Führerbank Yer Altı Sığınağı’nda bulunan cesetler birkaç kişi tarafından dikkatle inceleniyordu. Kendine has bıyığı, imza attığı soykırımlar, dünyayı içine soktuğu bunalımla bilinen hoyrat lider karşılarında duruyordu. 21 Nisan’da ilk defa savaşı kaybettiğini anlayan Adolf Hitler aradan dokuz gün geçtikten sonra eşiyle birlikte girdiği sığınaktan ölü olarak çıkarılmıştı. Takvimler 1 Mayıs 1945’i gösteriyordu.
Radyolarda savaşın bittiği ve Almanya’nın teslim olduğu yönündeki bildiri okunurken diğer insanlar bambaşka işlerle meşgullerdi. Rusya’dan kopup gelen ordu Hitler’in tabiriyle adeta yıldırım hızıyla Almanya’ya giriş yapmıştı. Sınırları aşarak Berlin’e girmeyi başaran kuvvetler Hitler’in sığınağı olarak da bilinen Führerbank’a ulaştılar. Ancak ortada ne Hitler ne de eşi Eva Braun vardı. Alman komuta kademesinin çoğu teslim bayrağını açmıştı. Hitler’den sonra görevi devralan ve propaganda bakanlığı da yapmış Joseph Goebbels de eşiyle birlikte hayatına son vermişti. Sovyetlere ölü ya da diri Hitler’in kendisi lazımdı.
Führerbank’ın her yeri aranıp tarandı. Lakin ortada hiç kimse yoktu. Onları en büyük düşmanlarının cenazesine ulaştıran hikâye ise tam olarak burada başlıyor. Hitler eşi Eva Braun ile ölüm sığınağına girerken son emirlerini vermişti. Öldükten sonra cenazelerinin alınmasını, yakılmasını ardından da gömülmesini istemişti. Emirleri alan Heinz Linge dışarı çıktı. 30 Nisan 1945 günü Eva Braun siyanür kapsülünü aldı ve öldü. Hitler de iddiaya göre siyanür kapsülü içip daha sonra şakağına ya da ağzına doğrulttuğu silahtan çıkan kurşun sonucu hayatını kaybetti. Linge emirler doğrultusunda cenazelerin yanına girdi. Hitler oturur vaziyette, eşi ise dizinde uyur gibiydi. Kadını battaniyeye sardılar. İki cenazeyi bahçeye çıkarıp tabut benzeri bir kutuya koydular. Ardından da kendilerine verilen emir üzerine bir düzine teneke dolusu benzini üzerlerine boşalttılar. Hava rüzgarlıydı. Güç bela tutuşturdukları kağıtları cesetlerin sarıldığı battaniyenin üzerine bıraktılar. Yanan liderlerini uzun uzadıya seyrettiler. Ardından da her iki cenazeyi defnettiler. İşlemler tamamlandıktan sonra Heinz Linge hızla Führerbank’tan ayrıldı. Ama ne çare, Sovyet kuvvetleri adamı yakalamayı başardı. İşte Hitler’in cenazesi böyle bulunmuştu.
Cesetler öylesine kuvvetli bir ateşle yanmıştı ki kadın ile erkeği ayırt etmek o günün teknolojisine göre çok zordu. Hitler öldükten sonra cenazesinin yakılmasını istemişti ancak hiçbir ateş cesetleri tamamen yok edecek kadar kuvvetli değildir. Bugün krematoryumlarda çok gelişmiş teknolojiler kullanılarak 1200 derece gibi bir sıcaklıkla yapılan yakma işlemlerinde bile birkaç kilo kül kalır. Bu külün önemli bir çoğunluğu ise kemiklerdir. Eski toplumlarda yanma işlemi sonrası cesedi iyice toz haline getirmek için kemikler ezilirdi. Führerbank’takiler bunu yapabilecek vakitleri olmadığı için cenazeleri gömdüler. Ancak liderlerinin bedenine ait parçaların düşmanlarının ellerine geçmesine mâni olamadılar. Sovyetler ölü bedenlere ait kalıntıları istihbarat teşkilatları olan NKVD (Bugünkü adıyla KGB) deposuna götürdü.
Resim 1: 2 Mayıs 1945 günü Sovyetler Birliği kuvvetlerinin Reichstag’a bayrak çektiği anlar
Sovyet kuvvetleri Almanya’nın sakin sularda yönetilmesini istemiyordu. Ortaya öyle şeyler atmalılardı ki onları senelerce uğraşacakları bir cenderenin içine sokmalılardı. Başardılar da. Savaş meydanında buldukları ve Hitler’e benzeyen tüm cenazelerin fotoğraflarını çektiler. Basına servis edilen fotoğraflar ortalığı ayağa kaldırdı. İçlerinden biri gerçekten ona benziyordu. Yıllar boyunca bu fotoğraf tartışma konusu oldu. Kimileri cesedin Hitler’e ait olduğunu söyledi, kimileri ise Hitler’in kaçtığını ve Rusların bunu "Hitler öldü" demek için ortaya attığını belirtti. Olan bitenler ise oldukça kurnaz ve akıllıca bir planın mahsulüydü. Neo-Nazileri ülkenin başına sararak Almanya’da arzu ettikleri kutuplaşmayı sağlamanın yolu buydu. Hitler Almanya’sının düşüşü ile ikiye bölünen ülke yıllar boyunca birleşemeyecekti. Ta ki 1989 yılında Avusturya ile Macaristan arasındaki duvar yıkılıp diğer ülkelerin de bu demir perdeden sıyrıldığı güne kadar.
