Türkiye siyaseti garip bir cendereden geçiyor. Aktüaliteye giren yazılar daha mürekkebi kurumadan eskiyebiliyor. Bunun son örneğini Fatih Erbakan’da gördük. Cumhur medyası, Erbakan’ı karalamaya yeni başlamışken partisinin Cumhur İttifakı’na katıldığı haberini aldılar. Belki siz bu yazıyı okurken kararları tekrar değişmiştir.
Aslında bu sütunlarda seçim ile ilgili aktüel meselelere girmeye niyetim yoktu ancak bir aday adayı üzerine başlayan tartışmalar beni bu noktaya sevk etti. Mevcut aday adaylarının hiçbirisi adaylık için gereken yüz bin imzayı Meral Akşener gibi bir çırpıda toplayamadı. Üstelik Akşener bu yüz bin imzayı OHAL ortamında ve “imza verenler araştırılsın” tehditlerine rağmen dört saatte toplamıştı. Bu durum aday adaylarının moral motivasyonlarını düşürdü. İmza toplayabilmek için çeşitli kampanyalara girişilmek zorunda kalındı. Aday adayları, son seçimde %0,89 oy alan Temel Karamollaoğlu’nun ilk günde topladığı 44 bin imza sayısının yanına bile yaklaşamadılar. Beklenti – karşılık dengesi açısından bakıldığında görülen sonuç Fatih Erbakan dışındaki tüm aday adayları açısından fiyaskoydu. Erbakan da bu başarısının ödülünü, muhtemelen bazı tavizler ile Cumhur İttifakı’na katılarak aldı.
Peşinen dile getirelim: Bir aday adayının aldığı veya alabileceği imza sayısı o aday adayının bağlı olduğunu ifade ettiği fikir sisteminin destekçi sayısını göstermez. Kendisini fikir sistemi ile eşitleyip imza talep eden kişilerin şahsım nazarında hiçbir ehemmiyeti yoktur. Burada sözün kime geldiğini okuyucular tahmin edebilecektir. Elbette Doğu Perinçek’ten veya Ahmet Özal’dan değil Sinan Oğan’dan bahsediyorum.
Sayın Oğan ve destekçileri imza süreci başladığından ve tatmin edici netice görülmediği andan itibaren “Türk milliyetçileri yüz bin imza bile toplayamadı mı dedirteceksiniz, haydi seçim kurullarına” temalı propagandalarla imza toplama gayreti içerisine girdiler. Bu imzaları hangi partiyi desteklerse desteklesin tüm Türk milliyetçilerinden talep ettiler ve vermeyeceğini beyan eden kişileri de Türkçülükten aforoz etme noktasına kadar vardılar.
Daha evvel (haklı da olarak) “BDP – HDP Cumhurbaşkanı adayı çıkararak AK Parti’ye örtülü destek oluyor” minvalinde açıklamalar yapanlar “ne yani Türk milliyetçilerinin de bir adayı olmasın mı” noktasına vardılar. İyi peki olsun da bunun sana, bana, bize faydası nedir? Kıymalı pide mi pişiriyoruz da yumurtalı mı olsun diye tartışıyoruz? Kazanamayacağı, elle tutulur bir oy bile alamayacağı bu kadar aşikar bir şahsı cumhurbaşkanı adayı yapınca elimize imza mastürbasyonu yapmış olmak dışında ne geçecek? Romantizmden kurtulup realiteye bakalım ve büyük harflerle de yazalım: SİNAN OĞAN İMZAYI TOPLAYIP ADAY OLSA BİLE BU SEÇİMİ KAZANAMAYACAK.
Kaldı ki Sinan Oğan Türk milliyetçilerinin üzerinde ittifak ettiği bir isim de değildir. MHP’nin kurulup iptal edilen kongre süreci sonrasında ne gibi bir hareketi veya eylemi olmuştur? İYİ Parti kurulurken partiye katılmayıp perde arkasından aleyhine çalışan, ihraç edilmesine rağmen MHP romantizmine devam edip MHP olağan kurultayında kendisini MHP delegesine emanet edeceğini söyleyip ortalıkta görünmeyen, Twitter hesabına ihraç edildiği partinin genel başkan adayı olduğunu yazıp olağan kongrenin ertesi günü bunu profilinden usulca silen, kendisini ihraç eden genel başkanın adının yazılı olduğu yere mührünü vurmakla övünen, evinde oturup sahada mücadele eden Türk milliyetçilerine kaybettiniz iması yapan bir şahıs ne zaman Türk milliyetçilerinin lideri oldu. Bu şahıs aday olurken sana, bana, bize mi sordu? Gereksiz macera hevesinin sonu hayal kırıklığıdır. Bu hayal kırıklığının da adisyonu Türk milliyetçileri tarafından mahsup edilmeyecektir. Hesabı, ortalık yangın yeriyken susup oturan, cenaze kalkacakken de pide yemeye koşma heveslisi aday adayı öder. Yüz bin imza toplayamazsa da toplayıp seçimde yüz bin oy alamazsa da Türk milliyetçileri başını yere eğmez. Başını yedi yıldır “o anı” evinde oturup bekleyen yere eğer. Ben fert olarak kendisini MHP Genel Başkanlığına hazırlamak için ülkeyi bir dönem daha Erdoğan’ın himayesinde bırakacak hiçbir hamlenin figüranı olmayacağımı beyan ederim. Varın beni de aforoz edin…