Birini öldürür müydünüz?
Muhtemelen aklınızdan birilerini katletmek geçmiştir. Ancak bunu eyleme dökmediğiniz sürece sorun yaşamazsınız. Çoğu insan bir başka insanı öldürmeyi düşünürken iş aileye geldiğinde şöyle bir durur. Zira anneniz, babanız, aynı anneden doğduğunuz kardeşiniz ya da yakın akrabalarınız sizin için diğer insanlardan daima daha kıymetlidir. Hepsiyle bir kan bağınız vardır. Ayrıca sevgi gördüğünüz bir insana nefret beslemek de normal sayılmaz. Bazıları işte bu sınırları da aşar. Bunu Acı Gerçekler: Aile Cinayetleri isimli yazımızda ele almıştık. Kimileri öfke duyduğu kardeşlerini öldürür, kimileri tarla davası için akrabasını vurur, bazıları da lüzumsuz sebeplerle hayat alır. Fakat bunların hiçbirisi arzu ederek ve taammüden kardeşini öldürmeye benzemez. İşte biz, bu yazıda kardeş öldürmenin görünen yüzünü ve kardeşini öldüren devlet reislerini sizlerle paylaşacağız.
Daha önceki yazılarımızda birinin başka birini öldürmesine çeşitli isimler verildiğini söylemiştik. Bir insanın eşini katletmesine Maritisit denir. Bunu kadın yaparsa karadul, erkek yaparsa mavi sakaldır. Hatırlayacaksınız, buna dair epey ilginç örnekleri Karadullar ve Mavi Sakallar isimli yazımızda ele almıştık. Annesini (matrisit) ya da babasını (patrisit) öldürenlere de isimler verilir. Tıpkı bunlar gibi adlandırılan bir başka kavram ise kardeşlerini katledenlerdir. Kardeşini öldüren sınıfa Fratrisit denir. Yalnız bunu sadece adli bilimler açısından düşünmeyin. Kendisiyle benzer hücreleri parçalayan hücrelerden tutun devlet politikalarına kadar her konuda bu isimle karşılaşmanız mümkün. Fratrisitler kardeşlerini çeşitli nedenlerle öldürürler. Bu bazen kişisel tartışmalar bazen de mal kavgası, kimi zaman devlet meselesi kimi zaman da incir çekirdeğini bile doldurmayacak sebepler olabilir. Gelin ilk örneğinden son örneğine kadar bazı olaylarla bu konuyu daha anlaşılabilir şekilde ele alalım.
Kardeş katli edebi, dini ve tarihi kaynaklardan elde ettiğimiz kadarı ile ilk insanlardan beri anlatılagelen bir hadisedir. Hz. Adem’in iki oğlundan Habil ve Kabil kurban meselesi yüzünden birbirlerine girdiler. Daha yumuşak ruhlu olan Habil sessiz kalırken Kabil kardeşini öldürdü. Dini kaynaklara göre bu ilk kardeş katliydi. Sadece İslam’da değil Tevrat ve İncil’de de bu hikâyeye rastlamak mümkün. Hristiyanlıkta çiftçi olan Cain ve çoban olan Abel, Yahudilikte Kain (Kayin) ve Hevel (Evel, Abel) isimleriyle bilinirler. Tevrat’ta bu olay toprak kavgası olarak anlatılır. Kabil’in Habil’i öldürdükten sonraki yaşamı konusunda çelişkiler bulunur. İncil’de ise olay daha detaylı anlatılır ve Tevrat’a nazaran gerçekçidir. Bu olay o kadar çok anlatılagelmiştir ki çok sayıda ressamın tablosuna da yansımıştır. Titian’ın ve Rubens’in çizimleri oldukça meşhurdur. İslam tarihinde ise Peygamberler Tarihi kitabında hazırlanmış minyatürler bulunmaktadır. Habil ve Kabil olayı aslında kardeş katlinden çok tanrıya teslimiyetle ilgili vurgular içerir.
