Yıldıray Çiçek kardeşime bir mektup yazıyorum...
Kardeşim Suat Abi ve Atila Kaya ile ilgili özel şeyleri paylaşmış ya!
Ben de Yıldıray kardeşimle paylaştıklarımızı yazayım...
Hani dedi ya:
Devlet Bey’i gerçekten sevenler gitti,etrafını sahte severleri kaptı.
Yıldıray bir defa sen biliyorsun ki; içimizden biri çocukluğundan geldiği Ülkücü hareketten yükselerek iyi bir kalem olmuş ve hareketin genel merkezinde görev yapıyor...
Hatta "Bin tane Selahattin Önkibar'ı, Emin Pazarcı’yı, Metin Özkan’ı Yıldıray Çiçek’e değişmem" demiştim.
Kendisi de beni arayıp teşekkür ederim demişti.
Kalp ameliyatı oldum, MHP Genel Merkezinden 5 kişi aramıştı, biri de Yıldıray Çiçek'ti.
MHP Genel Merkezinin Basın Danışmanlığı görevini yapıyor, inandığı ve savunduğu ilkeler doğrultusunda hareket ediyor olabilirsin.
Ne Atila Kaya’nın ne Suat Başaran’ın ne Harun Öztürk’ün benim savunmama ihtiyacı asla yoktur, belki de ben hadsizlik yapıyorum.
Yıldıray kardeşimin Suat Abisi ve de özellikle Atila Başkanına yazdıklarını gerçekten yakıştıramadım...
Ve üzülerek okudum!
Devlet Bahçeli, 23 yıldır MHP Genel Başkanı ise önce Allah’a, sonra Suat Başaran, Şefkat Çetin, Müsavat Dervişoğlu, Koray Aydın, Şevket Bülent Yahnici ve Atila Kaya’ya borçludur...
O kurultay salonundaki tribünde Devlet Bahçeli yalnız otururken kimlerin ona sahip çıktığını da o salona nasıl girdiğini de biliyoruz.
Hele 2002 kongresinde Atila Kaya ilçe ilçe, il il gezerek Devlet Bahçeli'nin kaybedeceği kongreyi lehine çevirmiştir.
Suat Abi ile yazacağımı yazdım, yazmadığım tek şey kaldı, o da hakkında verilen suç dilekçesi!
Çay bahçesinde yan yana oturulan masalardaki sohbeti, tıpkı gizli tanık gibi biri dinlemiş, Devlet Bey’in aleyhinde konuşmuş...
Bir de sonra Suat Başaran’ın üzerine yazılan senaryoya Harun Öztürk eklenmiş.
Eğer Devlet Bahçeli ile ilgili aleyhte konuşmalar suç unsuru oluyorsa... Ben divan üyelerinden milletvekillerinden başlarsam partide 10 kişi bile kalmaz.
Bir misal vereyim...
MHP Milletvekilinin biri açılış yapmıştı, Devlet Bahçeli açılışa gelmişti... Sordum Devlet Bey de gelmiş diye... O da cevap vermişti; 'Az küfredeyim diye geldi'.
Hayatımda kişiler aleyhine konuşmayan çok az insan tanıdım, birincisi Suat Başaran’dır.
Atila Başkana gelince...
Atila Başkan bir çıkış yaptı ve dedi ki;
İnandıklarımı hayata geçirmezsem kendi geçmişimi inkar eder, kendime ülkücülüğüme ve Türk milletine ihanet etmiş olurdum.
"Yıllarca verdiğimiz mücadele boşa gitmiş olurdu."
Aslında Atila Başkan için yazı yazmam, müspet veya menfi... Atila Başkan kusura bakmasın, bu yazıyı yazmam gerekiyor.
Atila Başkan Ülkücü Hareketin merhametidir...
Hareketin vicdanıdır... Ülkücüye karşı merhameti vicdanı ile birleştiren bir abidir...
Atila Başkan duygu yoğunluğu yaşayan, fakat karşısındaki insanlara hissettirmeyen bir insandır.
Atila Kaya'nın geçtiği yolları, çektiği sıkıntıları anlatmak istemiyorum, onun ülkücülüğünün sadakası piyasada gezen büyük büyük ülkü devlerine yeter de artar.
Atila Başkan'la 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde beraber olduk ve Ülkücü olmanın zorluklarını onunla gördüm...
Ülkücü Harekette bir kuruma başkan olmanın zorluğuna rağmen ülkücüyle kurmuş olduğu manevi gönül bağını yaşadım ve gördüm.
Bir defa şunu yazmak zorundayım, bugün Ülkücü Harekette Ülkücü şehitlerin adı belli, soyadı belli ve adresleri belli ise bunu Atila Başkan gerçekleştirmiştir. Bunun en büyük şahidi benim.
