İlköğretim okullarını Türkiye’de bitiren Aziz Sancar, ABD’de devam ettiği öğretimine ve öğretim üyeliğinden sonra “Nobel Kimya Ödülünü" kazanmıştı.
Uğur Şahin ve Özlem Türeci isimli iki Türk aşıyı buldu..
Almanya’ya işçi olarak giden ve Köln’de Ford araba fabrikasında çalışan bir işçinin çocuğu, dünyayı kasıp kavuran Covid-19 bulaşıcı hastalığına çare olacak, aşıyı buldu.
Bunların kamuoyunda bilinmesi üzerine tartışmalar başladı, bizim insanlarımız bu işleri dışarıda yapabiliyorsa ülkemizdeki bilim insanlarımız, aynı işleri ülkemizde neden yapamıyor?
Bizim ülkemizde maalesef... Yapamazlar.
Neden mi yapamazlar?
Biz daha üniversite imtihanlarını becerip yapamıyoruz..
Biz KPSS sınavlarını becerip yapamıyoruz..
Biz bol bol üniversite açmamıza rağmen, hangi branşa ihtiyacımız var, onu bile organize edemiyoruz.
Batıda üniversiteye gidebilecek akıllı çocukları ilkokulda yönlendiriyorlar, bizim okullarda son dakikada şans eseri okullar kazanan gençlerle okulları dolduruyoruz.
Batının bir fakülte binası, bizim üniversite binaları büyüklüğünde ve gerçekten ciddi eğitim veriyorlar.
Ülkemizde gerçekten cevher gençler dolu fakat bu cevherleri işleyip ortaya koyacak organizeyi elimize yüzümüze bulaştırıyoruz.
Biz de adam kayırma, sizin çocuk bizim çocuk muhabbetlerini yok etmeden başarı oranını yukarı çekemeyiz.
Çok basit bir örnek vereyim:
Bizim ülkemizde bir polis memuru, doğduğu ilçede veya doğduğu şehirde ne acıdır ki; polislik görevini yapamıyor...
Halbuki batıda polis, bırakın doğduğu ili veya ilçeyi, doğduğu köyde bile polislik yapabiliyor...
Biz de doğduğu yerde polis memurluğu yapamama sebebi acaba akrabasına, eşine dostuna torpil yapar mı?
Bu zihniyet sadece Şark ülkelerinde geçerlidir.
Batıda veya tam gelişmiş ülkelerde böyle örnekleri bulmanız mümkün değildir.
Orhangazi köprüsünde hata yaptım diyerek, kendini asan Japon mühendisin ne şartlarda yetiştiğini ve işini yapamadığı için ne yaptığını anlayabilmek bile, ülkemizdeki eğitim proğramı için bir örnektir.
“Ülkemizin insan kalitesi aslında normal şekilde yüksektir.”
Evet!
Batıda başarılı olan insanımız neden ülkesinde başarılı olmasın, aynı imkanlarda yarışmamıza rağmen, duyguların her şeyin önüne geçmesi insanımızın başarılarını engellemektedir.
Ziya Gökalp’in dediği gibi:
Muassır medeniyet seviyesini yakalamamız için, önce insanımızın beceri yönlerini araya duygu ilişkilerini koymadan organize etmemiz gerekmektedir.
Tabii ki!
Maddi ve manevi imkanlar, yeniliklerin önünü açar.
1600 yıllarında açılmış batıdaki üniversiteler bizden önde olabilir..
Oraların en önemli özelliği eğitimde fırsat eşitliğidir, Nobel Ödülü alan Aziz SANCAR ile ABD Devlet Başkanı'nın oğlu, aynı okullarda eğitim hizmeti alır.
Ülkemizde öyle bir şeyin olması mümkün değildir.
Aslında cumhuriyet bunları eşitlemiştir fakat bizdeki sakat zihniyet bu eşitliği bozmuştur.
Fetö’nun okulları neden bu ülke de cazibe merkezi olmuştu, “çok para, iyi eğitim” nedeni ile cazibe oluşturmuştu.
Benim oğlum ve kızım Almanya’nın en iyi üniversitesinde (Heidelberg) okudular, biz fazla para filan vermedik, eğitim de fırsat eşitliğinden faydalandılar.
Bütün bunları dikkate aldığımız zaman, Almanya’ya Sivas’tan gelmiş bir işçinin çocuğunun, dünyanın ihtiyacı olan aşıyı bulmasının en büyük avantajı, kendilerine o fırsatı veren Alman devleti olduğunu söylemek zorundayım.
Sonuç olarak Osmanlı'da bir deyim vardır, “padişahım çok yaşa” diye, aslında milletine hizmet sunan devletedir bu söz.
“Devletler milletin duası ile ayakta durur.”
Biz önce milletine eşit şartlarda hizmet sunan devleti kurarsak, devletine dua edecek, dünyaya ilimle hizmet edecek ilim adamlarını da ülkemizde yetiştiririz.
Habib Yalçın