The Prince kitabını tamamlamış, düşüncelerini topluma anlatabileceği koskoca bir külliyat bırakmıştı. Ona göre başarıya ulaşmak için her türlü hileye, desiseye, ahlaksızlığa başvurulabilir, her yol denenebilirdi. Özellikle de siyasette ve hükümdarlıkta. Cennete değil cehenneme gideceğine inanıyordu. Karşılaşacağı ilk kişilerin ise krallar ile onları bu yola sürükleyen papazlar olacağından emindi. Cehennemde biraz daha ilerledikçe diğer din adamlarına, havarilere ve nihayetinde de dilencilere denk geleceğini düşünüyordu. Daha doğrusu son nefesini verirken bunları söylemişti. O adam Niccolò Machiavelli (Makyavel) idi. Sonraki yıllara damgasını vurmakla kalmayıp farklı alanlardaki çalışmalara da ismini altın harflerle yazdıracak olan çıkarcı kişiydi. Onun insanlara sirayet eden bu tuhaf yaklaşımı adeta bir alışkanlık haline gelecekti.
Makyavelizm siyasetten doğan bir kavram. Siyasette güç kazanmak, iktidarı ele geçirmek ve zamanla yerini sağlamlaştırmak için birçok yol ve yöntemi görebileceğiniz bir düzen. Machiavelli’in amacının siyasilere ders vermek mi yoksa makam kazanmak mı olduğunu bilmiyoruz. Ama onun hükümdarlığa dair önerileri hep baki kaldı. Hatta ardından gelenler bunu daha ileri bir boyuta taşıdı. Adolf Hitler’in Propaganda Bakanı seçtiği Joseph Goebbels halkın manipüle edilmesinde önemli bir rol oynamıştı. Ta ki karşı kuvvetler Berlin’e girinceye kadar. Şehrin merkezine askerler girerken radyoda hâlen nasıl destansı bir zafer kazanılacağına ilişkin sözler söylenmeye devam ediliyordu. Halk için acı gerçek kapılarına düşman birlikleri dayanınca ortaya çıkmıştı. Bu durum, halkın manipüle edilmesinde medyanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Siyasetçiler her zaman halktan çok kendi çıkarlarını öne koyan yaklaşımın esiri oldu. İktidara gelenler halkın refahını düşünmek yerine ceplerini doldurmayı seçti. Tıpkı ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi "İktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etti." Daha anlaşılır bir tabirle; siyasetçiler çıkarları için ülkelerini istila edenlerin amaçlarına hizmet etti. Yani bir nevi hainlik bile yaptılar.
Zamanla Makyavelizm sadece siyasete değil hayatın diğer alanlarına da sirayet etti. Topluma adeta bir uyuşturucu gibi zerk edildi. Herkes amacına ulaşmak için her yolu dener hâle geldi. Ne yazık ki işin en korkunç yanı, her yolu mubah gören bu yaklaşım toplum nezdinde kabul edildi. İnsanlar arzu ettiklerini gerçekleştirebilmek için elini köze sokmayı, günah işlemeyi, adam öldürmeyi ve harama bulaşmayı göze aldı. Bu durum zamanla evrimsel biyolojinin ve psikolojinin konusu hâline geldi. Her konuda kendi çıkarını düşünen, insanları sömüren ve ahlaktan yoksun olanları temsil eden bir kavrama dönüştü. Bu tür manipülatif insanlara Makyavelist denildi. Hatta suç biliminde Karanlık Üçlü de denilen kötü insan özellikleri arasına girdi. Karanlık üçlü, çoğunlukla seri katillerde rastlanan; narsisizm, Makyavelizm ve psikopati kavramlarını içinde barındıran bir tabirdir. Suçlular kibirli, kendini önemseyen, başkalarını manipüle eden, duygusuz, ahlaki değerlerden uzak ve empati kuramayan kursa bile vicdanen bunu sürdüremeyen insanlardır. İşte Karanlık Üçlü tam olarak bu ölüm üçgenini temsil eder. Makyavelizm’e örnek olarak genellikle en çok bilinen seri katillerden biri olan Ted Bundy verilir. Çünkü mahkeme sürecini manipüle eden tutumu ile yargılama sürecini oldukça uzatmıştır. Bir diğer katil ve tecavüz suçlusu olan Charles Ng de bu manipülasyon tekniklerini kullanarak devleti 20 milyon dolar zarara sokmuş ve hâlen cezası infaz edilememiştir.
