Dünya tarihi Korsika milliyetçiliğinden Fransız İmparatorluğu’na, aksanından tutun boyuna kadar türlü hor görülmelere rağmen geçebilen Napoleon’u gördü, hazmedeli de epey oluyor. Zira yaşadığı dönemde ülkesine yaşattığı gurur ve askerliğe katkıları bu hazma katkı sunuyordur diye düşünüyorum. Aradan iki yüzyıldan fazla zaman geçti. Bu kez Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milliyetçi partisinin genel başkanı “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçundan idama mahkum edilmiş birini TBMM’ne davet etti ve kendisi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak tahliye edilmesinin önünün açılabileceğini söyledi. Peki bu hazmedilebilir mi ya da bu da hazmedilebilirse ne hazmedilemez diye sormadan önce burada konuyu ikiye ayırmak gerekli. Birinci kısım söyleyenin kim olduğuna bakılmaksızın verilmesi gereken tepki. Burada biz kendimizce bir plan elbette yapıp uygulamaya koyacağız. İkincisi ise bunu söyleyenin kimliği, yani bir milliyetçi olması. İşte bu ikinci madde birinciden bağımsız düşünülmemeli, yani bu cümleyi edenin ve bu genel başkanı ciddiye alanın “milliyetçi” olup olmadığının sorgulanması zarureti.
Artık milliyetçi kimlik taşıyan tüm kişi, parti, STK ne varsa, önce “milliyetçilik nedir, kime milliyetçi denir” kavgasını yarından tez yok verip ülkenin kahir ekseriyetinde olan “ben de aslında milliyetçi bir insanım ama..”çekimserliğine son vermek zorundadır.
Türkiye’nin bu yeni milliyetçiliğini an itibariyle temsil eden bizleri ise nelerin beklediğini veya kimlerin hangi hatası yüzünden buraya geldiğimizi anlatmama gerek yok. Kayahan’ın dediği gibi “yine bize esmer günler düştü”. Artık eli kağıt kalem tutan, okuduğunu anlayan her Türk’ün yapması gereken “Dilde, fikirde, işte birlik” ten başkası değil. Zira önümüzde fırtınalı günler var ve uçağın yolcuları en fazla emniyet kemerlerini bağlayabilirler ve bu uçağı fırtınadan çıkarmak biz Temiz Türkler’e yani vicdanî sicili tertemiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına düşüyor.
Başlığa attığım “sağa sola bakma” ifadesinin bir sebebi var elbet. Zira milliyetçiliğine halel getiremeyeceğimiz bir çok insan sessiz. Örneğin işbu satırların yazıldığı saatlerde Engin Alan, Osman Pamukoğlu, Oğuzhan Uğur ve niceleri tek satır yazmadılar. Bunları, hiç birini suçlamak için söylemiyorum, kendi alanlarında bir takım mücadeleleri vermiş ve hatta çoktan ikrah getirmiş dahi olabilirler. Ancak şurası muhakkak ki bu figürlerin hiç birisi önünüze düşmeyecekler, hayalinizdeki Yeni Kemalist Devrim’e önderlik etmeyecekler, o yüzden artık “sağa sola bakma” yazdım. Zira bu ahval ve şerait içinde onun hayalleri için çalışmaya başlamanın zamanıdır.
“Efendiler bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyet-i milliyeye müstenit, bilakaydüşart müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!”