Başbuğ Türkeş’i görmeden 'Türkeşçi' olan milyonlarca genç Ülkücü var..
Bir fani için çok önemli bir nokta.
Türkiye’de bu durum iki kişi için vardır:
Birincisi ATATÜRK, ikincisi rahmetli Alparslan TÜRKEŞ içindir.
Atatürk’e olan bu sevgi seli Cumhuriyeti ve Türk devletini kurduğu içindir ki; 100 yıldır yurdun her bir köşesinde, saygı ile anılmaktadır.
Başbuğ Türkeş’e gelince, enteresan değil midir, 50 yıl Türk siyasetinde olan bir partiyi kurmuş fakat hiç Başbakan olamamış hatta 4 defa idamla yargılanmış, ömrünün yarısı sıkıntı ile geçmiş bir fani nasıl oluyor da aradan yıllarda geçse de saygı ve sevgi ile anılıyor, bunu düşünmek gerekiyor..
Başbuğ bir defa kesinlikle samimi bir insandı..
Konuşurken samimi..
Tavırlarında samimi..
Yaptığı işlerde samimiydi, karşısındaki insanlara gösterdiği samimiyet onları esir alıyordu.
Başbuğ kesinlikle çok cesur insandı..
Cesareti her zaman etrafına da ışık saçıyor ve beraber yol yürüdüğü arkadaşlarının da cesur olmasını sağlıyordu.
12 Eylül Mahkemelerinde Ülkücü gençlere söylediği gibi "Eğer işkencelere dayanamazsanız, Türkeş yaptırdı diyebilirsiniz” ifadesi işkence gören gençlerin cesaretini artırmıştır.
Cesareti ülkenin baskı altında olduğu günlerde, milletine verdiği ruhla, milletinin cesaretini en üst seviyeye çıkartmıştır..
PKK terör örgütünün zirveye çıktığı ve her gün onlarca insanımızı katlettiği günlerde televizyonda PKK temsilcisi siyasilere “Akıttığınız kanda sizi boğacağız” diyerek, Türk milletine yeniden bizi kimse bölemez mesajının verilmesine sebep olmuştur.
Başbuğ en önemlisi fedakar bir insandı.
Yokluğu ve varlığı görmüş, yokluk günlerinde de varlık günlerinde de inandığı davasını fedakarlıkla yürütmüş bir insandır..
TÜRKEŞ vefatına kadar bir siyasi parti yönetmiş ve hiç bir zaman devletin partilere verdiği maddi yardımlardan faydalanamamış bir liderdir.
Davasını, dava arkadaşları ile beraber yaptıkları fedakarlıkla yürütmüşlerdir.
Tıpkı Belçika’daki çadır kurultayında söylediği gibi "Gerekirse camilere mendil açacağız, bu davayı yine yaşatacağız” sözlerinde olduğu gibi, hiçbir dış güce teslim olmadan davasını fedakarlıkla yönetmiştir.
Partisinin ışığını her daim yakmış ve söndürmemiş, söndürtmemiştir.
Gerekirse kış gününde yokluktan yanmayan sobasına inat palto ile oturup, kimseciklere de yokluğunu göstermeden kendisini ve davasını ısıtmıştır.
Başbuğ diğer siyasiler gibi hiç bir zaman Uçağın VIP kısımlarına binmemiş..
Arabaların arka koltuklarına oturmamış..
Gerektiği zaman kendi aracını, kendisi sürmüş..
Yer sofrasına da oturmuş, kralların sofrasına da oturmayı becermiş bir liderdir.
TÜRKEŞ bir halk adamıdır ve milletinin orta halli insanları nasıl yaşıyorsa tüm yaşantısı boyunca onlar gibi yaşamıştır.
TÜRKEŞ insan sevgisi ile dopdolu bir kişidir.
Hiçbir lider kapısında nöbet tutan kişileri tanımaz, Başbuğ bırakın kapısında nöbet tutanı kendisine selam verenle bile ilgilenir, ailesini ne iş yaptığını bilir ve çocuklarını bile tanırdı.
Rahmetli cezaevinden çıktıktan sonra, bir gün Konya’da bir toplantıya katılıyor..
Toplantıda tanışma yapılırken, bir öğretim görevlisi kendini tanıtınca, Başbuğ direkt bir soru soruyor?
Babanın böbrek taşları nasıl oldu, diyor..
Öğretim görevlisi hanımefendi şok oluyor, 8 yıl önce babamın böbreklerinde taş vardı onu bile hatırlıyor diyor..
Evet !.
Başbuğ insanları sever, sayar, dinler ve hepsine ayrı ayrı değer verirdi..
Bizlere de insanları sevmemizi ve "insan 'eşrefi mahlukat', yaratılmışların en şereflisidir" diyerek, insan sevgisini anlatırdı.
Onu Görmeden 'Türkeşçi' olan kardeşlerim:
Evet!.
TÜRKEŞ gerçek bir dava adamı olduğu için, onun ismi hep yaşamış ve yaşamaya devam edecektir..
TÜRKEŞ Anodolu’nun garip çocuklarının her birini, gençlik idolleri yapmış, onların önünü siyasette açmış, büyük bir dava adamıdır..
Hani Ozan Arif diyor ya!.
"Yüzyılda bir çıkar
TÜRKEŞ gibisi zor çıkar"
Öyledir!.
TÜRKEŞ yoklukları var etmiş,
sabırı ilke edinmiş,
sefadan çok cefa çekmiş,
düştüğü kuyulardan kendi gücüyle çıkmış..
Samimiyetle her güçlüğü açmış,
beraber yol yürüdüğü arkadaşlarına ayrı ayrı kıymet vermiş,
Türk milletinin yetiştirdiği değerli bir dava insanıdır.
Başbuğ’un 103. doğum gününü kutluyorum.
Habib Yalçın