Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte İngilizler, bölgedeki petrol sahalarını ele geçirmek maksadıyla Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Irak Cephesi’ni açar. İngilizler tarafından Mezopotamya Seferi olarak da adlandırılan Irak Cephesi’ndeki ilk çarpışmalar, İngilizlerin Bahreyn ve Basra’yı ele geçirmesiyle gerçekleşir.
İngiliz saldırganlığının Hindistan Genel Valiliği vasıtasıyla yürütüldüğü Irak Cephesi’nde, Süleyman Askeri, Halil Kut, Ali İhsan Sabis, Kazım Karabekir gibi kahraman Türk subayları önemli başarılara imza atsa da savaşın sonunda bölge topraklarının Osmanlı egemenliğinden çıkmasına engel olunamaz.
Umumi Harbin, Osmanlı İmparatorluğu’nun işgali ve çöküşüyle bitmesinin ardından, Anadolu’daki Türk varlığı ve egemenliğini korumak için kolları sıvayan Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Misak-ı Milli ilan edilir. Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan ve İngiliz işgali altındaki Musul’un Türk şehri olarak kalması için bugün unutulmaya yüz tutan son mücadeleyi planlar.
Osmanlı Ordusu’nun modernizasyonu kapsamında, ülkede görevlendirilen Alman askeri misyonunun önemli bir üyesi olan Von Der Goltz Paşa’nın vefatından sonra genç yaşına rağmen 6. Ordu’nun başına getirilen Halil Paşa getirilir. Enver Paşa’nın kendisinden yaşça küçük olan amcası Halil Paşa, bir dizi kanlı muharebe sonrasında General Charles Townshend komutasındaki İngiliz ordularını esir aldığı Kut-ül Amare Kuşatması’yla Türk tarihine ismini altın harflerle yazdırmıştır. Söz konusu başarısının ardından Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine “Kut” soyadı verilen Halil Paşa, Kut Kahramanı olarak bugün yeniden layık olduğu ilgiyi görmektedir. Öte yandan yeni Türk Devleti ve Misak-ı Milli yolunda Irak bölgesindeki en önemli girişimlerden biri olan “Özdemir Bey Harekatı” ise bugün halen yeterince bilinmemektedir.
Mustafa Kemal Paşa’nın büyük önem verdiği Musul, Osmanlı İmparatorluğu'nun 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak teslim olmasının ardından, 5 Kasım 1918 tarihinde tamamen kaybedilmişti. Türk askerleri bölgeden çekilmek mecburiyetinde kalsa da, Musul’un önemli aşiretleri, İngilizlere karşı direnişe geçtiler. Hindistan Genel Valiliği vasıtasıyla düzenli olarak ikmal ve destek alan İngiliz birliklerine karşı önemli bir başarı gösteremeyen aşiretler, İstanbul’dan yardım istediler. Oysa işgal altında bulunan Payitaht bu konuda herhangi bir yardım ya da girişim gösteremezdi.
Türk varlığı ve egemenliğinin Anadolu’da korunması maksadıyla Mustafa Kemal Paşa liderliğinde harekete geçen Türk milliyetçileri, Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir araya geldi. Türk Milli Kurtuluş Hareketi’nin şahlanışıyla birlikte Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Misak-ı Milli çerçevesinde Musul’da yeniden egemenliği sağlamak maksadıyla önemli bir planı uygulamaya koydular. Buna göre bölgedeki aşiretler, İngiliz işgaline karşı organize edilerek, direniş sürdürülecekti.
Söz konusu planın icrası için üzerinde mutabakata varılan isim ise Yarbay Şefik Bey oldu. 1885 yılında Kahire’de doğan Şefik Bey, Kafkasya kökenli önemli bir ailenin mensubuydu. Özdemir’in soyu, Kölemenler olarak da bilinen Memlüklere dayanmaktaydı. 1200’lü yıllarda Mısır’da hakimiyet sağlayan ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa dönemine kadar Mısır coğrafyasındaki etkinliklerini sürdüren Memlükler, ağırlık bakımından Kuman-Kıpçak Türkleri ile Kafkasya kökenlilerden oluşmaktaydı.
Ayrıca Şefik Bey’in atalarından olan Özdemir Paşa’nın, Kanuni Sultan Süleyman devrinde Habeşistan üzerine önemli fetihler gerçekleştirdiği bilinmekte.
Musul Harekatı öncesinde Şefik Bey, yine Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı emir doğrultusunda Hatay ve Gaziantep'te milis teşkilatları kurdu. Özellikle Gaziantep bölgesinde Fransız işgalcilere karşı önemli başarılar elde eden Şefik Bey, Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı yeni emir doğrultusunda 1922 yılında harekete geçti. Beraberindeki Türk subayları ve Kilikya bölgesini işgal eden Fransız Ordusu’ndan kaçarak Türk saflarına geçen Kuzey Afrikalı askerlerden oluşan birlikle, aynı yılın yaz aylarında Irak’a girdi.
