TBMM Başkanı Mustafa Şentop bu yarı “gaygaya” benzeyen elektrikli alete Türkçe isim arıyormuş.
Oradan aklıma geldi!
Teoride okuduğum fakat pratikte çokça yaşadığım bu konuda bu yazıyı yazdım.
12 Eylül’den önce Ecevit hükümetleri gerçekten Türkçeye yeni kelimeler üretmişti, biz Ülkücülerde bir çoğuna karşı çıkmıştık, bugün neden karşı çıkmıştık, ona da hala anlam veremiyorum.
O günlerden kalanlar sadece “sorun”, “olanak”, “olasılık”, ”yanıt” gibi kelimelerdir.
“Oturgaçlı yürürgeç” karşılığı tren, “otlangaç” karşılığı lokanta, "belge geçer” karşılığı faks... Bunlar tutmadı ve kolay kolay kullanılmıyor.
Üreten ismini de ortaya koyar ve bütün dünya artık o isimle tanır.
Dil teknolojinin de yardımcısıdır.
Dünyada kendi ürettiğine kendi dilini vererek tanıtan en önemli ülkelerden biri Almanya’dır.
Almanlar kadar kendi dilini bütün dillerin üzerinde tutan başka bir millet yoktur.
Almanlar sadece gastronomi de başka dillerden gelen isimleri kabullenir.
“Pizza, lahmacun, döner kebap, gyros” gibi.
Bunlara da itiraz etmemiş ve sözlüklerine koymuşlardır.
Örnekler verecek olursak:
Dünyada “televizyon” bütün dillerde hemen hemen aynıdır fakat Almancada "Fernsehen"dir..
Yani Türkçe anlamı “uzak görüntü”dür.
Almanlar kolay kolay yabancı terimler kullanmazlar..
Almanlar buldukları icatların önce ismini koyarlar.
Dışarıdan eklenecek isimlerin önüne geçerler..
Bunun altında yatan sır, Alman milliyetçiliği ve ırkçılığıdır.
Avrupa’da dil üzerine birbiriyle rekabet eden ve inatlaşan ülkeler vardır..
Siz Fransa'da bir Fransız’a Almanca bir şey sorun, bilseler bile asla cevap vermezler..
Tıpkı Hollandalının, Almanca sorulara Felemenkçe cevap vereceği gibi.
Dünyada kendi dilini en hor gören millet maalesef TÜRK milletidir.
TÜRK milleti kendi icatlarına bile Türkçe isim vermemektedir.
Tabii ki bunun suçlusu hem dilimizi yönetenler olduğu gibi, ülkemizi yönetenlerdir.
Düşünebiliyor musunuz?
Adam Gümüşhane’de doğmuş, İstanbul’da müteahhitliğe başlamış alışveriş merkezi yapıyor ve ismini ”PERLA VİSTA”, “TRUMP CENTER” koyuyor, hiç kimse de 'sen neden bu ismi koyuyorsun' diye sormuyor.
Bir gün bir çarşıda Türkçe ismi olan bir işyeri var mıdır diye baktım, sadece “Kayseri mantısı” levhasını buldum.
Türklerin kendi dillerine en çok yurt dışında sahip çıktığına da şahit oldum.
Rahmetli Kırım Türklerinden Cengiz Dağcı, uzun yıllar İngiltere'de yaşadı ve şunu söylerdi:
“Ben dilimi unutsaydım, kimliğimi de unuturdum.”
Evet!.
Yurt dışında yaşayan birinci, ikinci ve üçüncü nesil; dilini unutmadığı için kimliğini de unutmamıştır.. Bundan sonraki nesilden aynı şeyi beklemiyorum.
Çünkü kendi ülkesinde doğan gençlere vatandaşlık veren ülkeler kendi dilini kabul ettirdiği gibi, zamanla kimliğini de kabul ettirecektir, çünkü karşı tarafın bu konularda herhangi bir çalışması yoktur.
Rahmetli İlhan Bardakçı hoca şöyle derdi:
"Evladım bırakın yabancı düşmanlığı olsun, yabancı düşmanlığı olmazsa; buradaki Türkler kendi kimliğini unutur."
Gerçekten de öyledir, Türklerin Avrupa’da kimlik bunalımı yaşadığı ülkeler, yabancı düşmanlığının olmadığı ülkelerdir.
Bizim zaten en önemli özelliğimiz, birbirimize propaganda yapmayı iyi becermemizdir.
Dilimize sahip çıkmak devletin en büyük görevidir..
İnşallah birtakım kavramların Türkçe olmasını sağlayarak, dilimize katkıda bulunuruz.
Habib Yalçın