Manipülasyon teknikleri demişken bu konu hakkında birkaç bilgi vermeden geçmeyelim. Manipülasyon, diğer insanları kontrol etmek ya da baskı altına almak amacıyla yapılan, olan bir şeyi olmayan ya da bağlantısız bazı olaylarla gölgelemektir. Bunu yaparken bazı teknikler kullanılır. Mesela bunlardan birisi Dürtme Teorisi’dir. Korkular ya da alışkanlıklar üzerinden insanlar manipüle edilir. Örneğin örümcekten korkan birinin odaya girmesini engellemek için duvarlara ağ resmi çizmek, el yıkama alışkanlığı kazandırmak için çocuk tuvaletlerine çizgi film kahramanı baskılı sabunluk koymak bu tekniğin sonucudur. Fakat her teknik bunun kadar masum değildir. Hayali Gerçek Etkisi de denilen manipülasyon çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Reklamcılıkta, siyasi propagandada ve medyada çok sık kullanılır. Yalan bir haber ya da bilgi insanlara defalarca gösterilir. Bir noktadan sonra insanlar bunun yalan olduğunu bilseler bile inanır ve desteklerler. Bir diğer korkunç manipülasyon ise Çocuk Bakımı’dır (Child Grooming, Çocuk Tımarı olarak da geçer). Hukuk terimi olarak da kullanılan bu kavrama göre; cinsel istismar için aileye yaklaşan kişi kendisinin çok iyi birisi olduğu izlenimi yaratmaya çalışır. Zamanla güven kazanır ve ilk fırsatta çocuğu istismar eder. Bunun en kötü örneği seri katil Albert Fish’tir. Kaçırdığı çocukları öldüren ve yiyen Fish, ailelere yediği etin lezzetini anlatan mektuplar sayesinde yakalandı. Saf yerine koymak, iyi polis-kötü polis gibi davranmak, yıldırmak, gözdağı vermek ve DARVO yani suçu reddedip saldırmak ve kurbanı suçlu pozisyonuna düşürmek gibi teknikler de bulunmaktadır. Manipülasyon tekniklerine dair kapsamlı bir yazıyı ağustos ayının ortalarında sizlerle paylaşacağız.
İnsan denilen tür aslında sonuç odaklıdır. Süreci pek önemsemez, bu dönemin çabucak geçmesini isterler. Bu nedenle de ellerinden geldiğince yolu kısaltmaya çalışırlar. Makyavelizm denilen kavram tam olarak burada devreye giriyor. İnsanlar sonuca ulaşmak için yalan söylemekten çekinmiyor, kandırıyor ya da olanları farklı göstermeyi tercih ediyor. Erkekler ve kadınlarda Makyavelizm farklı şekillerde işliyor. Erkeklerin makyavelistliği daha çok liderlik arzusu üzerine kurulu. Evrimsel biyolojide de bu konu hakkında çalışmalar bulunuyor. Erkekler bulundukları topluma liderlik etmek, daha güçlü olmak ve sözlerini dinletmek için çeşitli yollara başvuruyor. Kadınlar ise daha çok sıkıştıkları anda kendilerini kurtarmak, savunmasız olduklarında birine sığınmak ve güç sergilemek amacıyla başkalarını zor duruma sokmak için manipülasyon yapmayı deniyor. Kadınlar manipülasyonu daha çok hemcinslerine uyguluyor. Burada en çok sorulan soru ise hangi cinsin daha Makyavelist olduğu. Çalışmalarda ortaya çıkan sonuçlar birbirini yalanlıyor. Yani "En Makyavelist hangisi?" dediğinizde bile manipüle edilebilirsiniz. Fakat çoğunluğa bakarsanız kadınların bir nebze öne geçtiği söylenebilir.
Makyavelist insanlar yaşlandıkça daha çok ustalaşır ve daha fazla yalan söylerler. Yalan söyleme alışkanlığı çocukluk aşamasında edinilir. Sakarlıklarını, yaramazlıklarını saklamak ve cezalardan kurtulmak için başlayan beyaz yalanlar gelişim sürecine bağlı olarak değişir. Bu nedenle ödül ve ceza sistemi uygulamanın çocuk gelişimi üzerindeki etkisi hâlâ tartışılıyor. Zamanla çocukluk masumiyetinden uzaklaşır ya kendimizi kurtarmak için ya kibarlıktan ya da birine zulmetmek için yalan söyleriz. Fakat yalanı alışkanlık haline getirmek Makyavelizm’den uzak bir davranış biçimidir. Buna psikolojide Mitomani denir ve istisnasız her durumda yalan söylenir. Mitomaniye tutulan insanlar Makyavelist olabilir ama Makyavelist herkes mitoman değildir.