Atila Başkan, Ülkücü Harekette vekilliği ve en önemli görevleri hak eden on kişi varsa o on kişiden biridir... Atila Kaya'nın birileri gibi gizli ajandası yoktur, özü sözü bir insandır.
Birileri ellerinde gizli ajanda, güya gelecek hesapları yapıyorlar, inandıkları için değil, kendi çıkarları için hareket ediyorlar, Atila Başkan'ın duruşu iki yüzlü olmayan ve onurlu bir dik duruştur.
Atila Kaya’ya haksızlık yapmamak gerektiğini Ülkücü Hareket öğrenmek zorundadır.
Derler ki;
Şeyhin hatrı için kapısında nöbet tutana bile saygı gösterilir...
Biz hatırdan gönülden vazgeçtik, hakaret ederek gönül dünyalarımızı kırıyor ve yok ediyoruz.
Bir insan düşünün;
Ülkücü...
Dokuz ışıkçı...
Ülkücü merhameti var...
Ülkücüyü sever...
Mütevazı, saygılı, ağırbaşlı...
Duygusal...
Disiplinli ve ciddi...
Gerçekten vefakar ve fedakar...
Söz gümüşse sükut altındır, sözüne uygun...
Okumayı seven...
Dostunun düşmanını düşman...
Dostunun dostunu dost kabul eden...
Gücünü koltuktan değil, kişiliğinden alan...
Oturduğu koltuğa güç veren...
Ülkücüyü seven...
Asla kıskanmayan...
Yaptığı iyiliği bile bilmeyen...
Dedikodu yapmayan ve dinlemeyen...
Günahları ve kusurları var mıdır, her fani gibi mutlaka vardır.
Gelecek ile planları var mıdır, bilmem.
18 yaşlarında 12 Eylül öncesinin can pazarında ülkesinin bekası için mücadele etmiş, vurmuş vurulmuş... Hesapsız kitapsız idealleri uğruna, istikbalini düşünmeden elini taşın altına koymuş... Gençliğinin en güzel yılları cezaevinde geçmiş... Gençliğini doyasıya yaşamamış... Cezaevinde bir sürü acılar sıkıntılar yaşamış.
Daha sonra Allah rızası için Azerbaycan'da yıllarca savaşmış... Ölümün gölgesinde Ermeni çeteleri ile çatışmış... Dünya Türklüğüne katkı için ölümü göze almış, maddi ve manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmamış... Bir dava adamına haksızlık yapmayalım.
1997 olaylı kongreden sonra, Genel Merkezde bütün genel başkan adaylarının ortak tercihi ile Ülkü Ocakları Genel Başkanlığına ikna edilerek getirilmiş, kargaşa günlerinde ortamı yumuşatarak hareketi belki de ilelebet sürecek düşmanlık ve kine götürecek olayların önüne geçmiş.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaparken içine sindirdiği Ülkücü merhameti ile bütün Ülkücüleri kucaklamış... MHP'nin iktidar olduğu günlerde bir sürü Ülkücü arkadaşını iş sahibi yapabilmek için var gücü ile uğraşmış... Ülkücü Hareketin en ihtişamlı günlerinde kendi makamını yıpratmamış... Davasını bir aile kurmaya değişerek inandığı değerler uğruna mücadele etmiş... Çoğu gençlerimizin idolü olan insanları, sırf nefsimiz için yıpratmayalım.
Yazmak istemiyorum, belki de bana bu yazılarım için kızacak ama yazacağım.
Hepimizin duygusal olarak dile getirdiği Ülkücü şehitlerin ailelerinin adreslerini bularak Ülkücü Hareketin mensuplarının bağışladığı yardımları, şehitlerimizin aileleri ile buluşturmuş...
Genel Başkanlığı döneminde başlayan şehit ailelerine bugün de devam eden kampanyalar, ilk onun döneminde başlatılmıştır.
Böyle insanlara sırf ideolojisinin gereğini yaptı diyerek bir sürü karalama kampanyası yapmanın adı kesinlikle vefasızlık olacağına inanıyor ve ülkücülere bu güzel insanları karalamaktan vazgeçin diyorum.
Biz sıradan ülkücüyüz, bizi dışlayıp dışarı atabilirsiniz... Fakat bir Atila Kaya’yı, Suat Başaran’ı dışlayıp atmanıza Ülkücü Hareketin izin vermeyeceğine inanıyorum.
Her şeye rağmen mutlak gerçekleşecek Milliyetçi Türkiye ideallerimizde onlar da olacak, sizler de olacaksınız.
Ben onların yanında Ülkücüyüm demeye utanırım.
İnsanların kıymetini öldükten sonra değil, yaşarken bilmek gerekir.
Habib Yalçın