Zaman zaman tarihte hatta günümüzde bile iş yerlerinde belli bir kişilik tipinin sürekli gücü elinde tutan mevkilerde olduğunu görüyoruz. İşte bu kişiler yani Tiranlar çarpıcı bir şekilde birbirlerine benzerler. Karizmatik ve çekicidirler ama aynı zamanda içten pazarlıklı ve acımasızlardır da.
Bu kişilerde narsistik ve anti sosyal kişilik bozukluğu harmanlanmasıyla oluşmuş empati eksikliği, kibir, yegâne güçlü olma dürtüsü, kontrol eden olma arzusu, yalan söyleme, hilekarlık, toplumsal normları veya kuralları umursamama gibi özelliklere sahip olma eğilimleri bulunabilmektedir. Başta ünlü psikanalist Otto Kernberg olmak üzere birçok kuramcı genellikle bu kişilik tipini "malignant narcissism" (kötü huylu narsisizm) olarak adlandırmaktadır.
İnsanlar sık sık kötü huylu davranışların tarihini, sadizmin geçmişini ve bu tiranların korkunç sonuçlarını tartışırken, daha az tartışılan şeye dikkat çekmek gerekir. O da şudur ki bu liderlerin ansızın bir yokluktan yükselmedikleri ve yükselemeyecekleridir; nihayetinde tiranlar küçümsedikleri veya istedikleri zaman terk ettikleri bu kitlelerin sırtında iktidara gelen kişiliklerdir. İncelememiz ve üzerinde düşünmemiz gereken bu zorba diktatör tipleri takip edenler; İnsanlar neden bu liderlere tapıyor ve destekliyor? İnsan tabiatında bizi sürekli maruz kaldığımız zulüm ve tehlike döngüsüne karşı savunmasız kılan şey nedir?
Burada ben, insanların hür iradeleriyle zorbaları takip etmelerinin nedenlerinden bazılarına odaklanacağım, ancak bu türler aynı zamanda taciz, istemsiz manipülasyonda ve şantajda da mükemmellerdir. Aynı zamanda doğrudan tehditler, gaslighting*, baskılama ve arkadaşlar veya aile aracılığıyla kontrol etme gibi insanları kendi amaçlarına zorlamada da gayet iyidirler. Bunun yanında şaşırtıcı bir kolaylıkla, insanları kendi hür iradeleriyle kendilerine taparmışçasına inandırabilir ve bu zorbalıklarının peşinden sürükleyebilir.
I. Güçlü Ebeveyn Öznesinin Arzusu
İnsan tabiatı gereği daha yüksek bir otorite veya daha kudretli bir güç tarafından idealize edilmiş bir ebeveyn figürüne karşı duyduğu bir ihtiyacı olmasıdır. Bunun kısmi sebebi ise biz büyürken, ebeveynlerimiz bilincimizin gözetmenleri olarak öne çıkıyorlar ama aynı zamanda bizi yoklukları veya zulümleriyle mahvedebiliyorlar da.
Ebeveynler çocuklukta hayatta kalmamızı sağlayan mihenk taşlarındandır. Hatalı ebeveyn modeline sahip olan veya ebeveyn figürleriyle ilgili sıkıntılar yaşayan insanların ekseriyeti yetiştirilme tarzlarından dolayı güçlü, mükemmel görünen bir "ebeveyn” objesine karşı duyulan arzuları artar. Ne yazık ki, bu “ideal mükemmel” ebeveyne olan arzuyu ise zorba liderler kötüye kullanarak yararlanılabilir ve insanları kendilerine kolayca sorgusuz sualsiz itaat eden insanlara çevirebilir.
II. Diğerleri Arasında En İyisi Olduğunu Düşünmek, İnanç, Saf İdealizm
Bazen, ne yazık ki, insanlığa karşı olan iyi niyetimiz ve inancımız bizi manipüle edilmeye itebilir. Sağlıklı bir toplumda, genel ahlaki kurallara uyarak karşılıklı güven kurma topluluğun temel taşıdır.
Ancak bu durum bizi bazen oyunu kurallarına göre oynamayanlara karşı savunmasız bırakır. Herhangi bir insanın, sosyal sözleşme adı altında çoğumuzun çabalamaya çalıştığı karşılıklı saygı ve cömertlik ile empati ve adaleti aynı şekilde takdir edeceğini veya bunu karşılıklı bir şekilde uyacağını varsayıyoruz. Ama ne yazık ki, bu saygı adabını özünde taklit eden ve başkalarını hiç umursamadan suistimal eden sosyopatların kirli oyunlarını hafife alıyoruz. Bu toplumsal kuralların bizim için en iyisi olduğunu düşünüyoruz ama aynı zamanda sosyopatik davranışın soğuk sömürücülüğüne karşı bu bir adeta Aşil'in topuğu** efsanesine benzer.
