Gazze Şeridi’ne konuşlanan terör örgütü Hamas, bir anda gerçekleştirdiği İsrail saldırısı ile tepkilerin ve maalesef destek çağrılarının hedefi oldu. Hamas'ın saldırısında Mossad'ın bilgisinin olup olmadığı çok tartışıldı. Bu bizlerin cevap verebileceği bir soru değil - doğası gereği muhtemelen sonsuza dek gizli kalacak.
Fakat bir ihtimal var ki o korkunç: Örgütlerin karşı-istihbarat ve örgütlenme modellerinin devletlerle baş edebilecek hale gelmiş olması. Yani, eğer ilk akla gelen senaryo doğru değilse ("Mossad Hamas'a bahane olsun diye yol verdi") bir örgütün elinde yüzlerce militanı sezdirmeden organize edip sistematik bir saldırıya sevk edebilecek kapasite olması korkutucudur.
Üstelik Türkiye İslamcı terörün mağduru, hedef ülkesidir. Kubilay'dan bu yana yüzlerce insanımızı kurban verdik. Bu olayların çoğunda yabancı devlet ve örgütlerin desteği de vardı.
Şimdi düşünün: Ülkemizde milyonlarca kaçak göçmen var. Bu göçmenler doğaları gereği radikalizasyona meyilliler ki, bir kısmı doğrudan savaş görmüş insanlar. Cihat temalı bir kampanya ile Hamas bunlar üzerinde tesir sahibi olursa ne olur? Tecrübelerini aktarırsa ne olur? Yüzlerce militanı eşgüdümlü yönetip, topladığı istihbaratın öngördüğü hedeflere isabetli bir şekilde sevk eden örgüt, Türkiye'yi bir gecede yangın yerine çevirebilir.
Üstelik örgütler arasında tecrübe aktarımı çok eski ve kökleşmiş bir davranış. Bilindiği gibi Filistinli teröristler PKK’ya tecrübelerini aktarmışlar, militan yetiştirmelerini sağlamışlardı. Mevcut yahut yeni kurulacak bir örgüte Hamas tecrübesinin aktarılması işten bile değil.
İsrail, Türkiye ve Azerbaycan için stratejik bir müttefiktir. Evvela, Türk Dünyası’nın kalanıyla aramızda bir kara köprüsünün kurulabilmesi için, Azerbaycan-İran çekişmesinden Azerbaycan’ın galip çıkması hayati önemi haizdir. Bir yandan Ermenistan’ı destekleyen, diğer yandan Afgan kaçakların Türkiye’ye ulaşmasını sağlayıp onları “istikrarsızlaştırma silahı” olarak kullanan İran’ın İsrail’le güncel restleşmesi İsrail yahut Kudüs etrafındaki meselelerden değil, Karabağ ve İran eksenindeki meselelerden kaynaklanıyor. Sonra, etrafı düşman Araplarla çevrili bir İsrail, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin en önemli müttefiki olacaktır. İran’ın Akdeniz’e çıkabileceği bir koridorun açılması ise hem Türkiye, hem dünyanın kalanı için çok ciddi bir tehdit arz eder. Yani, ideolojik faktörleri dışarıda bıraktığımızda dahi, İsrail’in Hamas saldırısı akabinde üstünlük sağlamasını istemek Türkiye’nin lehinedir.
Ancak ideolojik faktörler de önemli – hatta daha önemli. Bir grup insan, bir kadın cenazesini teşhir edip tekbir çeken varlıklarla özdeşim kuruyor ve kendisini ona ait hissediyor. Bir grup insansa bir araya gelmiş eğlenirken menfur bir saldırının kurbanı olanlarla benzer hissediyor. Hangisine aidiz? Bu sorunun cevabı çok önemlidir, memleketimizin Irak, Suriye, Lübnan gibi cehennemvari diyarlara dönüşüp dönüşmeyeceğini belirler.