Resim 2: Hitler’e ait olduğu bilinçli olarak yayılmış farklı bir insana ait ceset görüntüsü
Yerde yatan cesede şöyle bir bakanlar bunca cinayeti işleyen adamın ne kadar aciz olduğunu yeniden anladılar. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan, Kıta Avrupası, İngiltere ve Rusya’yı karmakarışık eden 1,75 metre boyundaki şahsın bedenine ait kalıntılar yıllarca depoda öylece kaldı. Führer’in ölümü çoğu insanın kafasında soru işaretleri bırakmıştı. Bunlardan en önemlisi Hitler’in aslında ölmediği ve başka bir ülkeye iltica ettiğiydi. Bununla ilgili herhangi bir görüntü ya da belge bulunmuyor. Çoğu insan ABD’de bulunan Nazi kamplarını örnek göstererek sabık şansölyenin ülkeler arasında dolaştığını iddia etti. Ancak Hitler Almanya’sının en büyük düşmanlarından biri olan Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçış senaryosunun mantıklı olmadığı aşikâr. Bu nedenle kimi komplo teorisyenleri Hitler’in Avustralya’ya kaçtığını ifade ediyor. Ancak oranın da krallık bağı ile İngiltere’ye (Büyük Britanya) bağlı olduğunu gözden kaçırıyorlar. Bu noktada da tıkanan komplo teorisyenlerinin şimdiki iddiaları ise Hitler’in denizaltı ile Antarktika’ya gittiği ve gizli bir üste saklandığı yönünde.
İddialar ayyuka çıkıp Ukrayna’daki Neo-Naziler de bu söylentilere inanmaya başlayınca ceset parçaları KGB deposundan çıkarıldı. Yetkin bilim insanları karşılarında duran yarı yanık kemik parçalarını incelemeye aldılar. Lakin işleri gerçekten çok zordu. Hitler’e ait olduğu düşünülen diş parçaları ilk incelenilen kalıntılardı. Hitler ölmeden önce yalnızca dört adet dişi kalabilmişti. Yıllar sonra yeni tekniklerle yapılan çalışmalar sonucu çene kemiklerinin ve dişlerin Hitler’e ait olduğu saptandı. Koltuktaki kan örneği de bir erkeğe aitti. Bu da silahla intihar ettiği bilinen Führer’e uyuyordu. Diş kenarlarında kalan tartarların ise vejetaryen birine ait olabileceği belirlendi. Hitler de bir vejetaryendi. Sabık şansölyenin siyanür alıp almadığı ise pek anlaşılamadı. Zira siyanürle intihar etmiş olsa bile bir karbon kaynağı olan petrolle yakıldığı için siyanürün tespiti oldukça zordu.
Resim 3: Hitler’e ait olduğu öne sürülen diş protezleri
Kafatası örneği ise çalışmalara büyük bir katkı sunacaktı. 2009 yılında yapılan bir çalışma sonucunda kafatasının Hitler’e ait olmadığı söylendi. Zira kafatası çok inceydi. Olsa olsa bir kadına ait olabilirdi. 2018 yılında yapılan çalışmalarda ise kafatası kemiklerinin adama ait olabileceği fikri uyandı. Yanma sebebiyle deforme olmuş kafatası üzerindeki şüpheler arttı. Burada bilim insanlarının elini tarih bilimi tuttu. Hitler ölümünden yaklaşık bir yıl kadar önce radyografiye girmişti. Kurşun geçişine benzer şekilde oluşmuş delik silahla intiharı da doğruluyordu. Lakin kafatasında herhangi bir barut kalıntısı bulunamadı. Bununla birlikte çalışmanın başında bulunan insanlar kafatası incelemesini uygun bulmadılar. Bu nedenle kafatasının bir kadına ait olabileceği konusundaki düşünce hâlen daha kuvvetli. Anlayacağınız Eva Braun’un kimlik tespiti konusunda herkes ikilemde.
Resim 4: Muhtemelen Eva Braun’a, küçük bir ihtimalle Hitler’e ait olduğu düşünülen kafatası parçası
Peki Hitler’in vücuduna dair kalan materyallere ne oldu diye sorarsanız; dönemin Sovyet kuvvetleri kimlik tespiti için kullanılamaz halde olan kalıntıları un haline getirerek yakınlarda bir dereye saçtı. Ortamdan alınan eşyalar, diş örnekleri ve kafatası parçası hâlen Rusya Federasyonu’na ait bir depoda saklı tutuluyor. Tıpkı bir savaş ganimeti misali onlarda kalacak gibi duruyor. Almanya’nın ise geçmişiyle yüzleşmeye ve eski liderine ait parçaları tekrar kabul etmeye hiç niyeti yok. Hitler’in bedeninden bugüne kalan birkaç parça diktatörlüğün, hırsın ve kibrin insanı sürüklediği korkunç sonu bizlere defaten hatırlatmaya devam ediyor.
Serinin bir sonraki yazısında BTK Katili olarak da bilinen Dennis Lynn Rader’ın dosyasını açacağız. Kurbanlarını bağlayan, tecavüz eden ve ardından öldüren katil nasıl yakalandı? Fetişleri nelerdi? Niçin bunca cinayeti işlemişti? Bir fetiş diğerine baskın gelebilir mi? Suçluları bu konuda nasıl sınıflayabiliriz?
Görüşmek dileğiyle…