Bölgenin önemli isimlerinden biri olan Kadiri Şeyhi Mahmut Berzenci’nin de desteğinin sağlanmasıyla birlikte Şefik Bey, İngilizleri Misak-ı Milli sınırlarından uzaklaştırmak maksadıyla ilk harekatı gerçekleştirme fırsatı buldu. Yerel destekle birlikte Ağustos 1922’de Derbent yakınlarında yaşanan çarpışmalarda İngilizler, Şefik Bey komutasındaki güçlerin karşısında tutunamadı. Musul, Kerkük ve Süleymaniye, kısa süre içerisinde Türk kuvvetlerinin kontrolüne geçti. Bölgede kontrolü yitirmelerinin ardından İngilizler daha sert tedbirlere başvurararak, hava kuvvetlerini aktif bir şekilde çatışma bölgesinde kullanmaya başladılar.
Bölgedeki bazı Kürt aşiretlerini de çeşitli vaad ve kaynaklarla yanlarına çeken İngilizler, 1923 yılının Bahar ayları itibarıyla yeniden toparlanma imkanı buldu. İngilizler, takviye kuvvetlerle Irak’ın kuzeyinde ikmal ve destek hatlarını güçlendirirken, Şefik Bey komutasındaki Türk birliklerinin durumu her geçen gün kötüleşmekteydi. Dönemin şartlarında Anadolu’dan ikmal almakta zorlanan Şefik Bey, Lozan görüşmelerinin başlamasıyla birlikte Ankara’dan harekatın durdurulması emrini aldı.
Lozan görüşmeleri boyunca oldukça hassas durumdaki dengeleri gözetmek durumunda kalan Ankara, halihazırda onbinlerce Türk evladının kanına mal olan milli kazanımlarını korumak adına, Musul Harekatı’nın süresiz olarak durdurulması mecburiyetinde kalmıştı.
Şefik Bey, söz konusu emir karşısında hayal kırıklığına uğramakla birlikte, bölgedeki çabalarını kısıtlı imkanlarla da olsa sürdürmekteydi.
Basra bölgesindeki Şii nüfusun İngiliz işgal güçlerine karşı hareketlerini desteklemeye çalışan Şefik Bey, Barzan aşireti başta olmak üzere çeşitli Kürt grupların kesin olarak İngiliz safına geçmesi sonrasında oldukça güç durumda kaldı.
Bir aydan kısa süre içerisinde tüm ikmal ve desteğini kaybetmesiyle birlikte Şefik Bey komutasındaki Türk birliği, oldukça zorlu bir yolculuğun ardından İran'a geçti. Şefik Bey kalan silah, cephane ve teçhizatını İranlı yetkililere teslim edişinin ardından Mayıs 1923’te tekrar yurda giriş yaparak Van’a döndü.
İngiliz saldırganlığının Hindistan Genel Valiliği vasıtasıyla yürütüldüğü Irak Cephesi’nde, Süleyman Askeri, Halil Kut, Ali İhsan Sabis, Kazım Karabekir gibi kahraman Türk subayları önemli başarılara imza atsa da savaşın sonunda bölge topraklarının Osmanlı egemenliğinden çıkmasına engel olunamaz.
Umumi Harbin, Osmanlı İmparatorluğu’nun işgali ve çöküşüyle bitmesinin ardından, Anadolu’daki Türk varlığı ve egemenliğini korumak için kolları sıvayan Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Misak-ı Milli ilan edilir. Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan ve İngiliz işgali altındaki Musul’un Türk şehri olarak kalması için bugün unutulmaya yüz tutan son mücadeleyi planlar.
Osmanlı Ordusu’nun modernizasyonu kapsamında, ülkede görevlendirilen Alman askeri misyonunun önemli bir üyesi olan Von Der Goltz Paşa’nın vefatından sonra genç yaşına rağmen 6. Ordu’nun başına getirilen Halil Paşa getirilir. Enver Paşa’nın kendisinden yaşça küçük olan amcası Halil Paşa, bir dizi kanlı muharebe sonrasında General Charles Townshend komutasındaki İngiliz ordularını esir aldığı Kut-ül Amare Kuşatması’yla Türk tarihine ismini altın harflerle yazdırmıştır. Söz konusu başarısının ardından Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine “Kut” soyadı verilen Halil Paşa, Kut Kahramanı olarak bugün yeniden layık olduğu ilgiyi görmektedir. Öte yandan yeni Türk Devleti ve Misak-ı Milli yolunda Irak bölgesindeki en önemli girişimlerden biri olan “Özdemir Bey Harekatı” ise bugün halen yeterince bilinmemektedir.
Mustafa Kemal Paşa’nın büyük önem verdiği Musul, Osmanlı İmparatorluğu'nun 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak teslim olmasının ardından, 5 Kasım 1918 tarihinde tamamen kaybedilmişti. Türk askerleri bölgeden çekilmek mecburiyetinde kalsa da, Musul’un önemli aşiretleri, İngilizlere karşı direnişe geçtiler. Hindistan Genel Valiliği vasıtasıyla düzenli olarak ikmal ve destek alan İngiliz birliklerine karşı önemli bir başarı gösteremeyen aşiretler, İstanbul’dan yardım istediler. Oysa işgal altında bulunan Payitaht bu konuda herhangi bir yardım ya da girişim gösteremezdi.
