Doksanlı yıllar hep özlenen ve hayli eğlenceli yıllardı. Bir gün Sezen Aksu Hadi Bakalım’ı yayınlayıp insanları coşturuyor diğer gün Kerim Tekin isminde bir genç kızların gönlünü fethediyordu. Fakat her konuda olduğu gibi bunda da ambalaja aldanmamak lazım. Çünkü doksanlı yıllar aynı zamanda çok sayıda cinayetin işlendiği bir dönemdi. Yetmişli ve seksenli yıllarda olduğu gibi olaylar pek de gizli saklı kalmıyordu. O zamanlar televizyon izleyen çoğu insan birçok travmatik sahneye maruz kaldı. Sıcağı Sıcağına isimli programda o kadar çok adli vak’aya şahit olunuyordu ki bugün yayınlansa belki de çoğu insan kaldıramayabilirdi. Program bir reality şov olarak adlandırılıyordu ama örneğin üç kişiyi öldürmüş bir seri katilin röportajı izlenebiliyordu. Bir kadının öldürdüğü eşinin paramparça cenazesi tüm detaylarıyla görülebiliyordu. Akşamları ana haberlerde fail-i meçhul cinayete kurban gidenlerin sansürsüz görüntülerinin de ekranlara yansıdığını belirtmeden geçmeyelim. Yani doksanlar, görünen eğlenceli yüzünün ardında koyu ve karanlık sırlarla dolu bir küp adeta. Bu arada, ülkemizde fail-i meçhul sayısının on beş bini aştığı söylense de kayıplarla birlikte gerçek sayı 2000’i geçmez. Hatta son on beş senede fail-i meçhul sayısı gelişen teknoloji sayesinde birkaç kişi ile sınırlı kalmıştır.
Az kalsın Otoban Katillerinin işlediği cinayetler de bu fail-i meçhuller arasına giriyordu. İki uyuşturucu bağımlısını kafadar bir araya gelip araba kiraladılar. Akşam vakti yola çıkıp 1944 kilometre yol kat ettiler ve bu yol üzerinde rastladıkları 7 kişiyi öldürüp 2 kişiyi de yaraladılar. Tüm bunları da sadece 53 saatte gerçekleştirdiler. Eğer benzin istasyonundaki iki kişiyi öldürürken kameralara yakalanmasalardı şu an belki de aramızda geziyor olacaklardı. Her ne kadar medya bazında onlar bir seri katil olarak adlandırılsalar da aslında spree katiller. Daha önceki yazımızda değindiğimiz gibi bu şahıslar adam öldürürken soğuma evresi oluşmadığından seri katil sınıfına girmezler. Seri katil sınıfına girip girmediği tartışmalı olan bir diğer katil ise Erdinç Tümer. Çek senet işlemleri ile ilgili olarak aynı sene içinde beş cinayeti arka arkaya işleyince polis peşine düştü. Ancak hiçbir şekilde yakalanamadı. Tümer halen firari ve birçok seri katil araştırması yapan insan tarafından kendisinin bir istihbarat görevlisi olduğuna dair tevatür dolaşmaya devam ediyor. Amacı ve cinayetleri sebebiyle kiralık katil mi yoksa seri katil mi olduğu hâlen çoğu insanın aklında soru işareti olarak kaldı.
Eğer gerçekten bir seri katil arıyorsanız, o kolici katil olarak da tanınan Orhan Aksoy. Gençlik yıllarını hırsızlıkla geçiren katil 29 yaşına geldiğinde içindeki öldürme arzusunu durduramıyordu. O sırada büyük Gölcük Depremi olmuş ve insanlar adeta yürüyen hayaletlere dönüşmüşlerdi. Kim öldü, nasıl öldü ya da kimler sağ kaldı belirsizdi. İşte böyle bir ortamda, Ekim 2000’de ilk avını gözüne kestirdi. Fatih tarafında otururken komi olan ev arkadaşının telefonunu çaldığından şüphelendi ve bir gece onu uyurken boğdu. Cesedini bir kutuya koydu ve iyice bantlayarak Yenibosna’ya attı. Diğer kurbanı olan bir başka arkadaşını da aynı bahaneyle öldürdü. Sonrasında yine boğarak üç kişiyi daha katletti. Fakat katilin motifi hiç değişmedi. Hepsini boğarak öldürdü ve kolilerin içine koydu. Hatta kokmasın diye kimi ceset parçalarını gazete kağıtlarına sardığı ya da silikonla emniyete aldığı bilinenler arasında.
