Türkiye’de gündemin gölgesinde kalan büyük bir değişim yaşanıyor ancak bu oldukça sessiz ilerlemekte. Bilindiği (aslında bilinmediği) üzere Millî Eğitim Bakanlığı, eğitimde köklü bir değişikliğe gidiyor; bu değişimin adı da “Yeni Maarif Modeli”. Modelin içeriğiyle ilgili ayrı, kapsamlı ve objektif bir inceleme yazacağım ancak bu yazının konusu modelin kendisi değil, geliş tarzı.
"Kervan Yolda Düzülür" Anlayışı
Efendim bu bin yıllık Türk yurdunda bakan değişir, cumhurbaşkanı değişir, sistem değişir, hanedan değişir, rejim değişir hatta devletin adı değişir ama bir şey değişmez: “Kervan yolda düzülür” anlayışı. Bu maalesef her alanda var ve ben bunu ülkemiz açısından büyük bir problem olarak görüyorum.
Hangi iş olursa olsun, Türkiye daima bu anlayışla iş yürütüyor; planlı, programlı ve sabra (deney, gözlem, tekrar) dayanan bir yapıdan çok uzağız. Bu anlayış ulaşımda, sağlıkta vs nispeten tolere edilebiliyor ancak mevzu eğitime geldiğinde maalesef problemleri artırıyor. Hâlbuki eğitimdeki en ufak yeni adım dahi kelebek etkisi yaratıyor; bu şuurla hareket lazım.
Bir ülkeyi, insan vücudu gibi düşünürsek, eğitim onun beynidir. Eğitimle sürekli ama sürekli oynamak, bir insanın beynini gün aşırı ameliyat etmek gibi bir durumdur. O insandan artık sağlıklı bir zihin çıkar mı? Bundan dolayı ameliyatvari müdahaleler, tıpkı gerçek ameliyatlar gibi oldukça planlı, programlı, tecrübe edilmiş tarzda olmalı.
Beyin Ameliyatı Değil Beyin Nakli
Yeni Maarif Modeli, Türkiye Cumhuriyeti kurulalı yanılmıyorsam beşinci eğitim programı olacak. İçerik ve yaklaşım olaraksa ikinci büyük değişim gibi görünüyor, bunu taahhüt ettiğim yazıda irdeleyeceğim ancak şunu diyebilirim ki bu model, sıradan bir beyin ameliyatı da değil, beyin nakline daha benziyor. Hâl böyleyken, gerçekten seksen beş milyonu ilgilendiren ve doğrudan Türkiye’nin yegane sermayesi çocuklarımızı yetiştirecek programın son derece planlı ilerlemesi gerekmez mi? Evet ancak böyle olmadı maalesef.
Anlıyoruz ki Bakan Bey vazifeye başladığında kendisinin ve ekibinin kafasında bu model vardı. Bununla ilgili kararı ise 2024 yazında aldı ve öğretmenler 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’na başladıklarında, “Yeni Maarif Modeli getirdik, bu da kitapları. Artık buna göre ders işleyeceksiniz.” denildi. Öğretmenlerin az bir kısmı, birkaç saatlik bir seminere tabii tutuldular ve onlara “Okulunuza gidince diğer öğretmenlere anlatın, deyin ki onlara ‘Yeni Maarif Modeli geldi’, hadi bakalım dağılın.” denildi.
27 Aralık 2024’ten itibaren başlayan ve çevrim içi alınan “Uzman ve Başöğretmenlik Eğitimi”nde de bu ünvanları alacak bir kısım öğretmene yeni modelle ilgili seminer videoları izlemesi icbar edildi. “Bir yöntemdir, buna da şükür” derken, “Videolar 2 Ocak 2025’e kadar bitmezse, ocak ayında ünvanla ilişkin zammı alamayacaksınız” denildi. Böyle olunca da öğretmenler videoları izleyeceklerse dahi izlemeden gece gündüz ekranda döndürerek eğitimi tamamladılar.
Düşünün, eğitimde ülke tarihinin en mühim ikinci değişikliğine gidiyoruz ancak değişimin öznesi olan öğretmenler konudan bîhaberler; haberdar olmak isteyenin dahi ulaşabildiği kapsamlı, derin, öğretici bilgi çok az. Kaldı ki uygulama filan Hak getire! Uygulamayı, deneme yanılma yöntemiyle ve bilinçsizse doğrudan öğrenciler üzerinde denemek mecburiyetinde kalıyorlar. İşte bu tam bir “kervan yolda düzülür” anlayışıdır ve bana göre eğitimde asla yeri olmamalıdır.
Böyle bir değişikliğe gidiliyorsa en azından 2024 Ağustos ayı, öğretmenlerin bu konuda bilinçlendirileceği, aktif katılımlı ciddi eğitim süreciyle geçmeliydi. Bundan başka, öğretmenlerinin de rızası alınan yedi bölgeden birer ilde model uygulamasına gidilmeli ve daha sonra genele yayılmalıydı.
Eğitime ciddiyetle yaklaşan Finlandiya gibi ülkelerde bu tarz değişimler yıllar önceden hazırlanıp öğretmen, öğrenci ve velilerin tâbi tutulduğu oldukça geniş katılımlı eğitimlerden sonra uygulanıyor. Bu yangından mal kaçırır tarzı hareketler, eğitim camiasına yakışmıyor.
Göksel Gökçe