Alfred Tennyson’un “The Charge of the Light Brigade” (Hafif Tugay’ın Hücumu) şiiri, Kırım Harbi’nde yanlış bir emir alsalar da korkaklık göstermeyerek Rus müstahkem mevkilerine saldırarak ciddi kayıplar veren ve geri dönen Hafif Tugay’ın hikayesini anlatır. Dönemin savaş propagandasında da epey yoğun kullanan bu şiir, Yahya Kemal’in “Bin Atlı Akınlarda Çocuklar Gibi Şendik” şiiri gibi coşkulu ve epiktir. Fakat bu olaydan yıllar sonra Rudyard Kipling “The Last of the Light Brigade” (Hafif Tugay’ın Bakiyesi) şiirini kaleme alarak savaşın bir başka çehresini gösterir: Bu kahramanlardan geriye kalanlar unutulmuşlardır, fakir düşmüş ve gündelik işler peşinde güç bela geçinmektedirler. Bu şiirde de H. N. Atsız’ın “Topal Asker” şiirinde hissettiğimiz bir sitem ve vefasızlık havası sezilir.
Uzun zamandır çevirmek istediğim bu şiiri, Pazar akşamı okuması olarak TamgaTürk takipçilerinin beğenisine arz ediyorum. Şiirin orijinalinde birçok ifade Tennyson’un kullandığı benzetmelere gönderme olarak kurgulanmış, buna mümkün mertebe sadık kaldım. Fakat özellikle son kıtada İngilizce “charge” kelimesinin farklı anlamlarıyla bir söz sanatı yapıldığı için anlamdan uzaklaşarak kendi yorumumu -şairin ruhuyla uyumlu bir halde, elbette- verdim. Orijinali vezinli olduğu için şiiri vezinli ve aynı kafiye örgüsüyle çevirdim. İlk olarak Biryudumkitap vesilesiyle yayımlandı.
Hafif Tugayın Bakiyesi
Otuz milyon İngiliz buldu yatacak yeri,
Yataksız kaldı yalnız yirmi yorgun süvari.
Ne yemek ne metelik, ne bir meslekleri var,
Hafif Tugay’dan kalan bu işsiz kahramanlar;
Bilirler hayat kısa, bilmezler sanat uzun*
Destanları ölümsüz - hepsi açlıkla zebun.
Can çekişip ölürken para dilendilerdi
Otuz milyon İngiliz yirmi dört altın verdi
Eğildi aklar düşmüş, yaralı bir baş, hazin:
“Rus'un kılıçlarından sefalet daha keskin!”
İhtiyar çavuş dedi: "Gidelim şu şaire
Anlatır ya okulda Balaklava** nere."
Sancaksız, borazansız bir yürüyüş kolunda
Yürüdüler şairin konağının yolunda.
Uşak buyurdu "Durun, bahçeye yaklaşmayın"
Sahipsiz bakiyesi durdu Hafif Tugay’ın
Dikilmedi bir ağır yükle kambur belleri
Selam vermeye de güç bela kalktı elleri
Çökmüş omzu ve yırtık üniformayla edna
Alındı Hafif Tugay şairin huzuruna
İhtiyar çavuş sözcü oldu ve dedi: "Beyim,
Destanı siz yazdınız, söyleyin de bileyim;
Evet biz cehennemin ağzından dönüp geldik
Layık mı şimdi bize böylesine fakirlik?"
"Ekmek değil talebim, hayır, yine yazmanız
Savaşın sürdüğünü ekleyin bu kez, yalnız.
Anlatın, devam edin, bu savaş daha yavuz
Kahraman dedin bize... Açlıktan ölüyoruz!"
Ayrıldı küçük ordu, biçare ve kimsesiz,
Bir gayızla yüreği tutuşan şairimiz,
Bir şiir daha yazdı sardı ülkeyi yangın:
"Semiren her İngiliz kendisinden utansın!
Ey kibrinden geçilmez otuz milyon İngiliz!
Herkes sahipli, yalnız yirmi yiğit sahipsiz!
Çocuklarımız onun destanıyla büyürken
O sokakta yatıyor - kahrolsun senin ülken!"
İngilizceden çeviren: M. Bahadırhan Dinçaslan
*Ars longa, vita brevis.
** Kırım'da Hafif Tugay hücumunun gerçekleştiği mevki.