Arkadaşlarınızla dışarı çıktınız. Müthiş bir gün. Hava biraz soğuk. Elinizi kitaba uzatırken donakaldınız. Hareket ettiremediğiniz gibi bir şey de söyleyemiyorsunuz. Herkes sizin şaka yaptığınızı düşünüp biraz da alay ediyor. Derdinizi anlatamıyorsunuz, gözlerinizle bir şeyler söylemeye çalışıyorsunuz. Bir süre sonra sizin gerçekten hareket edemediğinizi anladılar ve acilen hastaneye götürdüler. Denk geldiğiniz doktor felç geçirdiğinizi düşünüyordu ama hayır, siz bambaşka bir hastalıktan mustariptiniz.
Katatoni, çoğunlukla şizofreniye bağlı anormal hareketlere, donup kalmaya ya da bazı tuhaf davranışlara sebep olan ilginç bir sendromdur. Evet, bildiğiniz donakalırsınız. Biri elinizi havaya kaldırırsa o şekilde kalabilirsiniz. Kişinin hastalık süreci yakınları tarafından genellikle geç fark edildiği için hastane yolu epey geç görünür. Bu sebeple doktorların katatoniyi teşhis etmesi kolaydır. Birkaç hafta ilaçla tedavi uygulanır, hastanın konuşması için uğraşılır. Ancak herhangi bir sonuç alınamazsa kısa ve etkin bir şekilde hastaya kontrollü elektrik verilir (Elektrokonvülsif Tedavi). Tedavi süreci elbette böyle birkaç satırda anlattığımız kadar kolay gerçekleşmez. Çünkü hastalık bazen çok ilerler, hasta yemek yemeyi reddeder, kasılmalar oluşur. Su içmezler, etraflarına saldırabilirler, solunum yolları hasar görebilir ve hatta zatürre bile olabilirler. Katatoni belirtileri genellikle hemen ortaya çıkmaz. Öncesinde manik veya depresif ataklar, psikoz ve halüsinasyonlar gözlemlenir. Kişi ya zamanla iyice suskunlaşır ya saldırganlaşır ya da sevinç krizlerine girebilir. Bir süre bu şekilde hayatına devam eden hasta tuhaf hareketler sergilemeye başlar. Jestleri ve mimikleri değişir. Tekrarlayan konuşmalar, hareketleri taklit ve cisimleri kavrayamama görülebilir. Bir süre sonra katalepsi de denilen, nasıl durdurursanız o şekilde kalan bir görüntü de oluştuysa artık yapacak çok fazla bir şey kalmamış demektir. İşte katatoniye dair tüm bu yazdıklarımızın temelinde Şizofreni bulunuyor.
Dünyada her yüz insandan birine şizofreni tanısı konuyor. Yani çevrenizdeki yüz insandan herhangi bir tanesi halüsinasyonlar görüyor, gaipten sesler duyuyor. Bu elbette tanı konulan sayı. Psikiyatri servislerine ya da psikologlara gitme oranının ne kadar düşük olduğunu göz önüne getirirseniz bu oranların gerçek olmadığı çok açık. Bu nedenle katatoni teşhisinde diğer hastalıkların tayini, en çok da şizofreninin belirlenmesi hayati önemdedir. Tanı ne kadar iyi konulabilirse hastalıkla olan mücadelede de o kadar başarı sağlanabilir. Katatoniye tutulan her on hastadan beş ila yedisi iyileşir ve sağlıklı bir şekilde hayatına devam edebilir.
