü olan Azerbaycan’a muazzam katkı sağladı. Zırhlı birlikler karşısındaki etkinliğini savaş alanında kanıtlamış olan Bayraktar TB-2, olası işgal girişimi durumunda Rus zırhlı birliklerine karşı Ukrayna Ordusu’nun da elini güçlendirecek önemli bir kazanım olarak görülüyor.
Türkiye’nin Ukrayna’ya ilave Bayraktar TB-2 teslimatlarını mümkün olduğunda hızlandırması bu anlamda oldukça önemli. Ankara’nın, Rusya’nın Suriye’deki pozisyonunu zorlaması açısından da bir kaldıraç olarak düşünülmesi gerekir.
Suriye'de İki Terör Örgütünün Mücadelesi
İkinci gelişme ise; Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü DEAŞ’ın faaliyetlerini gözle görülür şekilde artırması. Son dönemde DEAŞ, bölgedeki uyuyan hücrelerini tekrar sahaya sürerken, çok sayıda intihar eylemi gerçekleştirdi. Terör örgütü YPG/PKK'nın kontrolündeki Haseke’de bulunan Sanayi Hapishanesi’ne DEAŞ tarafından 20 Ocak 2022 tarihinde gerçekleştirilen saldırıyla çok sayıda DEAŞ’lı tutuklu firar ederken, iki terör örgütü arasındaki çatışmalar yaklaşık bir hafta boyunca devam etmişti.
Terör örgütü YPG/PKK ancak ABD’nin sahadaki yoğun desteğiyle 26 Ocak tarihinde hapishaneyi geri alabildi. Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre, saldırı sonrası firar eden çok sayıda DEAŞ’lı hâlen ilçe merkezinde saklanıyor ve taraflar arasında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. Suriye’de, Fırat Nehri’nin doğusunda kontrolünü sürdüren terör örgütü YPG/PKK’nın, kendisine dönük her türlü ABD desteğine rağmen bu gibi başarısızlıkları; bölgeyi her iki terör örgütünden temizlemek adına Türkiye’ye önemli bir koz sağlıyor.
ABD ve Avrupa’nın kâbuslarının başlıca aktörlerinden olan Rusya ve terör örgütü DEAŞ ile ilgili yaşanan son gelişmeler, doğrudan etki alanında olması itibarıyla Ankara’yı bu bağlamda önemli bir aktör olarak yeniden ön plana çıkarabilir. Türk dış politikasının her türlü hamasetten ve “ihvancı” etkilerden uzak bir şekilde bölge gerçeklerine yeniden uygun hâle getirilmesi, eski hataların tekrarlanmaması adına büyük önem taşıyor. Ayrıca unutulmaması gerekir ki; Suriye’nin kuzeyinin terörden tamamen temizlenmesi, Türkiye’nin iç güvenliği ve demografisi adına her geçen gün daha da büyük tehdit haline gelen Suriyeli geçici sığınmacılar meselesinin çözülmesi için de büyük fayda sağlayacaktır.
Terör örgütü YPG/PKK ancak ABD’nin sahadaki yoğun desteğiyle 26 Ocak tarihinde hapishaneyi geri alabildi. Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre, saldırı sonrası firar eden çok sayıda DEAŞ’lı hâlen ilçe merkezinde saklanıyor ve taraflar arasında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. Suriye’de, Fırat Nehri’nin doğusunda kontrolünü sürdüren terör örgütü YPG/PKK’nın, kendisine dönük her türlü ABD desteğine rağmen bu gibi başarısızlıkları; bölgeyi her iki terör örgütünden temizlemek adına Türkiye’ye önemli bir koz sağlıyor.
ABD ve Avrupa’nın kâbuslarının başlıca aktörlerinden olan Rusya ve terör örgütü DEAŞ ile ilgili yaşanan son gelişmeler, doğrudan etki alanında olması itibarıyla Ankara’yı bu bağlamda önemli bir aktör olarak yeniden ön plana çıkarabilir. Türk dış politikasının her türlü hamasetten ve “ihvancı” etkilerden uzak bir şekilde bölge gerçeklerine yeniden uygun hâle getirilmesi, eski hataların tekrarlanmaması adına büyük önem taşıyor. Ayrıca unutulmaması gerekir ki; Suriye’nin kuzeyinin terörden tamamen temizlenmesi, Türkiye’nin iç güvenliği ve demografisi adına her geçen gün daha da büyük tehdit haline gelen Suriyeli geçici sığınmacılar meselesinin çözülmesi için de büyük fayda sağlayacaktır.