Güvenlik nedir? Algılarımızın endişe ve kaygıya hapsolmadığı bir ruh hali güvenliğin temel yapısıdır. Peki, bize sürekli servis edilen güvenlik sadece askeri boyutta mı cereyan etmektedir? Güvende hissetmek adına sadece terör saldırıları, dış tehditler ya da şu an da olduğu bir pandemi mi olmaması gerekiyor?
- Hayır.
Geceden sabaha artan borcunuz, cebinizdeki paranın saatle ölçülebilecek kadar küçük zaman dilimlerinde değer kaybetmesi, alım gücünüzün her geçen gün daha da düşmesi. En önemlisi ise bu sorunu çözmek için mükellef kılınmış siyasilerin bu sorunun üzerine yürümek yerine, bunu bir sorun olarak kabul etmeyerek, gayretlerini çözüm yerine çözümsüzlüğü normalleştirmek adına harcıyorlar.
Gustave Le Bon, Kitleler Psikoloji kitabında kelimelerin sihrinden bahseder. Bazı kelimeler kullanılış biçiminden ötürü mevcut anlamından daha büyük bir tesir alanı bularak insanların bilinçaltında büyük kasırgalar oluşturduğunu söyler. Tam olarak Türkiye siyasetinin işleyiş dinamiği bunun üzerine kurulmuş durumda. Bu sadece AKP özelinde bir politika da değil, ayrıca birçok lider ve parti bunu araçsallaştırarak bir manipülasyon süreci başlatmayı tercih ediyordu. Örnek vermek gerekirse, Körfez Savaşı dış politikasını “1 koyup 5 alacağız” diyerek manipüle etmeye çalışan Özal’dan bugüne değişen hiçbir şey yok. Mevcut iktidarın dış politikası da aynı seyir halinde. Yaşanan göçmen sorunu, onun getirdiği ekonomik ve sosyal sorunlar yine kelimelerin sihri ile geçiştirilme gayretinde. “Müslümanlık, insani yardım, mazlumlar” daha da türetilecek birçok söylem sadece kanayan yaralara siyah bir örtü çekiyor.
Ekonomi gibi topluma somut bir yansıması olan konuda dahi sadece ve sadece söylem pompalayan, bunun üzerinden ciddi bir nefret barındırıcı popülist siyaset izleyen hükümet, kendi halkının fakirleşmesine, mutsuz yığınlara dönüşmesine ve geleceğe açılacak umutlarının temellendiren maddiyatın elinden gitmesini hezeyanlarla karşılamakta.
Bu çöküşün izleri yine kelimelerin sihrine indirgenerek silinmek isteniyor. Ayasofya, Kıbrıs, Karabağ, Fransa’daki gelişen olaylar.
Bu yazı bu olayları önemsiz addetmemekle birlikte sadece ülke fakirleşmesinin bu olaylar kadar önem arz etmekte olduğunu hatırlatma gayreti gütmektedir.
Vatandaşa çay atmak, “maaşı dolarla mı alıyorsunuz” diyerek dalga geçip gülmek. Her gün bir yeni “ekonomiye güvenin arttığına dair” hezeyan dolu açıklamalar.
Hayal dünyanızda yaşamayanlar olarak, pişkinliğinizin gram etki etmediği vicdanızın farkında olanlar olarak… Utanıp sıkılması gereken sizken, hain, işbirlikçi, şükür bilmez, nankör olanlar olarak diyeceğim şu: Siz utanacaksınız, biz güleceğiz!
Yusuf Ayberk Enişte