Türk varlığı ve egemenliğinin Anadolu’da korunması maksadıyla Mustafa Kemal Paşa liderliğinde harekete geçen Türk milliyetçileri, Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir araya geldi. Türk Milli Kurtuluş Hareketi’nin şahlanışıyla birlikte Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Misak-ı Milli çerçevesinde Musul’da yeniden egemenliği sağlamak maksadıyla önemli bir planı uygulamaya koydular. Buna göre bölgedeki aşiretler, İngiliz işgaline karşı organize edilerek, direniş sürdürülecekti.
Söz konusu planın icrası için üzerinde mutabakata varılan isim ise Yarbay Şefik Bey oldu. 1885 yılında Kahire’de doğan Şefik Bey, Kafkasya kökenli önemli bir ailenin mensubuydu. Özdemir’in soyu, Kölemenler olarak da bilinen Memlüklere dayanmaktaydı. 1200’lü yıllarda Mısır’da hakimiyet sağlayan ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa dönemine kadar Mısır coğrafyasındaki etkinliklerini sürdüren Memlükler, ağırlık bakımından Kuman-Kıpçak Türkleri ile Kafkasya kökenlilerden oluşmaktaydı.
Ayrıca Şefik Bey’in atalarından olan Özdemir Paşa’nın, Kanuni Sultan Süleyman devrinde Habeşistan üzerine önemli fetihler gerçekleştirdiği bilinmekte.
Musul Harekatı öncesinde Şefik Bey, yine Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı emir doğrultusunda Hatay ve Gaziantep'te milis teşkilatları kurdu. Özellikle Gaziantep bölgesinde Fransız işgalcilere karşı önemli başarılar elde eden Şefik Bey, Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı yeni emir doğrultusunda 1922 yılında harekete geçti. Beraberindeki Türk subayları ve Kilikya bölgesini işgal eden Fransız Ordusu’ndan kaçarak Türk saflarına geçen Kuzey Afrikalı askerlerden oluşan birlikle, aynı yılın yaz aylarında Irak’a girdi.
Bölgenin önemli isimlerinden biri olan Kadiri Şeyhi Mahmut Berzenci’nin de desteğinin sağlanmasıyla birlikte Şefik Bey, İngilizleri Misak-ı Milli sınırlarından uzaklaştırmak maksadıyla ilk harekatı gerçekleştirme fırsatı buldu. Yerel destekle birlikte Ağustos 1922’de Derbent yakınlarında yaşanan çarpışmalarda İngilizler, Şefik Bey komutasındaki güçlerin karşısında tutunamadı. Musul, Kerkük ve Süleymaniye, kısa süre içerisinde Türk kuvvetlerinin kontrolüne geçti. Bölgede kontrolü yitirmelerinin ardından İngilizler daha sert tedbirlere başvurararak, hava kuvvetlerini aktif bir şekilde çatışma bölgesinde kullanmaya başladılar.
Bölgedeki bazı Kürt aşiretlerini de çeşitli vaad ve kaynaklarla yanlarına çeken İngilizler, 1923 yılının Bahar ayları itibarıyla yeniden toparlanma imkanı buldu. İngilizler, takviye kuvvetlerle Irak’ın kuzeyinde ikmal ve destek hatlarını güçlendirirken, Şefik Bey komutasındaki Türk birliklerinin durumu her geçen gün kötüleşmekteydi. Dönemin şartlarında Anadolu’dan ikmal almakta zorlanan Şefik Bey, Lozan görüşmelerinin başlamasıyla birlikte Ankara’dan harekatın durdurulması emrini aldı.
Lozan görüşmeleri boyunca oldukça hassas durumdaki dengeleri gözetmek durumunda kalan Ankara, halihazırda onbinlerce Türk evladının kanına mal olan milli kazanımlarını korumak adına, Musul Harekatı’nın süresiz olarak durdurulması mecburiyetinde kalmıştı.
Şefik Bey, söz konusu emir karşısında hayal kırıklığına uğramakla birlikte, bölgedeki çabalarını kısıtlı imkanlarla da olsa sürdürmekteydi.
Basra bölgesindeki Şii nüfusun İngiliz işgal güçlerine karşı hareketlerini desteklemeye çalışan Şefik Bey, Barzan aşireti başta olmak üzere çeşitli Kürt grupların kesin olarak İngiliz safına geçmesi sonrasında oldukça güç durumda kaldı.
Bir aydan kısa süre içerisinde tüm ikmal ve desteğini kaybetmesiyle birlikte Şefik Bey komutasındaki Türk birliği, oldukça zorlu bir yolculuğun ardından İran'a geçti. Şefik Bey kalan silah, cephane ve teçhizatını İranlı yetkililere teslim edişinin ardından Mayıs 1923’te tekrar yurda giriş yaparak Van’a döndü.