Şekil 1. Rubens (soldaki) ve Titian’ın (sağdaki) Habil ile Kabil’in ölümcül kavgasını tasvir ettiği tablolar
Dini kaynaklara girmişken bunu sadece tek tanrılı dinler için düşünmemek gerekir. Örneğin Antik Mısır mitolojisinde Seth isimli tanrı Osiris isimli kardeşini öldürür ve cesedini parçalayıp çeşitli yerlere saçar. Fakat hesaplamadığı bir şey vardır. Osiris’in eşi İsis bu duruma çözüm bulur. Kocasının tüm parçalarını birleştirir ve mumyalar. Böylece Osiris yeniden hayata döner. Osiris’in gerçek bir kralın hikâyesinden doğup doğmadığı konusunda net bir bilgi yok. Ancak mumyalama adetinin nereden doğduğuyla ilgili önemli veriler sunduğu aşikâr. Hatta sırf bu hikâye sebebiyle ahiret hayatına ilişkin olarak tanrı Anubis’le beraber iş gören en önemli tanrıçalardan biridir. Görüldüğü üzere insanlar herhangi birinden tutun inandığı tanrı krallara kadar kardeş katli konusunda bizlere epey olay bırakmıştır. Kardeş katli bireysel bir hadise olmaktan çok toplumsal bir meseleye dönüşmüştür. Her toplumda kardeşini öldüren insanlar çıkmıştır ancak devlet yöneten insanların kardeşlerini öldürmesi toplumu daha çok etkilemiş ve seremonisi yoğun olmuştur. Tiyatro eserlerine, romanlara, filmlere, dizilere hatta oyunlara bile girmiştir.
Cengiz Han kendisine ihanet eden kan kardeşi Camuka yakalanınca ölüm emrini verdi. Ancak kan akıtılmaması gerekiyordu. Akıllara ilginç bir çözüm geldi. Camuka’yı çuvalın içine koydular ve tokmakla vurarak öldürdüler. Roma imparatoru Caracalla da kardeşini öldürenlerden. Severus’un ölümünden sonra taht oğullarına kaldı. Bunlardan biri Caracalla diğeri ise Geta’ydı. Halk desteğini alan Caracalla tahta oturdu, asker desteğini alan Geta ise papaz kayser olarak kararları etkileyen bir pozisyonda durmayı tercih etti. İki kardeş devleti yönetirken ciddi çatışmalara girdiler. Hiçbir konuda anlaşamadılar. Bunda yeni imparatorun devlete tek başına hâkim olmayı istemesinin büyük bir rolü bulunuyor. Asiller arasında homurtu giderek yükseliyordu. İmparatorluk ikiye bölünsün, doğu tarafı Geta’ya verilsin diyenlerin sayısı arttı. Roma imparatoru bu vaziyete müdahale etmek için kendisinden 11 ay küçük olan ve henüz 22 yaşındaki kardeşinin ölmesini istedi. Saraya giren Geta annesine sarılırken planlanan suikast gerçekleştirildi. Caracalla bu suikastın herkese yapıldığını, kendi canını bile zor kurtardığını söyledi ama kimseleri inandıramadı. İnsanları ikna edemeyeceğini anlayınca Demnatio Memoriae (Hatıraların kınanması, hafızanın silinmesi) ilan etti. Geta’dan kalan ne varsa silindi, taraftarları öldürüldü.
Anlaşıldığı üzere kardeş katli yalnızca Osmanlı Devleti’nde yoktu. Milattan öncesinden tutun çok yakın döneme kadar krallar, padişahlar, şahlar, sultanlar kardeşlerini ya boğdurdu ya dövdürdü ya da vurdu. Örneğin çok sevdiği eşinin doğum esnasında ölümü nedeniyle çok üzülen ve aşkı için Tac Mahal’i yaptıran Şah Cihan üç kardeşini katletti. Bunlardan ikisi Hüsrev Mirza ve Şehriyar’dı. Son kardeşi Aurangzeb’i oğlunun gözleri önünde öldürtmekten çekinmemişti. Ancak Şah Cihan’ın bu kanlı saltanatı uzun sürmedi. Eşinin ölümünden sonra gittikçe tuhaflaşan şahın aklını oynattığını iddia eden oğlu babasını tahttan indirip Agra’da bir hapishaneye kapattı. Tek göz cam vardı ve bu camdan sadece Tac Mahal görünüyordu. Şah Cihan imparatorluğunu sürdürebilseydi Tac Mahal’in karşısına siyah mermerden bir tapınak yaptırmayı planlıyordu. Bunu hayata geçirdiğinde ortada Babür Devleti kalabilir miydi bu da bir başka tartışma konusu.
