COVID-19’un tüm hayatımızı etkilediği gibi spor karşılaşmalarını da etkiledi. Geçen sezon, artısı eksisi de düşünülerek bazı organizasyonlar iptal edildi, bazıları yarıda kaldı ve bazıları her şeye rağmen normal sezonlarını tamamlamayı başardılar. Avrupa basketbolunun bir numaralı organizasyonu kabul edilen Euroleague, geçtiğimiz sezonu “beyaz sezon” kabul ederek ligi durdurdu. Emekler yarıda kaldı ve bu hâliyle pek çok tartışmaya sebep oldu. Yerel bazda bakarsak Türkiye basketbol ligi de aynı şekilde yarıda kaldı ancak futbolda sezonu bir şekilde bitirdi. Bazı Avrupa ülkeleri de basketbol liglerini aynı şekilde tamamlamayı başarabildiler.
Bahsettiğim gibi futbol ligleri seyircisiz olarak devam etti ve Avrupa’da bir şekilde liglerin büyük kısmı tamamlandı. Geçtiğimiz sezonu en başarılı bitiren organizasyon ise NBA oldu. Dünyadan izole bir şekilde Disneyland’da turnuvayı bitirdiler. Girişler kontrol altındaydı, test sonuçları ve karantina süreleri tamamlanmadan kimse organizasyonun yapıldığı bölgeye giremedi ve sonuç olarak yaklaşık üç ayda pozitif vaka çıkmayan belki de dünyadaki tek bölge olmayı başardılar.
Avrupa’da boşa geçen sezonun ardından B ve C planları olduğunu bize düşündüren Euroleague yönetimi, liglere hiçbir şey yokmuş gibi tekrar başladı. Bazı ülkelerde seyircili bazı ülkelerde seyircisiz oynanan maçlar, oyuncularının testi pozitif çıkan takımın sekiz kişilik kadro kuramaması nedeniyle hükmen mağlup olan takımlar ile Avrupa basketbolu tam bir karmaşanın içine düştü. Burada, konuya yabancı olanlar için birkaç temel bilgi vermekte yarar görüyorum. Euroleague, FIBA’dan yani Avrupa basketbolunun resmi kuruluşundan bağımsız bir şirkettir ve şirket FIBA’nın bazı uygulamalarını protesto eden bazı takımların öncülüğünde kurulmuştur. A lisansı olan takımların dışında çeşitli organizasyonları kazanan takımlar da bu lige davet edilir. Bir şirket olduğundan ötürü (bu arada NBA de bir şirkettir) yerel kurallar üzerinde bir yaptırımı olmadığından kulüplerin maçlarını seyircili-seyircisiz oynama tercihlerine karışamamaktadır. Bu durum ligde bir karmaşa getirmekle birlikte verilen hakem kararları, yazılan özür mektupları ve oyun oynanırken yaptıkları bazı kural değişiklikleri ile Euroleague tartışmaların odağında gelmiş bulunmaktadır. Euroleague, geçen hafta bir Rus takımı olan Zenit’in maçına bir Rus hakem vererek skandallar silsilesine son halkayı da eklemiştir.
Bu uzun girişten sonra başlığa geri dönelim, Euroleague ne yapmalıdır?
Değişen dünya şartları çerçevesinde Euroleague’in radikal kararlar vermesi zorunludur. Forma sırtlarına mesaj yazmak dâhil pek çok özelliği ile adeta taklit ettiği NBA seviyesine ulaşmak istiyorsa, öncelikle takım sayısını gerekirse azaltarak bu takımların tamamen Euroleague takımlarına dönüştürülmesi için gerekli çalışmaları yapmalıdır. Basketbol sadece ABD’de değil Avrupa’da da izlenen bir spordur. Bu sporun yayın gelirlerini yükseltme ve buna bağlı olarak takımların gelir seviyesini artırma çalışmalarına girmelidir. Pek çok sponsoru bulunmasına rağmen şampiyon olan takıma komik derecede rakamlar ödeyen Euroleague’in bu şartlarda ısrar etmesi ile bu dediğim yöntem ihtimal dâhilinde dahi olamayacaktır. Elbette gelir dağılımını adil ve yüksek yaptıktan bile kısa vadede Euroleague’in seviyesinin NBA şartlarına ulaşması mümkün gözükmemektedir ancak “şartlar böyle” diyerek kulağının üzerine yatmaya devam ederse, FIBA’nın ön alarak büyük kulüpleri tekrar bünyesine alması hatta NBA’in Avrupa’da kendi ligini kurması bile mümkündür. Eline geçen bu fırsatı değerlendiremediği takdirde Euroleague, imkânsızı başarmış ancak başardıklarını kısa sürede heba etmiş bir organizasyon olarak anılmaya başlayacaktır.
Kağan Bahadır Küçükalcan