Birkaç ay önce sosyal medyada bir paylaşım gördüm. Üstü başı dağınık, pislik içinde, bakımsız bir herif ve altında “Eğer bu adamın tehlikeli birisi olduğunu düşündüyseniz fena halde yanıldınız. Kendisi bilmem ne ödülü almış ünlü bir bilmem necidir. Dış görünüş insanı yanıltır.” mealinde bir yazı. Hemen şunu düşündüm: Bu iyi niyetli gibi görünen paylaşımın önerdiği düşünce tarzıyla yaşasam ne olurdu? Muhtemelen bir tinerciye matematik problemi danıştığım için önce dalga geçilir, sonra belki bıçaklanırdım.
Birçok kitlesel dolandırıcılık tam olarak bu yöntemi kullanır. Mesela Ponzi sistemi kuranlar ve yardakçıları, yeni kurbanlarına “Falanca bu sisteme girdi, şimdi filanca arabaya biniyor” diye anlatırlar. Yahut herkesin bilmemne coin alarak zengin olmuş uzaktan tanıdığı birisi vardır. Herkes ona özenir, onun gibi olmak ister: Kimsenin aklına öyle olamayan diğerleri gelmez. Gençlerin her birisinin “sosyal medya fenomeni” olmak istemesi gibi; fenomen her ne ise onu olmayı başarabilmiş birkaç kişiyi görürler, sosyal medyadan para kazanmadan içerik üreten yüz milyonlarca insanı ise görmezler. O yüz milyonların içinde alelade biri olma ihtimalleri, aylık yüz binlerce dolar kazanan biri olma ihtimallerinden daha yüksektir.
Pekâlâ bu işe neden bu kadar takıldım? Woke furyası bir yandan eleksizlik yaratarak iyiyi, güzeli, başarılıyı değil farklılığı zatında bir değer kabul edip salt farklıyı ödüllendiriyor; öte yandan yukarıdaki dolandırıcılık yöntemine başvurarak önyargılara savaş açıyor. Önyargıları savunmak, öyle ki, bu satırları okuyanların dahi “yahu bu Bahadırhan delirmiş mi, niye önyargı savunuyor” demesine neden olacak kadar akıl dışı kabul edilen bir pozisyon haline geldi. Oysa önyargılar hayatidir ve faydalıdır.
İnsan zihni ekonomik çalışır. Bugün WinRar gibi programlarda kullandığımız algoritmalara benzer bir şekilde, mesela, kayıt alanından kazanmak için anahatlarla depo yapar. Bedeni de ekonomik kullanmak zorundadır ve bir de hayatta kalmak gibi küçük bir meselesi vardır. Bu yüzden çalıların arasından bir çift göz görür gibi olduğunda aniden adrenalin salgılar. Zira iyice inceleyip emin olarak canavar mı, yanılgı mı, zararsız bir hayvan mı olduğunu teyit ederek sonuca göre adrenalin salgılaması, hayatta kalma şansını düşürür. Öte yandan, canavarın suretini de hafızasında : - ) sembolüne benzer bir şekilde anahatlarıyla tutar, bütün detaylarıyla bir lepoarın çehresini hatırlamasına gerek yoktur. Bu sayede ekonomik ve hızlı bir şekilde cevap verebilir. Pattern recognition – örüntü tanıma denen bu mekanizma birçok alanda zihnimizin nasıl çalıştığını belirler.
Bu alanlardan biri, önyargıların doğuşu. Bir defa, önyargılar için nedene bile gerek yoktur. Literatür bize gösteriyor ki, insanoğlu genetik olarak önyargılı davranmaya programlıdır. Küçük yaşlardan itibaren, mesela, “benim grubum ve ötekiler” fikri geliştirir, ötekilere karşı temkinli davranır. Karanlıkta daha tedirgin olur ve karanlıkta belli seslere daha çok tepki verir. Gündüz korkmadığınız bir sesten ya da olaydan, gece korkarsınız. Zira insanoğlu gündüz nişine adapte olmuş bir canlıdır; gece gözleri iyi görmez, etrafında olup biten her şeyin peşinen tehlikeli olduğunu kabul etmesi, hayatta kalma ihtimalini artıracaktır.
