Etrafınıza şöyle bir bakındığınızda mutlaka her daim kendisini düşünen, üst perdeden konuşan ve mükemmel olduğuna inanan en az bir kişiye rast gelmişsinizdir. Çıkarları doğrultusunda davranan, isteklerini başkalarına dayatan, insanların etrafında pervane olmasını arzu eden, gözlerini dev aynasından ayıramayan insanlar vardır. Çoğu kişi narsist kelimesini bu tür tanımlarla inceler ancak narsisizm denilen şeyin daha büyük boyutta ve toplumsal olduğunu söyleyebiliriz. Hatta neredeyse veba gibi yayıldığını ama kimsenin farkında olmadığını da ifade etsek yalan olmaz.
Narsisizm en basit tanımıyla; empati yeteneği azalmasına bağlı olarak kişinin kendisine gereğinden fazla önem vermesidir. Çoğunlukla kişinin kendisine hayran olması ve bir ego balonu gibi dolaşması şeklinde düşünülür. Ama narsisizm tam olarak bu değil. Adını mitolojiden alan ve 19. yüzyılın sonlarına doğru tanımlanan bir kavramdır. Narsisizm aslında insanın kibre kapılması ve doğru olan tek fikrin kendi fikri olduğuna inanmasıdır. Etrafına kötü davranan ve benmerkezci tutum gösteren herkes narsist değildir. Hatta şaşılacak biçimde çekingen, etliye sütlüye karışmayan insanlar da narsist olabilir. Bu insanları ayırt etmenin en kolay yolu onlarla konuşmaktır. Zira kendilerini ifade etmeye başladıkça sizin fikirlerinizi önemsemeyecek ve kendi yankı odasında konuşurken sizi dinlemeyecektir. Siz yalnızca onu dinlemeli ve söylediği her şeyi onaylamalısınız. Aksi halde bir narsist için otomatik olarak yanlış insansınızdır. Burada kabuğuna çekilme, alaycı tavırlar gösterme, savunma ya da karşı saldırı gibi bazı Narsist Savunması da denilen tavırlar görülür.
Narsist insanları tanımlamak için uzun zamandır pek çok çalışma yapıldı. Robert Emmons’ın çalışmasına göre narsist insanlar dört özellik ile tanımlanabilir. Bunlar liderlik sevdası, üstenci tutum, kendini beğenme ve sömürmedir. Narsist insanlar sürekli baş olmak isterler. Kendilerini diğer insanlardan daha üstte görürler. Bunu zekâ, cüsse, bilgi ya da statü ile yapmaya çalışırlar. Kendilerini fiziksel ya da duygusal olarak fazlasıyla beğenirler. Eğer egolarını tatmin edecekleri insanları bulurlarsa ya sömürürler ya da sorumluluklarını onlara devrederler (yetkilendirme). Burada ise iki şekilde tutum takınırlar. Ya sorumlulukları yerine getiren insanları takdir eden pozisyonda olmayı severler yahut sorumlulukları yerine getiremeyen insanları beceriksiz ilan ederek o işi kendileri yaparlar. Böylece narsist günün kahramanı olarak keyifle köşesine kurulur.
Narsist insanların zeki olup olmadıkları konusunda da çokça çalışmaya imza atıldı. En iyi uygulamalardan birinde yoğun narsisizm yaşayan kişilere IQ testi yapıldı. Belirli zaman aralıkları ile bu testler tekrarlandı. Çalışmanın sonunda zekâ ile narsisizm arasında herhangi bir ilişki bulunamadı. Yani narsist insanların iddia ettikleri gibi zeki olmadıkları söylenebilir. Tersinden bakılırsa her zeki insanın da kendini beğenmiş olmadığını ifade etmek gerekir. Hatta bazı çalışmalarda zeki insanların kolayca manipüle edilebildiği ve yönlendirilebildiği tespit edildi (Alice Miller). Bu durumun, mücadelenin sonuç vermeyeceğini bilen zeki insanların efor sarf etmemesi nedeniyle olduğu belirtiliyor.