Dünyadaki imparatorların önemli bir çoğunluğu kardeşini katlederken bazı ülkelerde buna azami bir dikkat gösterildiği de oldu. Bunlardan biri İngiltere. Tarihte Fatih Kral William ya da Piç William isimleriyle de bilinen I. William (William the Conqueror) 60 yaşında ölünce geride üç oğlu kalmıştı. William, Henry ve Robert. William ve Robert adeta kapı ardında birlik olup Henry’yi neredeyse topraksız bıraktılar. Bu durum yaklaşık üç yıl sürdü. II. William ava çıktığı günlerden birinde akciğerinden girip çıkan okla suikasta uğradı ve öldü. Henry ise hazineyi ele geçirip Robert ile verdiği psikolojik savaşı kazandı ve İngiltere krallığı tahtına oturmayı başardı. Şimdi intikam zamanıydı. Kendisine karşı darbe yapmaya hazırlanan Robert’i alaşağı eden I. Henry artık hem İngiltere’nin hem de Normandiya’nın kralıydı. Ancak çok önemli bir sorun kapıdaydı. Şimdi kardeşine ne yapacaktı?
O güne kadar İngiltere’de kardeş katli yaygın bir adet değildi. Bir de babaları I. William’ın toprak taksimatını iyi yaptığı ve büyük oğlu William’ı sevdiği için korumaya aldığı biliniyordu. I. Henry’nin çocukları henüz çok küçüktü. Başına bir şey gelmesi halinde tüm İngiltere elinden kayıp gidebilirdi. Yaşamasına müsaade etmesi halinde ise çocuklarının hayatı tehlikeye girebilirdi. I. Henry için alınması bu zor karar yakın zamanda öğrenildi. Robert’i Normandiya’ya gönderdi ve merkezden uzaklaştırdı. İşte gençlik, çocuk mevcudiyeti, sayısı ya da yaşları kardeş katli kararını etkileyecek düzeydedir. Asla sanıldığı gibi kral kafasına göre karar alamaz.
Kardeş katlinin azalmasına neden olan Ekber ve Erşed Sistemi de böyledir. Aslında Sultan I. Ahmed kardeşi Şehzade Mustafa kendisinden sonra tahta çıksın istememişti. I. Ahmed’in validesi Handan Sultan da ileride oluşabilecek bir askeri müdahaleden çekiniyordu. Oğlu tahta çıktığında Şehzade Mustafa’nın boğdurulmasını istemiş ancak devlet görevlileri araya girip Valide Sultan’ı güçlükle ikna edebilmişlerdi. Çünkü tıpkı I. Henry’ye benzer şekilde I. Ahmed’in tahta çıktığında çocuğu yoktu. Hatta sünnetli bile değildi. Oğlu Osman ve Mehmed doğunca da zararı dokunmaz denilerek Şehzade Mustafa kafese kapatılmıştı. Lakin I. Ahmed öldükten sonra devlet ricali araya girerek Genç Osman’dan üç dört yaş büyük olan Mustafa’nın tahta çıkmasının uygun olduğuna karar verdiler. Bu adet sonradan devam etti. Ancak kardeş katli bitmedi. IV. Murad üç kardeşini birden boğdurdu. Sultan İbrahim’in de boğulduğu ve hanedan mensubu erkeklerin tükendiği söylendiğinde Murad Han ölüm döşeğindeydi. Aslında I. Ahmed’e gelinceye kadar Osmanlı padişahlarının önemli bir bölümü kardeşlerini öldürdü. Sultan I. Murad kardeşleri İbrahim ve Halil’i, Yıldırım Bayezid kardeşi Yakup Çelebi’yi, Fatih Sultan Mehmed kardeşi Ahmed’i, Yavuz Sultan Selim iki kardeşini ve sayısız yeğenini, III. Murad beş kardeşini öldürtmüştür. Rekor ise 19 kardeşini aynı gece boğduran III. Mehmed’e aittir. Gerçi o bununla da kalmamış ölümüne aylar kala oğlu Şehzade Mahmud’u da öldürtmüştü. Sultan II. Osman da kardeşi Şehzade Mehmed’i katletti.