Katatoni teşhis edilirken birden fazla test yapılır. Sandığınız gibi önce şizofreni tayini yapılmıyor. Çünkü hastalar çoğunlukla ya felç oldu ya da tuhaf davranışları var denilerek getiriliyorlar. Doktor karşısına aldığı hastaya yapmasını istediği şeyleri söyler. Katatonik ise bunun tam tersini yapar. Gördüğü şeyleri taklit eder, bazen olduğu gibi kalır ya da abartılı tepkiler verir. Belki şaşıracaksınız tek ayak üstünde olduğu gibi kalanlar bile bulunur. Fakat her donakalan kişiyi katatonik sanmayın. Bazen kol ya da bacaktaki kireçlenmeden dolayı donakalan ve hastaneye kaldırılan insanlar bile olabilir. Olacak O Kadar isimli kült dizinin bir bölümünde Levent Kırca ekrana karşı el hareketi yaparken kolu donakalmış ve başına gelen ilginç olaylar anlatılmıştı Kimi zaman Carpal Tunnel (Karpal Tünel) Sendromu da denilen sinir sıkışmaları parmaklarda değişik görüntüler oluşturabilir. Distoni denilen kasılma bozuklukları da ani oluşan ve kasılı kalmalara neden olan bir hastalıktır.
Katatoni sandığınızdan çok daha sık görülür. Geriye dönük yapılan çalışmalarda psikiyatri servisine yatırılan hastaların yüzde 0,5 ila 2,1’ine katatoni teşhisi konulmuştu. Bunların ne kadarına ayrıca şizofreni teşhisi konuldu bu oldukça tartışmalı bir konu. Çünkü eski zamanlarda yapılan tanı, tedavi ve ilaç uygulamaları bugünden çok farklıydı. İlaçlar ağırdı, tedavi yapanların bir kısmı yeterince eğitimli değildi, hastalarla ilgilenenler psikoloji nedir ya da hasta ile nasıl iletişim kurulmalı gibi soruların epey uzağındaydı. Malum geçtiğimiz yıllarda çeşitli kamera teknolojileri akıl hastanelerini ya da huzurevlerini kuşatana kadar yaşlı, hasta, psikolojisi bozuk olan insanlara nasıl şiddet uygulandığını bilmiyorduk. Örneğin yaşlı bir adam öldüğünde gerçek ölüm sebebi yalnızca aile şüphelenip otopsi isterse ortaya çıkıyordu. Yönetim "Balkondaydı, birden yere çakıldı" diyordu. Halbuki adam dayak yediği esnada merdivenlerden yuvarlanıp kafasını trabzana çarptığı için ölmüştü. İşte bunun gibi sayısız örnek karşımızda dururken teşhis sayısına güvenmemiz de pek mümkün görünmüyor.
Katatoninin tek nedeni şizofreni sanılır ancak bu doğru değil. Çünkü yalnızca şizofreni bu hastalığa sebep olmaz. Muhakkak ikincil bir hastalığın da bulunması gerekir. Bunlar bipolar bozukluk, depresyon, psikoz ve diğer duygu durum bozuklukları olabilir. Yalnızca bunlar da değil. Yazının başında adı geçen nüzul ya da bilinen diğer adıyla inme veya felç, Parkinson gibi bazı hastalıklar da bu durumun etkenidir. Her hastaneye yatan ve katatoni teşhisi konulan kişiye katatoni denemez. Çünkü katatoni şüphesiyle hastaneye yatan insanların yalnızca beşte biri gerçekten katatoniktir. İsterseniz bununla ilgili en ilginç vak’a olan April Burell isimli bir kadının hikayesine değinelim.
Son derece neşeli, eğlenceli bir insan olarak tanınan April muhasebe okuyordu. 21 yaşında geçirdiği travma sonrası halüsinasyonlar görmeye başladı. 1995 yılında kaldırıldığı hastanede şizofreni teşhisi konuldu. Zamanla kişisel bakımını ihmal etmeye başladı, duş alışkanlığını yitirdi. 2000’li yılların başında başka bir hastaneye yatırılan kadına yeniden şizofrensin dendi. Çünkü sürekli olarak parmaklarıyla bir şeyler hesaplayıp duruyordu. Ailesini tanıyamıyor, kimseye dokunmuyor, en ufak bir sevgi göstermiyor ya da istemiyordu. O dönemlerde henüz hastanede staj gören doktoru şaşkınlık içindeydi. Elektrokonvülsif tedaviler uygulandı, ilaçlar verildi ama çare bulunamadı. Kadının katatonik olduğu konusunda emin olanlara inat doktor diğer birimlerle iletişime geçti, farklı testler yaptı ve hastalığın Lupus olarak da bilinen Kelebek Hastalığı olabileceğini ortaya çıkardı Normalde bu hastalık deride kızarmalara yol açan romatizmal belirtilerle seyrediyordu. Ancak kadının beynine de hücum ettiğini düşündüler. Yirmi yılı aşkın bir zaman sessizce hastanenin bir köşesinde yatan kadın sonunda uyandı. Yani bazen katatoni sandığımız şey bambaşka bir hastalık da olabilir.