Narsisizmin köken olarak nereden kaynaklandığı konusunda net çizgi çekilmiş değil. Şu an her ne kadar psikolojide otorite olarak alamasak da Sigmund Freud’a göre bebeklikten beri insanlarda bulunan bir davranış biçimidir. Ama Freud’un muğlak tanımları nedeniyle çoğu düşüncesi taraftar bulmamıştır. Genetik olarak narsisizmin aileden kalıtıldığı konusunda çalışmalar sürse de net bir sonuç yoktur. Fakat şu konuda herkes hemfikir; narsistler ailede, çevrede, toplumda oluşan yaklaşımların ve kişinin öz benliğinden kaynaklanan birtakım özelliklerinin bir sonucudur. Özgüven eksikliği, ayıplanma korkusu, yetersizlik duygusu gibi gizli kalmış bazı takıntıların da narsisizm gölgesine sığındığı söylenebilir.
Narsist insanların sayısı genellikle topluma bağlıdır. Toplumda gruplar arası çatışma yoğun olduğunda, çıkar ilişkileri arttığında, dini, milli ya da cinsi birtakım propaganda mekanizmaları kuvvetli olduğunda narsisizmin arttığı görülür. Eğitim de önemli bir faktördür. Eğitim seviyesinin düşük olduğu toplumlarda üniversiteden mezun olan herhangi bir narsist, kendisini yüksek seviyede görerek başkalarını aşağılayabilir. Fikirlerini dayatmaktan çekinmez ve insanları bilmediği ya da zayıf olduğu konularda bilgileriyle sınava çekerek adeta ego tatmini yapar. Hatta bu durumun ilerlemesi sonucu Grup Narsisizm’i de oluşur. Sözde "Elit" kitleler aynı bilgilerin etrafında dolaşarak toplumu cehaletle suçlar ve kendilerinin mükemmel olduğuna inanırlar. Bu durum eleştiriye tabi tutulduğunda ise saldırganlaşırlar. Grup narsisizmi yoğun olarak siyaset, hukuk, tıp ve din gibi alanlarda yaygın olarak görülür. Çoğunlukla odalar, barolar, cemaatler, tarikatlar, parti içi hizipler ya da sendikalar adı altında birleşerek "hak arama" hareketleri düzenlediklerini iddia ederler. Fakat gerçekte olan durum üst zümre yaratarak toplumdan soyutlanıp tatmin yaşamaktır. Çeşitli ülkelerde uzun zaman boyunca iktidara gelemeyen siyasi partilerde de bu elit kitlelerin olduğu söylenebilir. Elit kesimler zamanla toplum gerçeklerinden önemli ölçüde uzaklaşır. Ancak bazı ülkeler için bu durum avantaja da dönüşebilir. Örneğin Birleşik Krallık’ta Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası uygulaması ile oldukça başarılı bir devlet yönetimi uygulanabilmektedir. Lordlar Kamarası seçim stresi ile hareket etmediği için Avam Kamarası’nın bazı çalışmalarında geri besleme yoluyla doğru kararların verilmesini sağlayabiliyor. Fakat bu her ülkede uygulanabilir bir sistem değil.
Toplumsal yaklaşım ve özellikle medyanın tutumu narsisizmi besleyebilir. Benlik duygusunun abartılı bir biçimde topluma zerk edilmesi etkiyi daha da arttırabilir. Son zamanlarda sosyal medya platformlarının kişisel savaş alanlarına dönüşmesi bunu görünür hale getirdi. Twitter ya da yeni adıyla X’in artık düşüncelere dair yankı odası, Instagram görsel bir savaş sahası, Reddit’in linç alanı, TikTok’un adeta bir kanser gibi yayılması, Youtube’un tuhaf influencerlar platformu haline gelmesi de bunların sonucu. Twitter’ın adını anmışken Elon Musk’ın ismini de zikretmeden geçmeyelim. Uzun yıllar boyunca uzay teknolojileri ile ilgilenmiş olan Musk’ın yanında çalışanlara ya da ailesine karşı olan tutumu sebebiyle narsist olduğu konusunda ortak bir görüş hâkim. İsteklerini ve heveslerini dayatması kanıt olarak sunulan gerekçelerden. Kullanıcıların yoğun itirazına rağmen Twitter’ın adını değiştirmesi, bazı uygulamalara müdahil olması ya da onaylı hesap için kullanıcıları mecbur bırakması da bu duruma örnek verilebilir.