Bazı padişahların taht adaylarına çok iyi davrandığı da biliniyor. Mesela Lale Devri’nin ünlü padişahı III. Ahmed yeğenlerine karşı oldukça yumuşak davranan bir hükümdardı. Onların eğitimine özen göstermişti. Hatta kendi oğulları kadar önemsemişti. Onun bu tutumu yeğeni I. Mahmud’un son derece akıllı bir hükümdar olmasını sağlamıştı. Patrona Halil isyanını bastırdı, sancak-ı şerif çıkarıp isyancıları öldürttü ve sonunda da Patrona Halil’i tepeledi. Orduda çokça ıslahat yaptı ve kötüye gidişi durdurdu. Ama onun ölümü de epey ilginç oldu. Daha önceki yazılarımızda bu durumdan çokça bahsettiğimiz için kısa olarak değinmekte fayda var. Sultan Mahmud at sırtında Cuma namazından dönerken felç geçirdi ve öldü. Daha doğrusu öldüğü sanıldı. Defnedildiği mezardan gelen sesleri bildirmek için saraya koşan hafız da kayıplara karıştı. Yardıma gidilmemesi talimatını Sultan Mahmud’un kardeşi III. Osman’ın verdiği sanılıyor. Yani dolaylı yoldan yine bir kardeş katli söz konusu.
Çoğu imparatorlukta kardeş öldürenler kan akmamasına özen gösterirler. Yabancı kaynaklara bakıldığında kardeşi boğarak öldürmek sadece Osmanlı Devleti’nde bulunuyordu algısı sürüyor. Lakin tarihte çok sayıda imparatorlukta kardeş kanı akmamasına dikkat edilir. Bunda birkaç ilke bulunur. Kıta Avrupası, İngiltere, Rusya, Asya’nın bir bölümü ve Kuzey topluluklarda Mavi Kan (Sangre Azul), Türk ve yakın coğrafyalarda ise Kırmızı Kan denilen hanedan kanı kıymetlidir. Mavi kan kavramı son derece beyaz tenli olan asillerin damarlarının mavi görüntüsünden doğmuştur. Halkı yönetmek için asillerin kanlarının mavi olduğu ve aristokrasinin simgesi haline geldiği anlatılmıştır. Asalet kanla aktarılır ve çoğu imparatorlukta eş seçimleri bu nedenle çok önemlidir. Örneğin Antik Mısır’ın 18. hanedanında ensest evlilikler yaygındı. Çünkü asil kanın aile içinde kalması ve bir başkasının kanı ile bozulmaması gerekiyordu. Bu durum o hanedanın bitmesine ve çok sayıda sakat, sendromlu ya da ölü doğuma sebep olmuştu. Tarihçiler arasında tartışması hâlen sürer ama Sultan II. Bayezid’in oğlu Yavuz Sultan Selim ve Kırım hanı Mengli Giray Han’ın Kızı Ayşe Hafsa Valide Sultan’ın evliliği Osmanlı ve Cengiz hanedanlarını birleştirdiği gerekçesiyle önemli sayılır. Hatta kırmızı kan ile mavi kan karıştı denir. Bir diğer ilke ise kan damlasının yere düşmemesidir. Bunun aslında İslam tarihi ile de alakası var. Uhud Savaşı’nda Hz. Muhammed yaralanmış ve yüzünden kan damlamaya başlamıştı. Damlalardan biri tam yere düşecekken Cebrail yetişip yakalamıştı. Aslında bu neredeyse zayıf hatta uydurma sayabileceğimiz bir rivayettir. Yazılı kaynaklarda rastlanmaz. Lakin zaten kan dökülmesini istemeyen bir topluluk için dini açıdan da destekleme unsuru olarak görülmüştür.