İslamcı teröre askerlerini, aydınlarını, vatandaşlarını kurban vermiş, başkenti dahi bir dönem güvenle gezilmez bir yere dönüşmüş Türkiye’nin bu konuda hassas davranması hayatidir. Hem bir ülke olarak çıkarları, hem sıradan vatandaşlarının can güvenliği Hamas’ın kaybetmesine endekslidir. Bu bakımdan denebilir ki, İsrail’in operasyonlarında Türkiye’nin yegane kaygısı yeni kaçak göçmen akınlarını tetiklememek olmalıdır. İki devletli çözüm, Türkiye’nin de dile getirdiği bir tez – bu çözüm İsrail’in ulus kalmasını ve bölgenin ulus-devletler temelinde dizaynı anlayışını pekiştirecek olmakla ayrıca kıymetlidir.
Hamas’ın bu çatışmayı kazanması mümkün görünmüyor elbette, fakat Hamas’ın kazanması halinde neler olacağını düşünmek, menfur saldırılara (aynı PKK’lıların yaptığı gibi) whataboutism tekniğiyle gerekçe yazanların etkisini azaltacaktır diye düşünüyorum. Üstelik, Hamas kazansa Filistinliler de bundan bir şey elde etmeyecekler: İnsanların katledildiği, kadınların hayvan muamelesi gördüğü, en uzun sakal bırakanın en güçlü olduğu bir diğer Afganistan yaratılacak ve Filistinliler oradan kaçıp medeni ülkelere yerleşmek için can atacaklar. Hamas ideolojisi ve yöntemlerini ihraç edecek ve İsrail’den sonra birincil hedef ülke Türkiye olacak.
Hamas’ın yok edilmesi, başta diğer örgütlere tecrübe aktarımı ihtimalini önlemek, sonra yazı boyunca sayılan nedenlerden ötürü, bölgedeki bütün ülkeler için hayatidir. Aynı zamanda ordumuzun Gazze-Hamas ilişkisine benzer bir terör menfezi manzarası arz eden Kuzey Suriye’deki operasyonları için uluslararası meşruiyet kaynağıdır. Devlet-dışı aktörlerin, yani terör örgütlerinin temizlenmediği bir Ortadoğu, kan gölüne dönmeye devam edecek ve bu sıradanlaşmış manzara bir gün Türkiye’yi de içine çekecek.
Bahadırhan Dinçaslan
Israil Güvenlik Servisi’nin seküler, yurtsever ve kusurları da olsa tek vücut olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nü dini tandanslı HAMAS’ın kuruluşuna vesile olarak bölmesi, daha sonra kontrolünden çıkması… Ben Gvir gibi aşırı sağcı insanların hükümeti… Ne olursa olsun küçücük bir alanda 2 milyon insanın açık hava hapishanesinde yaşaması, suyunun yüzde 95’inin toksik olması, çok az elektriğe erişim, nüfusun yüzde 40’ının 14 yaş ve altı olması… Bu insanlar evleri işgal edildiği için oradalar, işsizler… Ve 1982 BM Genel Kurul kararına göre işgal edilen topraklarını silahlı direnişle müdafaaları meşru. HAMAS kötü, ama solcularda bile HAMAS’ın olumlu imajının sebebi şu: Abbas diplomatik yollardan hep çözmeye çalışıyor, sonuç ne: Daha fazla işgal, daha fazla yayılma, etnikçi ve dinci aşırı sağcı Yahudi hükümetleri ve daha zor bir hayat… Adil bir yazı olmamış, ben sizden daha insani bakmanızı beklerdim…
Abi dediklerin bence genel itibariyle doğru. Ben bu savaşa tarafsız bakıyorum. Tarafların bence çok da bir farkı yok. Terör devleti ve terör örgütü arasındaki kökeninde dini temelli bir çatışma. Aklıma takılan soru Hamasın yok olması durumunda İsrail çok başıboş kalmaz mı? Hamas bir çeşit sopa aynı zamanda. Nasıl bizim pkk belamız var onların da Hamas belası var. Nasıl pkk dışarıdan desteklenip bize karşı kullanılıyorsa İsrail de Hamas'la dengeleniyor. Hamasın yokluğu Ortadoğu'da İsrail'i çok çok güçlü bir devlet kılmaz mı? Hamas kullanışlı bir maşa değil mi?
içinde bulunduğumuz vahim durumu güzel özetleyen, analizlerle bir devletin yapması gerektiği gibi olaylara duygusal değil pragmatik bakış açısı getiren güzel bir yazı olmuş. yazarın eline sağlık