Geçtiğimiz Kasım ayının sonunda “yapay zekâ chatbot” olarak adlandırılan OpenAI şirketine ait sohbet robotu (chat.openai.com) erişime açıldı ve kısa sürede büyük sükse yaptı. Yapay zekâ chat programlarının çalışma metodolojisi ile aynı mantıkta çalışan fakat daha önce çıkmış programlara nazaran verdiği cevaplar ile pratikte çok daha kullanışlı olan bu sitenin şimdiden Microsoft’tan 10 milyar dolarlık yatırım alması konuşuluyor. Yakın zamanda popülaritesinin artacağı ve gelecek güncellemeler ve olası internete bağlanan versiyonun yayınlanması ile birçok sektörde etkili olacağı açık.
Yapay zekâ kullanıcılara sordukları soruya daha önceden internet üzerinden öğrenmiş olduğu bilgileri derleyip tatmin edici düzeyde cevaplar veriyor fakat bu cevaplar aslında kullanıcıların hali hazırda Google üzerinden bulamayacağı cinsten değil. Elbette yapay zekâ Google üzerinden bulunan cevaplara göre çok daha hızlı bir şekilde size sonucu veriyor fakat bu durumda da kaynak belirtilmediği için cevabın doğruluğu şüpheli kalmaya mahkûm. Alınan cevapların kalitesini belirleyen temel faktör ise yazının başlığında da belirttiğim gibi sorulan soruların niteliğinden geçiyor.
Şimdiden site ile ilgili çekilmiş video ya da yazılan yazıların altında beliren kullanıcı yorumları ise beni bu yazıyı yazmaya zorladı zira YouTube’da sayısı hiç de azımsanmayacak kullanıcı yorumları “ne sorabilirim” ya da “… konu hakkında bilgi almak için soruyu nasıl sorabilirim” şeklinde. Aynı durumu eğitim seviyesi Türkiye ortalamasının çok üstünde olan çevremde de gözlemleyebiliyorum. Doğru soruyu sormanın doğru cevap vermekten daha kompleks bir matematiğe gerektirdiğini kavrayamamış olmamız ve aldığımız eğitimin de yalnızca cevap vermeye odaklı olması bunun birinci nedeni. En az onun kadar etkili olan bir diğer neden ise toplumumuzun bir şeyleri kurcalamanın pek de hayırlı bir davranış olmayacağı inancı.
Gelecek neslin daha üretken ve daha doğru çözümler ile ilerlemesini istiyorsak ilk işimiz soru sormayı bilen bireyler yetiştirmek olmalı. Bu soruların da mümkün ise fikir ya da kabullerin damarına basması gerekiyor. Sorular inançlarımızı zorlamalı, köşeye sıkıştırmalı ve eğer yapabiliyorsa onları yıkmalı. Soru soran kişi ayıp/günah/yasak düşüncesi içinde olmamalı. Aksi halde yalnızca çevresinden gördüğü ve doğru olup olmadığına asla emin olmadan kabullendiği yaşam biçimleri ile hayatlarına devam eden neslin şekillendirdiği bir gelecek bizi bekliyor. Bugünün orta-ileri yaşlı insanlarının da soru sormaktan aciz olduğunu düşünürsek gelecek pek parlak olmayacaktır.
Emre Kuzeyoğlu