O sırada Yenibosna tarafında kutunun içerisinde bir ceset bulundu. Bu Aksoy’un öldürdüğü ilk kişi olan Mehmedi Yeşilyayla’nın cenazesiydi. Bu dönemde İçişleri bakanı Sadettin Tantan öncülüğünde geniş çaplı fail-i meçhul avcılığı başlamıştı. Bulunan cesedin çıplak olması ve bantlanması sebebiyle Hizbullah tarafından işlenen bir cinayet olduğu düşünüldü. Ancak Aksoy, Yeşilyayla’nın telefonunu kullanmaya başlayınca polis sinyali tespit etti ve katili yakaladı. Aksoy inatla vejetaryen olduğunu söylüyordu. Bunun sebebi kurbanlarını yemediğini kanıtlamaktı. Sonradan suçlarını inkâr etse de mahkemede Amerikanvari birtakım tuhaf hareketler yapsa da suçluluğu açıktı. İdama mahkûm edilecekti ancak o sırada idam cezası kaldırılınca müebbet hapis cezasıyla muamele edildi. O sırada katilin babası da aynı şekilde öldürülmüştü. Parmak izleri incelendiğinde cinayeti adamın kiracısının işlediği ortaya çıktı. Kopya cinayetler ve katile öykünme ise bir başka yazımızın konusu.
Önemli seri katillerden bir diğeri ise Artvin Canavarı. Yaşları 68 ila 95 arasında değişen 11 kişiyi öldüren adam kanıtlanan altı cinayetten sorumlu bulundu ve müebbet hapisle cezalandırıldı. Parmak izi bırakmamak için deri eldiven giyen ve gayet profesyonelce cinayet işleyen adam yine telefon sayesinde yakalandı. Tabii boğduktan sonra öldü sanıp tecavüz ettiği kadının bir anda uyanıp polise gitmesinin de rolü büyük. Katilin cinayet işleme motivasyonu ise biraz tuhaftı. "Yaşlılar bizim kaynaklarımızı sömürüyor" diyen katil, kurbanlarını öldürerek toplumu rahatlattığını söylüyordu. Ancak cinayetlerin detayları ortaya çıktıkça insanların tüyleri diken diken oldu. Çünkü Adnan Çolak kurbanlarını boğarak, darp ederek ya da baltayla vurarak öldürüyordu. Öldürdükten sonra da cenazelerine tecavüz ediyordu. İşte bu nekrofili hadisesi yüzünden kendisine soru sorulduğunda, sebep olarak ebeveynlerinin cinsel ilişkisine tanık olmasını gösteriyordu. Ancak polis biraz daha araştırınca Çolak’ın çok küçük yaşlarda iken amcasının istismarına uğradığını öğrendi. Beş yıl boyunca yargılandı. Suçlu bulunarak hapse atıldı. Sonra ne mi oldu? Rahşan Affı sayesinde o da ceza infaz kurumundan kurtuldu. 2005 yılında yayımlanan ve 2004 yılında yapılan kanunları baz alan yönetmelik uyarınca serbest bırakıldı. Şu an şartlı tahliye ile dışarıda bulunuyor ve suç işlemediği ya da suç işlediği bilinmediği için aynı şekilde yaşamaya devam ediyor.
Dezavantajlı grupları öldüren tek katil Adnan Çolak değil. Kuyucu Katil olarak da adlandırılan bir başka adamın yaptıkları kan donduran cinsten. Kuyusunun bir kumbara olduğunu söyleyen Özkan Zengin oraya para olarak insan cesedi atmayı kafasına koymuştu. Olay mahalline yakın bir yerde oturuyordu ve eşcinsellerle ilişki yaşıyordu. Fakat ilişki sonrası yaptıklarından pişman olup onları öldürdü. Paralarını da aldıktan sonra cenazelerini bir kuyuya attı. Fakat soruşturma ilerledikçe bu pişmanlık ifadesinin de yalan olduğu ortaya çıktı. Çünkü katil kurbanlarının narin, kibar hatta zayıf olmasına dikkat ediyordu. Çünkü bu insanları kolay öldürebilir ve sorun yaşamazdı. En genci 25 yaşındaki Enes Arıcı ve en yaşlısı ise 44 yaşındaki Yaşar Mızrak olmak üzere üçü eşcinsel beş kişiyi öldürmüştü. Fakat cinayet konusunda yeterince mahir olmadığı için kurbanlar ölürken epey eziyet çekmişlerdi. Hatta bir tanesini yarı ölü yarı diri şekilde kuyuya attığını da itiraf etti. Polis ekipleri cenazeleri bulduğunda neredeyse paramparça olmuşlardı. Kayıp ihbarları ile DNA örnekleri karşılaştırıldı ve yalnızca üç kişi eşleşebildi.
