Chat uygulamasını açtığında karşısına çıkan kişi tam da aradığı kriterleri taşıyordu. Tıpkı kendisi gibi insan eti yemek isteyen ve her türlü fanteziyi gerçekleştirecek biriydi. Mühendis olarak girdiği ve zamanla yükseldiği Siemens AG şirketinde üst düzey bir yöneticiydi. Eğitimli, kibar ve aklı başında görünen bir adamdı. Buluşmak için gittiği evde karşılaştığı kişi Armin Meiwes’ti. Önce biraz oturdular, birbirlerine baktılar. Armin ayağa kalktı, güzelce dinlenmiş olan Güney Afrika şarabını sarsmadan getirdi ve usulca kadehlere döktü. Ortam artık yeterince müsaitti. Onunla buluşan adam planlarını hayata geçirmek için eline aldığı yirmi tane uyku hapını aralıklı yudumlarla içmeye başladı. Kendinden geçmek üzereydi. Kasaturayı alan Armin adama doğru yaklaştı. Pantolonunu indirdi ve eline aldığı penisi hızlı bir hamleyle kesti. Uykuya dalmakta olan adamın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Armin eti bir güzel marine etti ve tavaya attı. Karşısındaki adamla oturup yemeye çalıştılar ama et neredeyse yanmıştı. Penisi kesilen adam o süre içinde epey kan kaybetmişti, bir türlü kendine gelemiyordu. Armin ise ısırdığı etin lezzetine doymamıştı. Karşısındaki adamın bu uykulu hâli ertesi gün ölümle nihayet bulacaktı.
Armin Meiwes, 1961 yılında Almanya’da doğmuş ve çok zengin bir ailenin içinde büyümüştü. Annesi Waltraud babasından neredeyse yirmi yaş büyüktü. Çok otoriter bir kadındı. Evin içinde yaşanan huzursuzluk sebebiyle çocukluğunun pek de sağlıklı geçtiği söylenemez. Buna karşın istedikleri yapılan ve iyi yetiştirilmeye çalışan bir çocuktu. Onun bu yalnızlığı arkadaş canlısı olmasını sağladı ama bir o kadar da çekingen yaptı. Bu çekingenliği sebebiyle yeni arkadaş edinmekte zorlandı. Sekiz yaşına geldiğinde babası ağabeyini de alarak evi terk etti. Okulda zorbalığa uğradı, ezildi ve aşağılandı. O günlerde eline geçen Hansel ve Gratel romanını okuduğunda zihninde bir plan belirdi. Arkadaşlarını yemek istiyordu, böylece onları daima içinde tutabilecekti. Hatta bu düşüncesini ilerleyen yıllarda anlattığı zaman çok sayıda roman ya da diziye konu olmuştu. Hatta ülkemizde Kanıt dizisinin bir bölümü Meiwes’ın hikâyesine atıf yapar. Bu dönemde de Meiwes seri katillerin hayatını anlatan çok sayıda kitap aldı, en ince detaylarına kadar okudu. Yirmili yaşlarına geldiğinde yeni çıkan bilgisayarlara merak sarmıştı. Orada aradığı her şey vardı. Arkadaşlar buldu, pornografiye ulaşımı daha da kolaylaştı. Kendisi gibi insanlarla muhatab olma şansı yakaladı. O sırada askere gitmek istedi, orduya girdi. Meiwes biseksüeldi, orduda tanıştığı eşcinsellerle ilişkiye girdiği gibi dışarıda fahişelerle de vakit geçirmekteydi. Askerliği tamamlayıp evine döndüğünde annesi iyice yaşlanmıştı. 1999 yılında Waltraud hayata gözlerini yumdu. İşte Armin için bu olay dönüm noktasıydı.
Geçtiğimiz yazılarda konu edindiğimiz Dark Web platformuna uzun zamandan beri meraklıydı. Sohbet odalarına girdi ve The Cannibal Cafe (Yamyam Kafesi) isimli bir bağlantının en çok bilinen ismi oldu. Kullanıcı adı Franky’di, çocukluğundan beri edindiği hayalî sarışın kardeşinin adıydı ve tıpkı adı gibi dürüsttü. Ne istediğini biliyordu. Bir gün internete bir ilan vermek istedi. Hayatında hiç yapmadığı bir şeyi, insan etini tatmayı arzuluyordu. Verdiği ilana da şunu yazdı "18-30 yaş arası, iri yapılı ve kesilip tüketilecek bir adam arıyorum." Müşterisini arttırmak için yeni bir lakap da bulmuştu, Usta Kasap. Belki inanamayacaksınız ama bu ilana çok sayıda insan karşılık verdi. Hepsi son anda vazgeçmesine karşın Siemens AG’de yönetici olan Bernd Jürgen Armando Brandes isminde 43 yaşında bir adam sonuna kadar gitmeye kararlıydı. O da Meiwes gibi biseksüel bir erkekti ve çocukluğunu yalnız geçirmişti. Anlaşmalarına göre Meiwes Brandes’ın penisini ısırarak koparacak ve daha sonra yiyeceklerdi.