Narsisizmi pasif olarak yaşayan insanların tutumları diğer narsistlere nazaran daha farklıdır. Psikolojide Kırılgan Narsisizm olarak da bilinen bu bozuklukta kişiler müthiş bir güvensizlik yaşarlar. Sürekli olarak bunalım içindedirler ve sosyal anksiyete belirtileri gösterirler. Kendilerine ya da bir başkasına aşırı hayranlıkları olabilir. Sürekli olarak onaylanmayı arzu ettikleri için kendilerini insanlara göre şekillendirirler. Bunu yaptıktan sonra da ödül almayı beklerler. Eğer egosunu besleyecek bir dönüt alamazlarsa o kişilere karşı intikam duygusu beslerler.
Suç biliminde özellikle seri katillerin Karanlık Üçlü de denilen özelliklere sahip oldukları bilinir. Seri katiller genellikle kendini dünyanın merkezinde gören (Narsist), manipülatif ve faydacı (Makyavelist), duyguları umursamayan (Psikopati) kişilerdir. Ünlü seri katillerden Ted Bundy narsist özellikleriyle tanınan biriydi. Özellikle yakalandıktan sonra toplum önünde olmaktan ve söylemlerinin gazete küpürlerine yansımasından zevk alıyordu. Narsisizm yalnızca katillerde değil tanınmış kişilerde de görülür. Şöhret elde etmiş insanlarda bir dönem narsisizm belirtilerine rastlanabilir. Örneğin sahne sanatçıları dinleyiciyle uğraşır, seyirciyi azarlar. Medya patronları çalışanlarını ezer ve adeta bir kast sistemi oluşur. Bir dönem ABD başkanlığı da yapmış olan Donald Trump çevresini küçük düşürmesiyle tanınan medya patronlarındandı. Trump’ın ayrıca psikopatinden de mustarip olduğu konusunda herkes hemfikir. Karanlık üçlüye dair diğer özellikler olan Makyavelizm ve Psikopati kavramları ise sırasıyla sonraki yazılarımızın konusu.
Narsisizmin belki de en kötü yanı cinsel yönden tatmin duygusunun değişime uğramasıdır. İnsanı adeta felakete sürükleyen bu durum birkaç örnekle açıklanabilir. Örneğin bir narsist kendisini kimi zaman seks oyuncağı yerine koyabilir. Olmayan hikayeler anlatıp etrafını etkilemeye çalışabilir. Erkekler cinsel haz duymamak için çaba gösterip ilişki süresini uzatarak partnerine karşı güç sergilemeye çalışabilir. Kadın düşmanı tavırlar içine girebilir yahut kadınları aşağılayabilir. İlişki istemiyormuş gibi tavır gösterebilir. Kadınlar ise ilgisiz bir ruh hali takınabilir ya da tam tersine herkese mavi boncuk dağıtabilir. Tüm bunlar elbette tamamen narsisizm belirtisi değildir. Ancak narsisizmi olan insanların cinsel yönden sergilediği tutumlara birer örnektir. Cinsel sapkınlığa düşmüş insanların önemli bir bölümü narsisttir.
İnsanı ve çevresini yıkan, karakter metamorfozuna yol açan, zamanla değersizlik hissini arttıran yahut insan kazanımını yok eden narsisizm çağımızın belki de en büyük problemi. Bundan kurtulmanın en iyi yolu konuşmak, anlamak ve insanı negatif yönde besleyen duygulardan sıyrılmak için çaba göstermektir. Dev ego balonlarına dönüşen insanların arasında tevazu iğnesiyle dolaşan iyi kalpli insanların çabası belki bu durumu düzeltebilir. Düzeltmese bile en azından iğneyi başkasına çuvaldızı kendisine batırabilir…
Bir sonraki yazımız olan Makyavelizm’de görüşmek dileğiyle…
Teşekkürler ....
Ne demek...