Mark Schaller ve arkadaşları, yüz binlerce yıl çok değişmeyen şartlarda yaşamış atalarımızın zihninin o şartlardaki tehlikelere göre önyargılar geliştirdiğini ve şimdi şartlar değişmiş olsa da aynı mekanizmaların devam ettiğini söylüyorlar. Yaptıkları ilginç bir deney, mesela, insanların “grup-dışı” diğerlerine dair olumsuz önyargılarının özellikle karanlık ortamdayken arttığını gösteriyor. Normal şartlarda, etraf aydınlıkken (yahut mesela devlet düzgün işliyorken, kolluk etkili, adalet hızlıyken) önyargılarınıza göre hareket etmeyebilirsiniz, ancak etraf karanlık olunca (ülkeniz kaçak göçmen işgaline uğrayınca, ya da) tetikte olmanız olmamanızdan iyidir.
Şu halde insanların yurdunu terk etmiş, kimliksiz, aidiyetsiz, doğal düzenleme mekanizmalarından kopmuş birileri üstelik milyonlara varan sürüler halinde ülkesine girmişken tetikte ve önyargılı olmaları anlaşılabilir olmayı bırak, iyidir. Öte yandan, faillerin etnik kökenlerini sansürlediğinde iyi bir şey yaptığını sanan Woke müminleri, ciddi anlamda medeni bir yaşamın köküne dinamit koyuyorlar. Evvela, insanların gard almasını engelliyorlar; bu yüzden mesela Pakistan’a turistik geziye çıkan medeni kadıncağız tecavüze uğrayıp öldürülüyor. Çünkü Pakistan’ı kendi ülkesi gibi, Pakistanlıları da kendi insanı gibi kabul etmesi gerektiğine iman ettirilmiş, önyargılı olması ayıp sayılıyor. Halbuki Pakistan medeni bir ülke değildir ve eğer gezmeye değer güzellikler sunuyorsa (ki bence sunmuyor) tedbirle gitmekte fayda vardır.
Öte yandan bu bakış sistematik ve kronik sorunların çözülmesini de engelliyor. Mesela şu sıralar yazmakta olduğum Seküler Milliyetçilik – 21. Yüzyılda Türk Milliyetçiliğinin Pratiği kitabımda uzun uzun anlattığım üzere, niteliği değil niceliği önceleyen kültürlerden ve ailelerden gelen insanlar, diğerlerine göre suç işlemeye daha yatkınlar. Yahut boşanmış ailelerin çocukları, diğerlerinden daha fazla suça meyyal. Anne baba boşandı diye çocuğa ikinci sınıf muamele yapalım yahut öldürelim demiyorum; çocuğun suça daha meyyal olma ihtimalini ayıp olur diye gözardı etmeyelim ve gerekirse daha fazla rehberlik edelim, gözlem altında tutalım diyorum. Zenciler nüfusun %14’ünü teşkil ettikleri ABD’de cinsel şiddet suçlarının %27’sini, %4’ünü teşkil ettikleri Birleşik Krallık’ta kadın kurbanlı tecavüz suçlarının %10’unu işliyorlar ki bu rakamlar sansürlü rakamlar. “Not stated” kategorisinin çoğunun da onlara ait olduğunu biliyoruz. Hal böyleyse, “zencileri ötekileştirmeyin” demek yerine zencilere düzgün yaşamayı öğretelim demek daha doğrudur.