9 Mart 2001 Cuma günü Brandes Meiwes’in malikanesine geldi. Sıcak bir karşılamayla içeri girdi. Biraz konuştular, Güney Afrika şarabı içerek birbirlerine hayatlarından bahsettiler. Meiwes ayağa kalktı ve kameranın düğmesine bastı. Yaşanan her şeyi kaydetmek istiyordu. Brandes ise o anın geldiğini anlayıp cebinden çıkardığı uyku haplarını almaya başladı. Yirmi adet uyku hapını yuttu hatta yetmedi bir şişe de öksürük şurubu içti. Gözlerini açamaz bir halde iken Meiwes’ten penisini ısırmasını istedi. Plana sadık kalacaklardı, Meiwes partnerinin isteğini yerine getirdi ve tüm kuvvetiyle ısırdı. Lakin esnek deri sebebiyle bir türlü koparmayı başaramadı. Penisi koparamayacağını anlayınca eline aldığı kasatura ile bölgeyi kesti. O esnada kamera kayıt altındaydı. Brandes’ın vücudundan kan fışkırarak akıyordu. Adamın acısını hissetmemesi için Meiwes ona acımtırak bir içki olan schnapps (Avusturya likörü) verdi. Gerçekten de işe yaramıştı. Kopardığı eti ısırmasını istedi ama muhtemelen kan kaybı, yüksek oranda alkol ve uyku hapı nedeniyle bayılmak üzere olan adam bu isteği yerine getiremedi.
Meiwes gitti eti biraz baharat, Hindistan cevizi ve sarımsakla marine etti. Pişirmeye çalıştı ama diğer etlere benzemiyordu. Nispeten yanmış eti karşısına oturduğu adamla yemeye kalktı, onu da başaramadı. Brandes’ı aldı, adına Katliam Odası dediği meşhur mavi fayanslı banyosuna götürüp yatırdı. Adam zaten kendisinden geçmiş vaziyetteydi. Kamera hâlen çalışmaya devam ediyordu. Kan kaybı yaşayan Brandes banyoda titrerken Meiwes eline aldığı Star Trek’i okumakla meşguldü. Üç saat kadar okuyup sonra da gidip yatağına yattı. Bu vaziyet sabaha kadar sürdü. Ertesi günün erken saatlerinde mutfaktan keskin ve büyük bir bıçak aldı. Banyoya girdi ve yarı baygın vaziyetteki Brandes’ı bir güzel yıkadı. Sonra da bıçağı boğazına dayadı. Beğenmesine rağmen yeme dürtüsüne mâni olamadığı adamı son kez öptü. Tek hamlede başını gövdesinden ayırdı. Meiwes’in mahkemede vereceği ifadeye göre Brandes son anlarında gayet mutluydu.
Brandes’ı öldüren katil bedeni bir et kancasına taktı ve güzelce parçaladı. Küçük kaplara yerleştirdi. Ardından eline aldığı kutuları derin dondurucuda bulunan pizzaların altına dizdi. Serimizin 3. yazısında konu edineceğimiz Katherine Knight gibi kafasını bir tencerede pişirmek yerine bahçeye gömdü. Kemikleri neredeyse toz haline getirip un olarak kenara ayırdı. Bir sonraki senenin Ocak ayına kadar 20 kilogram eti çıkarıp pişirdi. Fakat elindeki et bitmek üzereydi. Hemen yeni kurban aramaya başladı. Tekrar ilan verdi. Biri Londra’dan olmak üzere beş kişiyle görüştü. O sırada Dark Web’e yeni ısınan, Innsbruck’ta okuyan bir üniversite öğrencisi bu ilanı gördü. Aradan biraz daha zaman geçti ve bingo. Meiwes kendisine dönüş yapan bir adamla ciddi şekilde konuşmaya başladı. Buluşma için yer ve zaman ayarlandı. Gelen adam tam da istediği gibiydi. Kapıyı açtı ama bu onun sonuydu. Çünkü tanıştığı adamın polis olduğunu bilmiyordu. Üniversite öğrencisi ilanı görür görmez polisi aramış, emniyet gidip Meiwes’e baskın düzenlemek yerine sahte bir profil açmıştı. Ev tarandı, bahçe kazıldı ve Meiwes her şeyi itiraf etmek zorunda kaldı.
