Bu makale, Clive Myrie tarafından The Guardian'da kaleme alınmıştır.
Çeviren: Muhammed Âkif
—Kiev'de Dante'yi kum torbalarının ardında gördüm - harp cehenneminin modern bir fotoğrafı—
Bu yıl Ukrayna'da telefonumla pek çok sayıda fotoğraf çektim; fakat onları karıştırdığım sırada beni yerimden zıplatan, bu fotoğraf oldu. İtalyan şair, filozof ve yazar Dante, sadece mermerden yapılmış başı görünecek şekilde kum torbalarının arasındaydı. Bu heykel Kiev'in merkezindeki Volodymyr Tepesi'ndeki bir parkta bulunuyor.
Bu yalnızca dikkat çekici bir fotoğraf değil. Dante, Rönesans'ın öncülerinden, kültürün ve öğrenmenin timsalidir ve karanlık günlere dönüş demek olan savaşın karşısındadır. İşte bu, Ukrayna ve Kiev'in inanmakta zorunda olduğu şey ve Dante kendisini kum torbalarıyla çevrelenmiş halde buldu. Elbette aklınıza İlahi Komedya ve zorbalığın cezalandırıldığı cehennemin yedinci katı gelebilir. Ukrayna halkının düçar olduğu ızdırap da bu: Cehennemin modern bir katı.
(Dante'nin Ukrayna, Kiev'de kum torbalarıyla çevrilmiş bir heykeli. Fotoğraf: Clive Myrie)
Dante'nin kum torbalarıyla korunmak zorunda olması zaten her şeyi izah ediyor. Ruslar savaşla hiç alakası olmayan yerleri dahi hedef alıyor. Bu cehennemin özelliği de bu: Siviller, ilerleyen bir ordu tarafından meşru hedef olarak görülüyor. İşte bu fotoğrafı gördüğüm anda tüm bu düşünceler beynime hücum etti.
Fotoğrafı Ukrayna Özgürlük Orkestrası üyeleriyle röportaj yaptığım sırada çektim. Bazıları evlerini yitirmiş mülteciler, bazıları ise Volodymyr Zelensky'den Ukrain kültür ve sanatını yaymaları için özel izin almış olan muvazzaf askerlerdi. Yaz aylarında turneye çıkarak Londra'da konserler verdiler.
2022 yılına kadar Ukrayna'ya hiç gitmemiştim ve oradan haber yaptığım günlere dönüp baktığımda nice hüzünler hatırlıyorum. Kiev, Odesa ve Lviv gibi yerlerin güzel şehirler olduklarını, Ukrayna'nın güzel bir halkın yaşadığı güzel bir ülke olduğunu hep işitirdim lakin ilk kez bu malum şartlar altında gidebildim. Orada tanıştığım; evlerini, işlerini yitirmiş, şimdi mülteci olan insanları hatırlıyorum. 2023 yılında, savaşın yıl dönümünde oralara geri dönmeyi umut ediyorum. Savaşın neredeyse bir yıldır sürdüğünü düşünmek bile dehşet verici.
Elbette bu dehşeti yaşayanlar sadece Ukraynalılar değil, Vladimir Putin için de öyle. Her şeyin günler içinde biteceğini sanıyordu. Fakat şimdi Ukrayna ve Rusya, bilhassa Rus ordusunun ara sıra İran yapımı kamikaze İHA'larını kullandığı doğuda, uzun sürecek bir yıpratma savaşının içine girdi. Amerikan yazar Francis Fukuyama, işgalin ilk dalgasında görev alan bazı Rus askerlerinin Kiev'i ele geçirmelerinin ardından yapılacak askeri geçit törenlerinde giyecekleri elbiseleri yanlarına aldıklarını fark ettiğini söyledi. Bu yaşananlar, ekseriya Rusya'nın hayatın çok daha güç olduğu bölgelerinden silah altına alınan genç askerler ve bunların anne ve babaları için ayrı bir trajedi. Tek bir adamın kibri yüzünden nice hayatlar mahvoldu.
Doğu Timor'dan tutun, Orta Doğu'ya ve Batı Afrika'ya kadar pek çok yerde yaşanan savaşları ve çatışmaları 20 küsur yıldır haber yapıyorum. Fakat modern silahlara sahip iki gelişmiş ülkenin Avrupa topraklarında birbiriyle savaşacağı, aklımın ucundan geçmezdi. İki milletin orduları birbirleriyle topyekûn çarpışıyor. Bu, Yugoslavya'da takip ettiğim korkunç çatışmalar dahil II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da asla eşi benzeri görülmemiş bir durum.
Tarihin bizi hep daha iyiye götüren bir seyri olduğunu düşünürüz, zira karanlıktan aydınlığa yürüdüğümüzü düşünmeyi seviyoruz. Fakat bu gidişimiz, geriye doğru.
Bir gazeteci, bir yayıncı olarak bu savaş işime dair duygularımı etkiledi mi? Bu konuda açık sözlü olmaktan çekinmeyeceğim. Yaşananları tarif ederken "evet, bir tarafta bu var ama diğer yanda da bu var" demeyeceğim. Hasılı kelam, Putin yasa dışı bir savaş başlattı. Hiç sebep yokken komşusuna saldırdı. Bu tamamıyla iğrenç bir saldırganlık savaşı. Bu saldırganlığı Putin'in NATO'nun genişlemesinden duyduğu endişeden söz ederek dengelemeye çalışmayacağım. Bu bok için çok yaşlıyım. 15-20 yıl evvel bunu söyleyebilir miydim? Belki de hayır. Fakat yaşlanıyorum ve bazen "kör kadıya körsün" demek lazım.
Clive Myrie
Çeviren: Muhammed Âkif