Sokaktan geçerken, başınızı pencereden çıkardığınızda ya da trafikte seyrederken kadın cinayetlerine denk gelmeniz artık kolay rastlanabilecek sapmalardandır. Şiddet toplumun dört bir yanını sararken en çok da kadınları ve çocukları vurur. Bununla mücadele henüz istenilen yere ulaşmamış olsa da sürüyor. İşte biz bugün, bu yazıda kadına yönelik şiddeti, cinayeti ve alınması gereken tedbirleri konu edineceğiz.
Birleşmiş Milletler’e (UN) bağlı Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2021 yılında yaptığı son araştırmalara göre her üç kadından biri şiddete uğruyor. Bu elbette kayıtlara geçen şiddet olayları. Fiziksel şiddet, tecavüz ve evlilik içi tecavüz ya da tehdit. Ancak diğer konuları da gözden kaçırmamak lazım. Bunların başında duygusal şiddet geliyor. Birkaç ülkede bazı manipülasyonlar ve mobbing de denilen manipülatif yaşam takibi artık suç kabul ediliyor. Hatta bir asansörde yanında çalışan personele "Bugün yorgun görünüyorsun" diyerek alaycı şekilde yaklaşan, seks imasında bulunduğu düşünülen patron yargılandı ve cezalandırıldı. Elbette burada iki yaklaşım söz konusu. Bir grup bu olayda kadın tarafını haklı buluyor. Çünkü kişisel yaşam kimsenin tekelinde değildir, bu soruyu aklından bile geçiremez deniyor. Diğer grup ise bu sorunun masumane olduğunu, bazı kadınların buluttan nem kaptığını ve erkek olmanın son yıllarda zorlaştığını söylüyor. Her iki grubun da uçlarda olduğunu belirtmek gerekir. Zira bu olay çok yönlü değerlendirilmesi gereken bir hadise. Olayı kadın ya da erkek düşmanlığına indirgemenin sorunları çözmek yerine daha da karmaşık hâle getirdiği muhakkak. Çünkü kadına şiddet sadece erkekten gelmiyor. Kadınlar birbirine de şiddet uygulayabiliyor. Bu sebeple şiddetin cinsiyeti yoktur. Şiddet uygulayan suçlu ve şiddete maruz kalan mağdur vardır.
Son yıllarda şiddet olayları zaten genelde bir artış gösteriyor. Rekor El Salvador’a ait. 2017 yılında en çok kadın öldürülen ülke oldu. Ancak bu sayının nüfusa oran olduğunu belirtelim. Yani El Salvador’da her yüz bin kadından on üç bini aşkın kadın ölüyor. Büyük ülkelerde ise Meksika birinciliği uzun yıllardır saklı tutuyor. Köşe başında birbirini vuran gençler, aile içi cinayetler, kavgalar, yaralamalar ve nicesi. Bunların her yerde sürekli yaşandığını düşünmeyin. Zira herkes duvara dayanmış bir sonraki kurbanı beklemiyor. Ancak şiddet olaylarının geçtiğimiz yıllara nazaran daha fazla olduğu her hâlinden belli. Bunlardan kadınlar da paylarını alıyorlar. 15-49 yaş arası kadınların yüzde 27 kadarı partnerleri tarafından şiddete uğruyor. Yani basit bir hesapla şiddete uğrayan her üç kadından biri ya sevgilisi ya da eşi tarafından şiddete uğruyor. Diğer kısım için de durum pek iç açıcı değil. Çünkü şiddet yalnızca partnerden değil aile içinden ya da akrabalardan da gelebiliyor. Bildiğimiz bir diğer acı gerçek ise bir kadının yakınları tarafından cinsel şiddete uğrama olasılığı başkaları tarafından şiddete uğrama olasılığından dört kat daha fazla. Bu olayları birkaç örnekle işlemekte ve sınıflandırmakta fayda var.
Geçtiğimiz yıllarda çok kötü görüntülere şahit olunan bir cinayet vak’ası epey konuşuldu. Facebook ve Twitter üzerinden gündeme gelen görüntülerin kaynağı Florida dendi. Ancak dezenformasyon tanımına konu olabilecek bu hata işin belki de en ufak yanı. Olay Peru’nun kuzeyinde bulunan Pacasmayo eyaletinde gerçekleşti. Fiorela Liseth Diaz isminde bir kadın 2017 yılından bu yana iki çocuğunun babası ve kocası Elmer Lucano Llamas’tan şiddet görüyordu. Polise defalarca başvurdu ve uzaklaştırma kararı aldı. Bu dönemde Jorge Colchado Malca ile arkadaşlığını ilerletti. Belirli aralıklarla bir araya gelen çift 17 Temmuz 2021 akşamı için sözleşti. Nasıl olduysa bunun haberi eski koca Elmer’a da gitmişti. Adam önce eve girdi, aşağıdan büyükçe bir bıçak aldı. Üçüncü kata çıktı ve kapıyı açtı. Jorge ile Fiorela’yı seks yaparken görünce çılgına döndü. Önce adama saldırdı ve birkaç yerinden bıçakladı. Adam kaçarak uzaklaşırken bu kez de kadını yakaladı ve otuzu aşkın yerinden bıçakladı. Boynu, yüzü, göğsü, karnı ve sırtından yaralanan kadın kan kaybından öldü. Katil ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Çoğu haber sitesinde öldüğü söylenen diğer mağdur olan erkeğe 1 milyon peru solü ödemesini kararlaştıran mahkeme Elmer’ın çocuklarını ömür boyu görmemesine hükmetti. Ne yazık ki bu saldırı anları hâlen internet aleminde bulunuyor.