2004 yılında Kassel’de mahkeme kuruldu. Artık katil yargı önünde hesap vermeye hazırdı. Elinde bir kaset, derin dondurucuda bulunan etler, bahçeden çıkan kafatası. Yargılama süreci ise herkesi şoklardan şoklara sürükleyen çok sayıda tuhaf hadiselerle doluydu. Armin Meiwes’ın avukatları çok kilit bir noktadan savunmaya başladılar. Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nda yamyamlık suç olarak geçmiyordu. İlaveten gelen adam kendi etini yiyeceklerini bilerek gelmişti. Bu gibi etkenler sebebiyle mağdur tarafın tüm savunması boşa çıkıyordu. Hâkim ise Meiwes’in savunmasını haklı buldu, sekiz buçuk yıl hapis cezası verdi. Ama söyledikleri kimsenin aklından çıkmadı. Katil yaptığı hiçbir şeyden pişman değildi, insan eti yemekten cinsel haz duyduğunu söyledi. Hatta Brandes’ın iyi İngilizce konuştuğunu, onu yedikten sonra kendi İngilizcesinin de epey gelişme gösterdiğini ifade etti. O sırada Brandes’ın eski kız arkadaşı Bettina da sürece katıldı. "Düzenli bir ilişkimiz vardı ama erkeklerden hoşlandığı anlayınca terk ettim" dedi. Takvimler 10 Mayıs 2006’yı gösterdiğinde mağdur taraf kararı temyize götürdü ve Frankfurt Bölge Mahkemesi hakimleri alt mahkemenin kararını haksız buldu. Yeniden yargılama sonucunda Meiwes cinayetten suçlu bulunarak ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu durum yargılama aşamasında yaşanan sorunların adeta özeti gibiydi.
Meiwes tutuklandıktan sonra hapse girdi ve inanılmaz bir şekilde vejetaryen olmaya karar verdi. Hatta bir dönem siyasetle yakın ilgilenerek Yeşiller Partisi’ne destek veren mahkumların arasına katıldı. 2017 yılına geldiğinde Alman yasalarından yararlanmak için şartlı tahliye başvurusu yaptı. Bu başvurusu ciddiye bile alınmadı fakat en azından kimseye zararı dokunmayan ve gayet kibar olduğu gözlemlenen suçluya 2020 yılında küçük bir ödül verildi. Çeşitli zamanlarda yanına iki polis memuru görevlendirilip kılık değiştirerek dolaşması sağlandı. Meiwes belirli aralıklarla hapishaneden çıkıyor, Almanya’nın bir mevkine gidiyor biraz gezip dolaşıp geri dönüyor. Peki cinayetin işlendiği eve ne oldu derseniz, hiç kimse katilin dışarıdaki malını mülkünü sahiplenmedi. Zamanla ev içindeki eşyalarla birlikte terk edilmiş hayalet gibi bir yere dönüşmüştü. Çok sayıda sosyal medya fenomeni diyebileceğimiz şahıs buraya gelip çekimler yaptı. Elbette en çok merak edilen yer cenazenin parçalandığı banyoydu. Nisan 2023 tarihinde tüm bu korkunç olayların yaşandığı ev sabaha doğru yandı. İtfaiye ekipleri olay yerine yetiştiğinde dışarıdan güzel görünen ancak içinde facia yaşanan yerde koskoca bir kül yığını ile karşılaştı. Bir süre müdahale etmeye çalıştılar. Yangın öylesine kuvvetliydi ki binada oluşan yangının diğer binalara sıçramasını engellemek dışında bir şey yapamadılar. Yıllardır boş olan evin kül olmasında kundaklama ihtimali de araştırıldı. Herhangi bir sonuç elde edilemedi. Rotenburg Yamyamı’nın son hatırası da yok olmuştu. Daha önce binadan alınan (çalınan) mavi fayanslar şu sıralarda çok yüksek meblağlardan alıcı buluyor.
Peki ülkemize dönersek. Bunca suçun içinde muhakkak aklınıza takılmıştır, ülkemizde yamyamlık suç kapsamına giriyor mu diye. Aslında birebir olarak kanibalizm yasalarımızda geçmiyor. Ancak bu iş tümüyle de kendi hâline bırakılmış değil. Türk Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde kişinin hatırasına hakaret suçu vardır. Bu maddenin ikinci fıkrasında ölü birinin cesedini, kemiklerini kısmen ya da tamamen almak suç olarak kabul edilir. Cezası ise size belki ilginç gelecek ama üç aydan iki yıla kadar hapis cezasıdır. Bu nedenle üç kişiyi öldüren ve daha önce Türk Seri Katiller 2: İnsan Eti Yemek isimli yazımızda değindiğimiz Özgür Dengiz kurbanlarını yemesine rağmen yamyamlık sebebiyle cezaya çarptırılmadı. Yargılamada iki kişiyi öldürdüğü için iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, öldürmeye teşebbüsten 9 yıl, belgede sahtecilikten 2 yıl, ateşli silah ve mermi bulundurmaktan da 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yani birini yediğiniz için değil cesedine zarar verdiğiniz için cezaya çarptırılırsınız. Bu da koşullara göre değişiyor görüldüğü üzere. Bu durumun "Önleyici kanunlar yerine olay üzerine kanun yazma" konusunda yapılan eleştirileri haklı çıkarır cinsten olduğu da bir gerçek.
Serimizin bir sonraki yazısında ise ölümündeki şaibelerin güçlükle aydınlatıldığı, ABD hükumeti ile yakın ilişkisi sebebiyle topun ağzında yaşamaya alışmış, güzelliği ile dillere destan olmuş bir kadının, önemli bir film starının hayattan nasıl koptuğuna değineceğiz. Evet, Marilyn Monroe’nun sır dolu ölümüne. Görüşmek dileğiyle.