Muhalefet partileri, bir süredir seçimlerin 2023’ten daha erken bir tarihte yapılma ihtimalinin kuvvetli olduğunu konuşuyor. Özellikle yeni kurulan partiler, bir an önce il başkanlıklarını oluşturup kongre süreçlerini tamamlama derdindeler. Seçimlerin erkene alınacağını söyleyen bu partiler, ortaya atılan ittifak söylemlerinden ise oldukça rahatsız… Burada kendi tabanlarını oluşturma gayreti içinde olan partilerin, kendilerini şimdiden bir partiye eklemlenmiş olarak göstermekten kaçınmalarını bir gerekçe olarak ortaya koyabiliriz. Bunun yanında Meral Akşener’in DEVA ve Gelecek Partilerine yaptığı “hayırlı olsun” ziyaretlerini ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ziyaret sonrası yaptığı yakın diyalog ve istişare vurgusunu da bir kenara atmamak gerektiğini düşünüyorum.
Sitemiz yazarlarından Kutalmış Işık, bir iddia olarak Millet İttifakı’nın dışında “Gelecek-DEVA-Saadet” ittifakının da oluşabileceğini ve bu ittifakın Cumhur İttifakı’nın “ipini çekebileceğini” yazdı. Bu sadece Işık’ın dile getirmediği bir iddia olmakla birlikte, bu yazı bana bunun neden olmayacağını ve neden olamayacağını anlatmam gerektiğini düşündürdü.
NEDEN OLAMAZ?
Bu sorunun cevabı tek cümle ile Abdullah Gül faktörüdür. “Yine mi Gül” dediğinizi duyar gibiyim ancak ittifakın fiilen gerçekleşmemesinin en önemli sebebi Abdullah Gül olacaktır. Bunun sebebini tahlil etmek için 2014 yılına geri dönelim.
Bir önceki yazımın muhtevasını geniş tutmamak adına bu dönemi es geçmiştim. Bu yazıda Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu’nun arasının nasıl açıldığından bahsedelim. Davutoğlu, siyasete Abdullah Gül kanadından girmiş olmasına rağmen 2014 yılında Gül’e kurulan “AK Parti Kongresini erkene çekme kumpası” ile AK Parti’nin başına geçmişti ve gerek kongre konuşması gerekse daha sonraki tutumu ile “Erdoğan’a yakın Gül’e uzak” bir profil çizmişti. Hakkı olan koltuğun Davutoğlu vasıtasıyla elinden alındığını düşünen Abdullah Gül, danışmanı Ahmet Sever’in kitabında bahsettiği gibi Davutoğlu’na karşı tutumunu değiştirmiş ve yaşananlara “üzülmüştü”. Gül’ün bu üzüntüsü, Karar röportajında desteğini ifade ettiği Ali Babacan’ın Davutoğlu ile ayrı yollarda yürümesine ve Davutoğlu’nun birleşelim çağrısına rağmen ayrı bir parti kurmasına ne derece etkili olmuştur? Hiç şüphesiz bu sıralar Gül’ün adı DEVA ile çok fazla yan yana gelmese de Ali Babacan’ın Gül faktörünü göz ardı ederek Gelecek Partisi ile aynı ittifak içerisinde yer almasının zor bir ihtimal olduğunu bugünden söyleyebiliriz. Aynı durum Saadet Partisi için geçerli değil… Abdullah Gül, bilhassa Erbakan’ın vefatı ve Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılmasına müteakip Saadet tabanı ile arasındaki buzları eritti. D-8 toplantılarında onur konuğu oldu ve son seçimde Saadet’in görmek istediği ortak aday profiliydi. Gül ve Babacan, kurmayı veya dâhil olmayı düşündükleri ittifak profilinin “muhafazakâr” ekleminde bu sebeple Gelecek Partisi’ni değil Saadet Partisi’ni görmek isteyecektir.
NEDEN OLMAZ?
Son iki seçimde gördük ki, iktidarın “benzemezler ittifakı” olarak nitelediği CHP-İYİ-Saadet ittifakı “tuttu”. Birbirine benzeyen partilerin bir araya gelmesi ile oluşacak ittifaktan ziyade, farklı profilde ama aynı noktada buluşabilenlerin ittifakı seçmene daha samimi geliyor. Her ne kadar bu fakir, Gelecek ve DEVA Partilerinin aynı partiden çıkan iki bambaşka yapı olduğunu düşünse de seçmenin büyük çoğunluğu tarafından bu iki parti, aynı kitleye hitap eden iki benzer parti olarak görülüyor. Hatta iki parti arasında bugünden bile oy geçişlerinin olduğunu söylemek mümkün… Hâl böyle iken Gelecek ve DEVA Partilerinin farklı iki muhalif ittifakta yer almalarının siyaset açısından daha doğru olacağını düşünmek daha tutarlı olacaktır. Burada faktöriyel hesabı ile bütün ittifak senaryolarını ortaya koyabilmek mümkün… Belki ileride bu senaryoları daha tafsilatlı tartışırız. Hepsi tutarlı ve makul görülebilir. Ancak tutarsız ve potansiyel başarısızlığı şimdiden ilân edilebilecek tek ittifak senaryosunun DEVA–Gelecek–Saadet “Benzerler İttifakı” olacağını söylemek için kahin olmaya da gerek yok…
Kağan Bahadır Küçükalcan