Katatoni ile ilgili yapılmış olan en önemli filmlerden biri Robert de Niro ve Robin Williams’ın başrollerini paylaştığı 1990 yapımı Awakenings (Uyanışlar)’tir. Filmde Robin Williams’ın canlandırdığı nöroloji uzmanı Dr. Malcolm Sayer salgın sonrası sağ kurtulan ve katatoniye yakalanan hastalarla ilgilenir. Filmde bu hastalık katatoniden çok comatose ismiyle biliniyor. Zamanla uyguladığı tüm tedaviler sonuçsuz kalınca doktor, Robert de Niro’nun canlandırdığı Leonard Lowe karakterine L-Dopa adlı bir ilacı uygulamaya başlar. İlaç işe yarar ve Leo yavaş yavaş ayaklanır. Ancak ilacın yan etkileri de böylece görülür. Çünkü Leo zamanla aşklarını, acılarını, özgürlüğe olan derin özlemini de hatırlar. Zamanla dışarı çıkmak ister ama doktor ve hasta arasında tarifi mümkün olmayan bir sevgi bağı oluşur. Bu filmin senaryosu nörolog ve yazar Oliver Sacks’ın tedavi ettiği hastaların iyileşmesinden yola çıkılarak yazılmıştı.
Katatoninin geçtiği yapımlardan bir tanesi de ülkemizden. Yalnızca tek sezon sürmüş, Galip Tekin’in ilginç çizgi öykülerinden uyarlanmış olan Acayip Hikâyeler’in Fazilet adlı 2. bölümünde katatoni konusu geçer. Kızını türlü bahanelerle döven baba banyoda karşılaştığı manzaraya sinirlenince donakalır. Fazilet tekerlekli sandalyeyle eve dönen babasından intikam almaya niyetlenir. Onun kızdığı, kendisini dövmesine sebep olan her ne varsa yapar. Eve içki alır, makyaj yapar, kıyafetlerini değiştirir, başka bir erkekle ilişki yaşar hatta yetinmeyip bir başka çifti de davet eder. Ancak evdeki hesap çarşıya uymaz. Çünkü kızın yanına gelen adam seksten önce aldığı viagradan bir tanesini de babaya verir. Sabaha karşı ilacın etkisiyle birdenbire katatoniden kurtulan adam yan odada uyumakta olan kızı ve sevgilisini bıçakla öldürür. Hatta ölmeleri için gereken darbeden daha fazlasını vurur. Bunu ilerleyen yazılarımızda Hırstan Ötesi: Overkill başlığıyla tekrar ele alacağız.
Charlie Chaplin’in bazı sessiz sinema filmlerine, pandomimalara konu olan katatoni uzaktan eğlenceli görünümünün aksine hem hasta hem de çevresi için büyük travmalar barındırır. Bu nedenle teşhis, tedavi ve kayda geçirilen vak’alara dair not edilen bilgiler son derece önemlidir. Her hastalık gibi…
Bir sonraki yazımızda Tuhaf Dosyalar serimize başlıyoruz. Ünlü katillerden Luka Magnotta’nın şöhret aşkına ve onu sürüklediği suçlara, Adolf Hitler’in bir türlü kimliklendirilememiş daha doğrusu kimliği saklanan cesedine değineceğiz. Üçüncü bölümde kurbanlarını bağlayan, tecavüz eden ve ardından öldüren, BTK ismiyle de bilinen seri katil Dennis Lynn Rader’ın tuhaf fantezilerine, bir sonraki bölümde 1948 yılında sahile vuran cesedin ilginç hikayesine, son yazıda ise en güzel ölen kadın olarak adlandırılan Evelyn Mchale’ın hayatına mercek tutacağız.
Görüşmek dileğiyle…