Pekâlâ okur diyebilir ki “eyy Bahadırhan, sen hiç önyargı kurbanı olmadın mı?” Bana önyargıyla yaklaşan insanlardan biriyle evliyim mesela. Zira önyargı kalabalıklar, jenerikler için söz konusudur. Kalabalıklar bir araya geldiklerinde bilgi değil, önyargı paylaşırlar. Fakat bireye dair bilgi sahibi olmamız mümkündür. Bilgi sahibi olma arayışımızı tetikleyecek bir gerekçe ortaya çıktıysa (eşim için bu zannediyorum tuhaf kelimelerle konuşmamdı – literatür erkeklerin etkilemek istedikleri kadınlarla konuştuklarında daha ilginç kelimeler seçtiklerini gösteriyor) önyargınızı kırmayı bilinçli bir eylem olarak seçebilirsiniz. Yoksa, mesela, hiçbir kutsalı olmayan bendeniz hele ki dost meclisinde epey ağır sayılabilecek türden kara mizah yaparım. Eğer Woke zihniyetinin aldatmacasına kanar ve “her sarkık bıyıklı, üç numara tıraşlı adam aynı değildir, her konuda mavra yapabilenleri de var” diyerek tersten önyargı kurarsanız, üzülürüm. Zira bana benzeyen insanların oturduğu bir kahvede bazı şahısları anarken doğru övgüler kullanmamanız bile bıçaklanmanızla sonuçlanabilir. Sizden böyle bir beklenti içine girmem bencilliği de geç, epey aşağılık bir tavır olurdu değil mi?
Hal böyleyken önyargılar iyidir, asırlara varan tecrübelerden süzülerek doğmuştur. İnsan hayatının her alanında önyargılara göre yaşamamalı tabii, ama bahsettiğim gibi kalabalıklar ve jenerikler söz konusu ise öyle yaşamak, yaşamamaktan daha huzurlu ve avantajlıdır. “Masken var, tipin korkutucu, kolay kolay taksiye almazlar ama ben soğukta dışarıda bırakmam” diyerek aracına aldığı adam tarafından vurulan taksici olmamak, olmaktan iyidir.
Bahadırhan Dinçaslan
Yararlanılan kaynaklar:
Prehistoric dangers and contemporary prejudices, Mark Schaller et al.
Stereotyping, prejudice, and discrimination at the seam between the centuries: evolution, culture, mind, and brain, Susan T. Fiske
The Genetic/Evolutonary Basis of Prejudice and Hatred, Harold D. Fishbein
Sizin Ulusalcı Kemalist Dünya Anlatısı ve Hayat Görüşüne düşmanlığınızın temeli buymuş demek ki, ön yargı. Evet cevabımı aldım, teşekkür ederim. Eğer hoşgörülüyseniz yayınlayın bu yorumu, samimiyseniz!
Yaşanan acılı hadise ve taksi şoförünün hayatını kaybetmesi üzerine kaleme alınan yazıya şu yorum... Gereksiz ve tiksinç Ulusalcı-Kemalist alınganlığı, duygusallığı diyorum ve susuyorum.
Emeğinize sağlık. Yine de şunu hep hatırda tutmalıyız: Zenciler o toplumda maddi olarak, sosyal, ekonomik ve ırk temelli ayrımcılıklara maruz kaldıkları için eğitim, sağlık gibi konularda geride kalıyorlar. Zenci olmaları değil sebep, ayrımcılık ve ırkçılığın ürettiği sosyoekonomik neticeler. Başka bir yerde bir zenci insani şartlarda yaşarsa pekala o muhittin en medeni insanı olabilir. Önyargı demeyelim belki, ama tedbirli olmamız da doğru olandır. Çünkü biz normal gündelik hayatta uzun yılların sorunların çözemeyiz, o an artık netice ile yüz yuzeyizdir ve bu neticeye karşı tabii ki önlem almalıyız. Ama bir yandan sebepler de sosyal, ekonomik vd. politikalar ile ortadan kaldırılmalıdır karar alıcı mekanizmalar isletilerek.
O tipe ve siveye sahip birini gördüğünüzde mümkünse yolunuzu değilse yönünüzü değiştireceksiniz.