Karmaşık olan, bu tür davranışların bir spektrumda meydana gelmesidir; Seri katiller gibi açık ve bariz “kuralları çiğneyenler” anlaşılabilir düzeydedir, peki ya yüzeydeki belirli sosyal zarafetlere bağlı kalırken, özünde sadece farklı derecelerde kişisel çıkarlarının peşinde koşanlar? Paranoyak güvensizlik ile umursamaz saflık arasındaki çizgiyi nereye çekeriz? Bu gri güven bölgesi, sosyopatların geliştiği yerdir.
III. İhlalci Davranış ve Güvenin Yerine Getirilmesi ve Beğenilme Dileği
Belki de biz insanlar bir düzeyde de olsa köpekbalıklarına hayranlık duyarız veya onları kıskanırız. Her ne sebeple olursa olsun av yemekten dolayı kendi hayatımızda tutulmuş hissetsek bile. İster pusuya yatmış gizli bir köpekbalığı olun, ister bir gün kuralları nerede esnetebileceğinize bakın, ister kendileri için güven, güç ya da para kazananları kıskanıyor olun. Çünkü bunların kendiniz için imkansız hedefler olduğunu hissediyorsunuz ya da öyle tanımlıyorsunuz. Belki de yırtıcı davranışları bir düzeyde hayranlıkla içselleştiriyoruz.
Belki bir düzeyde, bazı belli kurallar nedeniyle uygulayamayacağınızı düşündüğünüz, kendi içinizde bastırdığınız karanlık tarafa içten içe hayranlık duyuyorsunuzdur. Tiranlar gibi bireylerin de kuralları çiğnediğini ve zafere ulaştığını gördükçe, siz yapıyormuşçasına bundan zevk alıyorsunuz.
(Çeviren Notu: Makale sahibinin anadili İngilizce olmamasından dolayı üçüncü maddede anlatmak istediğini çevirirken sıkıntı yaşadım. Maddede kısaca anlatılmak istenen kişi kendi istediği ama başaramayacağı veya yapamayacağı tehlikeli, illegal veya o kişi için imkansız olan olası şeyi hayran olduğu tiranın kuralları çiğneyerek başardığını görerek tirana hayran olması ve tiranla kendini özdeşleştirip kendi yapıyormuş gibi zevk alması.)
IV. Materyalist İşaretler (Para, Görünüm, Statü)
İnsanlar ne yazık ki kısmen evrimsel davranıştan dolayı statü odaklı yaratıklardır. En parlak tüylere sahip olan, göğsü en kabaran, en yüksek ses çıkaran gibi istenen belirli fiziksel özelliklerle ortaya çıkan, kendisini özel ya da sıra dışı olarak sunan hayvan, dikkati daha fazla çeker. Bebekler ve çocuklar bile "çekici" olarak algılanan bazı yüz şekline sahip insanlara çekilirler.
Ve özellikle modern kapitalist toplumumuzda, maddi yüzeysel başarının belirteçlerine takıntılıyız: giysiler, arabalar, isim-marka dereceleri, yönetim unvanları, şöhret ve ihtişam gibi. Bir düzeyde, hepimiz bu işaretlere, ne olursa olsun, hayranlık duymanın büyüsüne kapılıyoruz. Ama ne yazık ki, bu belirteçlerin genellikle ahlakla, nezaketle veya insan karakterinin derinliğiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Bunlar sadece insanları süsleyen makyajlardır ve bu maskelere itibar etmekten kendimizi zaman zaman alamayız.
V. Zayıf veya Kararsız Hissetmek
İnsanlar kendi hayatlarında bir kontrol eksikliği hissettiklerinde, güç ve ego gücü hissini yeniden kazanmak için fantezi figürlerine veya bu tarz kaçak çıkışlara yönelirler. Bazen dine ve onun tüm güçlü idealize edilmiş figürlerine dönerler. Ancak insanlar daha çok hayatlarındaki ünlüler, idoller, karizma ve güce sahip kişiler gibi figürlere yönelirler. Bu karizmatik tipler, kendi içlerinde dengesiz veya güvensiz hissedenler için güven verici ve bulaşıcı olan dışa dönük güven ve kendinden emin olma ustalarıdır.
