Bir hatıram var, onunla başlayım.
Avrupa’da milli görüş rüzgarının estiği günlerde, camilerinde, salonlarında konferanslar veriliyor.
Salonlar dolu, camiler dolup taşıyor o günler Milli Görüşün tavan yaptığı ve Türkiye’nin “darülharp" olarak nitelendirildiği günler, konuşmacıların biri gidiyor biri geliyor ve o dönem Milli Görüş teşkilatlarının en çok prim ve üye yaptığı günler olarak tarihe geçiyor... Hatta kurultaylarını stadyumlarda yaptığı günlerdi.
Milli Görüş Teşkilatı 20 bin üyeye ulaşırsak Almanya, İslam dinini resmî din olarak kabul edecek yalanı ile bol bol üye yaptığı yıllardı.
Mark bağışlarının havada uçuştuğu, konuşmacının heyecanına göre cüzdanların boşaldığı günlerdi.
Bir gün bize yakın bir şehre o günlerin meşhur konuşmacısı Şevki Yılmaz gelmişti, biz de iki arkadaş dinlemeye gidelim dedik ve o toplantıya gittik.
Salonda yaklaşık bin kişi vardı, Anadolu coğrafyasının her bölgesinden insanlar vardı.
Konuşmacı Şevki Yılmaz şöyle bir selamlama yapmıştı:
"Sizleri görünce sahabeler görüyorum, sizler 20. yüzyılın sahabelerisiniz, sizler cennet geleceğinizi bugün bu salonda vallahi de, billahi de garanti altına alıyorsunuz”.
Böyle bir açılış konuşmasından sonra Mehmet Akif’in şiirlerinden birinden olan "Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi” mısraının içinde yer alan "Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi” cümlesine kafayı taktı ve 'Bedr aslanlarını Çanakkale'de savaşanlara benzetmek, Bedr'de savaşanlara hakarettir, onlar Allah’ın davasının davacılarıdır, Çanakkale savaşı bir avuç toprak savaşıdır' diyerek bağlamıştı.
Tabii ki!
Enteresan bir yaklaşımdı..
Peygamberin övdüğü..
Akif’in Bedr aslanlarına benzettiği..
Yahya Kemal’in son ordusudur İslam'ın dediği TÜRK milletinin aziz evlatlarını ve Boğaz Harbini küçümseyen bir davranıştı:
O günlerde Milli Görüşçülerin her tarafını sarmış olan Türk düşmanlığı...
Türkiye düşmanlığı...
Bayrak düşmanlığı ki; o günlerde bayrağa bez parçası diyorlardı..
Hatta devlet düşmanlığı her taraflarını sarmıştı.
Neyse!
Salonda bulunan ve Alman'la evli bilinçli bir Türk genci parmak kaldırdı, söz hakkı istedi ve söz aldı, dedi ki;
"Ben buraya Alman eşimi müslüman yapmak için getirdim. Oysa siz salonu selamlarken bizi yani salondakileri sahabelere benzeterek selamladınız, benim eşim Müslüman bile değil, sahabe yaptınız.. Akif Çanakkale’de vatanı için savaşan şehitlerimizi 'Bedr aslanlarına' benzetmiş çok mu" diyerek soru sordu.
Tabii olarak o günkü Milli Görüşçülerin her zaman verdiği cevabı vermişti:
“Seninle özel görüşelim kardeşim.”
Evet!
Çanakkale'de şehit olanlar sayesinde, toprak sahibi oldular..
Kurulan Cumhuriyetin sayesinde milletvekili oldular..
Başbakan oldular..
Cumhurbaşkanı oldular..
Rektör, Dekan, Genel Müdür vs oldular.
Cumhuriyetin bütün nimetlerinden istifade ettiler.
Ama adam olamadılar.
Habib Yalçın