Türk seri katiller dizisinin son katili ise Yavuz Yapıcıoğlu. Yahut bilinen adıyla Tornavida Katili. Kayıtlara geçmiş en çok adam öldüren katil Yapıcıoğlu’dur. Çünkü kanıtlanmış 18, görgü tanıklarının ifadelerine dayanarak 40 kişiyi öldürmüştü. Dokuz kardeşi olan çok kalabalık bir ailede büyüdü. Evden ayrıldı, birkaç iş denedi fakat tutunamadı. O sırada evlendi ve boşandı. İstanbul’da Merter civarında yaşarken bir tarikata girdi ama orada da uzun süre duramadı. 1994 yılına geldiğinde kendisine sadece "Günaydın" dediği için bir kız ile çevresindeki iki kişiyi de öldürdü. Yakalandıktan sonra içinde başka bir kişilik olduğunu iddia edip deli taklidi yaparak hastaneye yatmayı, ardından da koğuşu ateşe vermeye kadar türlü olaylara karışıp hastaneden çıkmayı başardı. Yapıcıoğlu bu olaydan sonra çeşitli yerlerde birçok binayı ateşe verdi ya da adam öldürmeye devam etti. Ateş yakmaktan delice zevk almaya psikolojide Piromani denir ve çoğunlukla baba sevgisinden mahrum kalan insanların buna tutulduğu söylenir. Yapıcıoğlu adam öldürmenin yanı sıra ateşe olan aşırı merakı sebebiyle de ilginç biriydi.
Cinayetlerin peşi sıra işlendiği o dönemde annesi olanlara dayanamayarak kalp krizi geçirip öldü. Bu olaydan sonra Yapıcıoğlu birkaç kez akıl hastanesine kapatıldı ve her seferinde de çıkmayı başardı. Artık cinayetlerini eline aldığı tornavidasıyla işliyordu. Dört kişiyi arka arkaya öldürdü ve bir kurbanı da şişledi. Cesetleri çukura atarak kurtulmayı başarmıştı ama öldürme dürtüsüne mâni olamıyordu. Bir sabah namazı sonrası camiye girerek imama saldırdı ama öldüremeyince kaçtı. Fakat polis tarafından yakalandı ve hapse atıldı. Farklı şehirlerde de cinayet işlediği ortaya çıktı. Yapıcıoğlu yine en iyi bildiği şeyi, deli taklidi yapmaya devam etti. Fakat bu defa kendisine cezai ehliyetinin olduğuna dair rapor verildi ve yargılandı. Diğer seri katiller gibi 2000 yılından sonra cinayet işlemeseydi şu an serbest olabilirdi. Ancak Yapıcıoğlu hapiste ve cezasını çekmeye devam ediyor.
Üç yazı boyunca Türkiye’nin en önemli seri katillerine değindik. Aslında bunlar medyaya yansıyan ve epey sansasyon yaratmış olan kişiler. Esasen bilinen ya da bilmediğimiz, tahmin edilemeyecek sayıda çok seri katil var. Amcasının ailesini baltayla parçalayan 18 yaşındaki gençten tutun, babasını öldürtmek için kiralık katille anlaşan adamın bir kişiyi öldürmek isterken üç kişiyi öldürmesine kadar çeşitli cinayetler mevcut. Bir kısmı hapishanede cezasını çekiyor, bir kısmı işlediği suçtan pişman olup intihar ediyor ya da diğer mahkumlar tarafından öldürülüyor, bazıları ise hâlen dışarıda insan avlamaya devam ediyor.
Unutmayın, hepiniz bir kurban ya da katil adayı olabilirsiniz. Önemli olan hayata olan bakışınız ve vicdanınızı kaybetmemenizdir…