Bir diğer tuhaf hadise Ordu’da yaşanan ve resmen kim vurduya giden bir kızın ölümü. Doğum gününe iki gün kala evinin önüne yaklaşan 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’in karşısına çıkan ve bir süredir onu takip adam birden saldırdı. Kız kendini korumaya çalıştı ama kalbine isabet eden bıçak darbesiyle yere yığıldı. Yapılan müdahaleler sonuçsuz kaldı ve hayatını kaybetti. Yapılan soruşturmalar sonucu Özgür Arduç isminde bir hapishane firarisine ulaşıldı. Kendisini gözaltına almaya gelen iki polisi de yaralayan adama niçin bu suçu işlediği sorulunca Ceren’i özellikle seçmediğini ve onun herhangi bir kurban olduğunu söyleyiverdi. Yani bazen hiçbir olaya karışmasanız dahi bir katilin hedefi olmanız mümkün.
Bugünlerde kadına yönelik şiddeti engellemek için bazı tuhaf tedbirler hem polis hem de toplum tarafından kabul edilmiş vaziyette. Örneğin şiddet uygulayan kişi için uzaklaştırma kararı çıkarılıyor, hapse atılıyor ya da elektronik kelepçe takılıyor. Yukarıda okuduğunuz iki dosyayı gözden geçirdiğinizde bu tedbirlerin hiçbir şekilde yeterli olmadığını görüyorsunuz. Yapılması gereken ilk iş şiddet uygulayan kişilerden ziyade şiddete eğilimli insanların bir veri tabanında tutulması. Böylece önleyici tedbirler alınabilir. İkinci yapılması gereken şey şiddete eğilimli insanların terapi altına alınması. Neden şiddet uyguluyorlar, bu davranışlarının psikolojik kökenleri neler yahut bunu yaparken zevk mi alıyor işte bunların tayin edilmesi gerekiyor. Üçüncü aşama eğitimde bu konuların yeni nesle kazandırılması ve hiçbir şeyi şiddetle çözemeyeceklerinin öğretilmesi. Dördüncüsü toplum üremesinin kontrol altına alınması ve doğum kontrol yöntemleri konusunda insanların bilinçlendirilmesi. Böylece eğitimsiz kesimin hızlı üremesi azaltılarak toplum tekamülü daha kolay gerçekleştirebilir. Ayrıca ceza kanunlarında düzenlemeler yapılması lüzum eder. Elbette tüm bunlar için önemli miktarda mali kaynak yani para gerekiyor. Ancak ülkemizin bu konuda sınıfta kaldığı muhakkak. Gerçi İçişleri Bakanlığının 2013 yılında başladığı bir proje var ama o da aile içi şiddet kapsamında olduğu için tümüyle bir şiddet prosedürünü barındırmıyor.
Şiddet ölümle sonuçlanabilir ancak bunun bir bölümü şiddetin birebir değil dolaylı sebep olduğu intiharlardır. Dünyada her yıl 700.000’i aşkın insan intihar sebebiyle ölüyor. Bu arada bu sayı da güvenilir değil. Çünkü 208 ülkenin yalnızca 80 adedinden doğru dürüst veri alınabiliyor. Diğer ülkelerde intihar sanılan cinayetler ya da cinayet sanılan intiharların sayısını tam anlamıyla bilmiyoruz. Bunların bir kısmı şiddete uğrayan kadınlar, toplumdan dışlanan yabancılar ve LGBTİ bireyler. Ölenler genellikle zehir alarak, asıyla ya da silahla kendisini vurarak intihar ediyor. Sayı her geçen gün giderek yükseliyor. Bu nedenle toplumsal ruh sağlığının korunması konusunda acilen bir şeyler yapılması şart. Zira intihar edenlerin önemli bir bölümü ruh sağlığı iyi olmadığı için teşebbüse geçiyor, onları bu duruma sokan insanlar ise hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyor.