İlişkiniz, ekonomik durumunuz veya mutluluğunuz bozuk gibi görünürken onlar ise hepsine sahipmiş gibi davranırlar. Sahte sözlerle umutlandırıp kendilerine hayran bıraktırma cazibesine sahiptirler.
VI. Korkaklık, Pasiflik, Sahte Güven, Hayatta Kalma
Bazı insanlar, belki sorumluluk belki de intikam korkusuyla, kenarda durarak emniyette kalmayı ve gösteriyi bir başkasının yürütmesine izin vermeyi tercih ederler. Bu pasiflik, bir dereceye kadar ilk dikkatten veya çatışmadan saklanma açısından işe yarayabilse de ancak tiranların kontrolsüzce ilerlemesini sağlamalarına da yol açabilir.
VII. Toplumla Uyum
İnsanlarda baştaki partiyle/grupla uyumlu olmaya, onlarla aynı hizaya gelmeye ve uyum sağlamaya karşı büyük bir istek olur. İlkokuldan itibaren, silik, kendine güvenmeyen "inek" veya "tuhaf" olmaktan kaçınmak için ve akran baskısından dolayı çoğunluğa uyum sağlarız. Neyse ki kabul edilebilir güven aralığı ve kendini gerçekleştirme yolları çok daha çeşitli olsa da bu sosyal model, yetişkin toplumunda bile bir dereceye kadar değişmez.
Ne yazık ki, belirli kariyer veya sosyal yollar dar bir şekilde tanımlanmıştır ve belirlenmiş "normlar" ile en iyi şekilde uyumlu olanlar daha fazla güç ve takipçi elde eder. Bu takipçiler, liderin kaprisleri kötüye gittiğinde veya başkalarını aşağılamaya güvendiğinde bile, başarılı liderin onayının ve kliği kabulünün parıltısının tadını çıkarır.
VIII. Eleştirel Düşünce, Mantık, Eğitim Eksikliği
Kendine güvenen bir Tiran tarafından, şüphe duymadığınızda ifadelerini veya motivasyonlarını eleştirel bir gözle incelemediğinizde sömürülmek daha kolaydır. Ne yazık ki, pek çok insan statükoya ayak uydurmakta, önemli konular hakkında bilgi sahibi olmak ya da okumak istemiyor ya da mantıklı olmayan sorular soruyor.
Genel olarak, bizi tiranın cesaretine çeken, ama aynı zamanda bizi onların acımasızlığına, ilgisizliğine ve sömürüsüne karşı savunmasız bırakan anlaşılabilir insan eğilimleri, zaaflarımız, güvensizliklerimiz ve özlemlerimizi kullanmalarıdır. Gerçek olamayacak kadar iyi davranan, kendisinden asla şüphe duymayan kişi kim olursa olsun temkinli olmakta fayda var. Sonuçta, bazen kusurlu olmak, hayattan emin olmamak, hataların, kafa karışıklığının olması ve hala büyüyen ve değişmekte olanları affetmek normaldir. Aşırı güven bazen çekici olabilir, ama sonuçta bu bir taktiktir, hatta tehlikeli bir taktiktir. Tiranları gözü kapalı takip edemeyiz.
*Gasligting, kişilerin kurbanlarına onların kendilerine dair algılarını yeniden biçimleyecek şekilde belleklerine olumsuz bilgi ve yargıları sokmalarıyla tezahür eder. Bir manipülasyon yöntemi olarak da kullanılan durum, sorgu teknikleri içinde de yer alır.
** Efsaneye göre, ‘Akhilleus-Aşil’ adıyla bilinen yarı tanrı, küçüklüğünde annesi tarafından ayağından tutularak ölüler ülkesinin ırmağı Styx’e batırıldı. Tam bu sırada Zeus’un gelmesiyle topuğu dışarıda kalan Aşil’in sadece topuğundan vurularak öldürülebileceği söylendi. Yani Aşil gibi güçlü birinin zayıf noktası topuğu olması durumuna İngilizce’de neredeyse her bakımdan iyi gözüken bir şeydeki bir tanecik eksiklik veya zayıflığı açıklamak için kullanılan bir deyim.
Orijinal Makale Jean Kim M.D. Culture Shrink Why Do People Follow Tyrants?
E. Haktan Altın