Makyavelizm ve zekâ ilişkisi birçok çalışmada incelendi. Ancak insanları çoğunlukla başarıya götüren bu manipülasyon tekniğinin zeki olmakla hiçbir alakası yoktu. Yani sıradan bir insan tarafından bile kandırılabilir ve etkilenebilirsiniz. Âşık olduğunuz biri sizi istediği gibi şekillendirebilir, sakat zannettiğiniz dilenci aslında sakat olmayıp Karun gibi zengin olabilir, anneniz size kendisini acındırabilir, ibadethane için para topladığını söyleyen bir adam elde ettiği parayı gece kulüplerinde yiyebilir, çocuğunuz ağlayarak istediğini elde edebilir. Ama bunların tümünün Makyavelizm olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü Makyavelist yaklaşımda bu işi yapanın bilinçli olması gerekir. Yani çocuğunuz huzursuzluk çıkararak istediklerini dayattığında Makyavelist olmaz. Ama bu şımarıklığın uzman bir pedagog tarafından gözlemlenmesi gerekmektedir.
Meslek seçimi ya da kariyer de Makyavelizm için önemli bir etkendir. Kimi zaman insanlar mesleklerine bazen de meslekler insanlara uyum sağlar. Örneğin siyasetçiler, pazarlamacılar, işletmeciler genellikle Makyavelist olurlar. Seçmenleri ya da müşterileri kandırarak yani manipüle ederek başarıya ulaşırlar. Makyavelizm’in en düşük olduğu meslek grupları ise sağlık çalışanları, öğretmenler ve sosyal yardım uzmanlıklarıdır. Bu insanlar diğer insanlara maksimum fayda sağlayabilmek için özveri gösterirler. Zamanlarını, sağlıklarını işlerine feda eder, bu nedenle aileleri konusunda ihmalkâr davranırlar. Makyavelizm ile özveri neredeyse taban tabana zıt kavramlardır. Fakat en usta Makyavelistler bunu bile kullanırlar. Karşılarındaki insanlara özveride bulunuyormuş gibi yaparak bir koyup üç almayı planlarlar. Aslında bu durum; kaz gelecek yerden tavuğu esirgememektir ve iyi Makyavelist bunu yapma konusunda gayet mahirdir.
Hiçbir Makyavelist kendisine safiyane hislerle iyilik yapılacağına inanmaz. Kendi karakterlerinden yola çıkarak iyilik yapmanın mutlaka bir amacı olduğunu düşünürler. Bu da ciddi anlamda insanlara karşı güvensizlik oluşturur. Son zamanlarda sosyal medya platformları aracılığı ile de iyice yayılan bu durum toplumsal güven eksikliğine yol açar. Örneğin siyasetçilere güvenmeyen bir kişi onları temsil eden bürokratlara, bürokratların emri altında çalışan memurlara da güvenmez. Devlet dairesi dışında özel sektörde oluşan faydacı yaklaşım nedeniyle insanlar birbirlerine kuşkuyla yaklaşır. Belgeli, evraklı işler artar. Söz veren sözünü tutmaz, borçlu borcunu ödemez, birçok işi zamana yayarak geciktirir ya da yapmaz. Bu da toplumsal gerginliği arttırır ve zamanla gruplar arası kopuş yaşanır. Tepeden tırnağa kadar uzanan güvensizlik iklimi zamanla tüm toplumu kuşatır. Böylece milli hassasiyetlerden uzak, birbirini desteklemeyen ve bireyselliği önemseyen bir yapı oluşur. Bu durum tespih zincirinin dağılması misali insanların birbirinden uzaklaşmasına neden olur. İşte bu nedenle denilebilir ki, güven duygusu toplumlaşmanın temel gerekliliklerindendir.
Bu noktada şunu söyleyebiliriz. Elbette beyaz yalanlar hayatımızın bir köşesine kurulmaya devam edecek. Ama bunu insanları manipüle etmek için kullanmak hiçbir zaman kabul edilmemeli. Toplumdaki bozulmanın en kötü tarafı bunun mubah görülmesi ve normalleştirilmesidir. Çünkü iyilik, karşılık beklenmeyerek yapıldığında dalgalar halinde yayılan ve insanlığı kuşatan altı yüz bin kanatlı bir melektir. O güven yaralarımızı da iyileştirir.
Bir sonraki yazımız olan Psikopati’de görüşmek dileğiyle…
Çok doyurucu bir yazı olmuş