Rahmetli Seyfi Dursunoğlu bir söyleşisinde bu durum biraz nüktedan aktarılsa da aslında toplum gerçeğini yansıtıyor. "Adamın birisi çıkıyor, kadını bıçaklıyor, bıçaklıyor. Herkes bakıp kadını bıçaklamışlar diye dönüp gidiyor" demişti. Bu olay aslında şiddete karşı toplumun tepkisini ortaya koyuyor. Çünkü şiddete müdahil olduğunuzda siz de şiddete uğrayabilirsiniz. Bazıları şiddeti engellemek için şiddet uyguluyor. Yani her konuda olduğu gibi bu konuda da kaş yapayım derken göz çıkardığımız oluyor. Birkaç yazı sonra konu edineceğimiz Kadir Şeker dosyası da böyle. Hiç müdahale etmediğiniz durumda ise vicdani sorumluluk ve azap ömür boyu peşinizi bırakmıyor. Bu sebeple acele yapılacak ilk iş polise haber vermek. İkincil tedbirleri ise biraz yukarıda sizlerle paylaşmıştık.
Kadın ölümlerinde kimi zaman katil cesedi saklama eğilimi içine girer. Bu durumu birkaç örnekle çeşitlendirmekte fayda var. İlk dosya yurt dışından. Jessica Chambers isminde 20 yaşındaki sarışın kız evinden ayrıldıktan saatler sonra bir arabanın önünde güçlükle yürürken göründü. Araç neredeyse küle dönmek üzereydi ve kız hâlen nefes alıp veriyordu. İlkyardım ekipleri ilk gördüklerinde korktukları kıza yaklaşıp ona bunu kimin yaptığını sorduklarında "Eric" yahut "Derek" gibi bir isim söyledi. Ancak ağzı kurumla dolan, her yeri yanmış ve direnecek dermanı kalmamış Jessica hastaneye kaldırıldı. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Katilin delilleri yok etmek için yangın çıkardığı sanılıyor. Hayatını çoğunlukla siyahi insanlarla geçiren, sevgililerini de bunlardan seçen Jessica öldükten sonra çok sayıda şüpheli ortaya çıktı. Hapishanedeki eski sevgilisi (2019’da öldü), oraya yakın bulunan bir başka arkadaşı ya da o esnada otostop çeken ve bir kadının arabasına aldığı bambaşka biri. Baş şüpheli Quinton Tellis’i suçlayabilecek kesin bir delile ulaşılamadı. Tellis şu an hırsızlıktan hüküm giymiş bir suçlu ve 2027’de serbest kalacak. İsmi zikredilen şahıs iki farklı cinayetten yargılanıyor ve o davalarda da jüri kilitlenmiş durumda. Yani anlayacağınız Chambers’ın ölümü şu an için kusursuza yakın bir cinayet dosyası olarak karşımızda durmaya devam ediyor. Bu tür dosyaları yeni yılda Kusursuza Yakın Suçlar serimizde ele alacağız.
Bir diğer olay ise Pınar Gültekin’in ölümü. 16 Temmuz 2020 tarihinden beri kendisinden haber alınamayan 27 yaşındaki kadın en son bir otobüs durağında görülmüştü. Aramalar 5 gün sonra sona erdi. Kadının bedeni yakılmış, bir fıçının içine konulmuş üzerine beton dökülüp toprağa gömülmüştü. Bunu nüfuzu olmayan birinin yapamayacağından yola çıkan polis tüm yakın çevreyi ele aldı. Ulaştıkları en önemli kişi Gültekin’in eski arkadaşı ve gayet zengin olan Cemal Metin Avcı’ydı. Sorgulanan adam tüm cinayeti itiraf etti. Ömür boyu hapis cezası beklenen mahkeme süreci uzadıkça uzadı, ayları buldu. Sonunda mahkeme haksız tahrik indirimi vererek Cemal Metin Avcı’yı 23 yıl hapis cezasına mahkûm etti. Fakat bu haberi duyan herkes ortalığı adeta ayağa kaldırdı. Haksız tahrik indirimi haberi özellikle sosyal medyada büyük tepki çekti.
İşte bu aşamada söyleyecek birkaç söz kalıyor. Kadın cinayetleri toplumda kanıksanmaması ve mutlaka tedbir alınması gereken önemli bir sorundur. Kimsenin dile getirmediği ama içinden sayıkladığı "O da hak etmiş, canım" cümleleri son bulmadıkça bu sorunun çözülemeyeceği besbelli. Her ne olursa olsun hiçbir kadın yakılarak, asılarak, silahla vurularak, bıçaklanarak ya da diğer istismar silahlarıyla yaralanmayı ya da ölmeyi hak etmiyor. Hiç kimse hak etmiyor…
Bir sonraki yazımızda bu defa da erkeğe yönelik şiddeti konuşacağız. Erkekler yalnızca erkeklerden mi şiddet görür? Anaerkil toplumlar var mı ve bu toplumlarda çok eşlilik görülür mü? Kocasına şiddet uygulayan kadınlar bulunuyor mu? Cinayet dosyalarının önemli bir çoğunluğunda neden erkek kurbanlar var? Kadın cinayetlerinin oranı sanıldığı kadar yüksek olmayabilir mi?
Görüşmek dileğiyle…
Çok güzel bir yazıydı, ufuk açtı.