Osmanlı Devleti’nde kardeş kanı akıtıldığı epey nadirdir. Çoğunlukla mevcut padişahın istemi dışında gerçekleşir. Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesinden sonra gerçekleşen Fetret Devri’nde kardeşler birbirlerine düştüler. Musa Çelebi ile Mehmet Çelebi birlik olup Edirne’ye hâkim olan kardeşleri Süleyman Çelebi’ye baskın yaparak tahtı ele geçirmek istediler. O esnada Bizans desteğini almak için geçtiği köyde suikasta uğrayan Süleyman Çelebi’nin başı kesildi ve Musa Çelebi’ye götürüldü. Kardeşinin kesilmiş başını gören Musa Çelebi tüm köylünün öldürülmesini istedi. Bu durum eski Türklerden gelen "Hanedan soyunun kanını dökenin soyu kurutulur" ilkesiydi. Sonradan Çelebi Sultan Mehmed ile Çelebi Musa da birbirlerine girmişler ve olay Musa’nın boğdurulmasıyla sona ermişti. Genç Osman da istemeden kanı dökülenlerden. Yedikule Zindanları’na götürülen eski padişahı boğmak için çabalayanlar müthiş bir dirençle karşılaştılar. En sonunda hâkim olamayacaklarını anlayınca genç adamın testislerini sıktılar ve gardı düşen padişahı boğdular. Mustafa Han’ın annesi Halime Sultan’ın isteği üzerine Genç Osman’ın sağ kulağı ve burnu kesildi. Çünkü Valide Sultan sabık padişahın gerçekten ölüp ölmediğini anlamak istiyordu. Diğer bir vak’a ise IV. Mustafa’dan. Taht korkusuna kapılan ve isyancıların kapıya dayanmasından çekinen Sultan Mustafa amcası ve kardeşinin ölüm emrini verdi. III. Selim’in başı kılıçla tepeden ikiye ayrılırken II. Mahmud canını zor kurtardı.
Yakın dönemde ise kardeş katli İspanya krallığında gerçekleşti. Juan Carlos henüz taht adayıydı. 29 Mart 1956 gecesi 14 yaşındaki kardeşi Infante Alfonso ile aynı odada oturuyorlardı. Juan Carlos eline aldığı silahı temizlerken birden ateş aldı. Infante Alfonso kanlar içinde yere yığılırken kapı kırılırcasına açıldı ve gelenler Alfonso’nun cansız bedeni ile karşılaştılar. Barselona kontu olan babası Infante Juan oğluna döndü "Sen mi yaptın" dedi. Juan Carlos kardeşini öldürmediğini söyledi. Ama Infante Juan oğlunun dediğine inanmadı bir de üstüne yemin ettirdi. Artık mesele kapanmıştı. Bu olayın cinayet mi yoksa kaza mı olduğu hiçbir zaman anlaşılamamıştı. Takvimler 1975’i gösterdiğinde I. Juan Carlos tahta oturdu ve kendi isteğiyle çekilinceye kadar 38 yıl boyunca İspanya’ya hükmetti.
Ezcümle, Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın dediği gibi "Sizin kardeşinizle tövbe estağfurullah padişahların kardeşleri bir değildir." İnsanoğlunun tekamülü, devletlere dair yönetim sistemlerinin oturması ve yaşanılan dönemdeki halk, toplumsal tepkileri de göz önüne aldığınızda kardeş katli meselesi daima dikkatli değerlendirilmesi gereken bir hadisedir. İsteyerek ve zevk alarak kardeşini öldüren kral sayısı yok denecek kadar azdır. Ayrıca dikkat ediniz kardeşini öldüren krallar hep kız kardeşlerini fazlasıyla şımartmışlar ve onlara özel bir ihtimam göstermişlerdir. Bu erkek kardeşlerine veremedikleri sevginin bir tezahürüdür. Yoksa II. Mahmud’un karşısına çıkan Esma Sultan’ın "Ben erkek olsaydım hiçbiriniz bu tahtta oturamazdınız" dediği anda müfsit diye kellesinin gitmesi gerekirdi.
Bir sonraki yazımızda yarım kalan bir başka dosyayı daha açıyoruz. Ülkemizde eşcinsel ve kanibalik seri katil kavramı çok yabancı bir kavram gibi gelse de örnekleri mevcut. Bunların belki de en bilineni Özgür Dengiz’di. Kendinin hayatına ve suçlarına dair detayları Türk Seri Katiller 2: İnsan Eti Yemek isimli yazımızda işlemiştik. Lakin katilin yaşamına dair şaşırtacak daha çok detay var.
Görüşmek dileğiyle.