İzmir Belediyesi geçtiğimiz sene Eylül ayında bir yarışma açtığını ilan etmişti. İddiaları, kuruluşunun yüzüncü yıldönümüne özel Türkiye Cumhuriyetine bir şiir ve beste kazandırmaktı. Bu yarışmada dereceye giren beş şiir açıklandığında beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Aşağıda bestelenmeye layık görülen beş şiirin giriş kısımlarını koyacağım ki bu rezalete hep birlikte tanık olalım.
1-) Yüzleşme
Selam Arkadaş,
Ne bir Kahramanlık Destanı bu ki o çoktan yazıldı,
Ne bir ağıt, ne de Zafer Türküsü,
Aklında Cumhuriyet, yürekle bağırıyor sana, sevdalının biri.
Başlarken emin ol, aslında bu bir,
Aşk Şiiri…
Vazgeçme Arkadaş,
Umutlarından, hayallerinden, vazgeçme özgürlükten.
Sevmekten,
Sevgi seni sen, seni insan yapandır.
Gör ki; bu Vatan’da sevecek ne çok şey vardır.
Vazgeçme… Tüm bunlar için tek anahtardır elinde tuttuğun,
Bazen de unuttuğun Cumhuriyet,
Asla vazgeçme.
…
2-) 100. Yıl Marşı
Ayağa kalk ve düşün
Gecenin karanlığında
Güneşe dönsün yüzün
Bu sevgi bu coşkuyla
Cumhuriyet…
Yüzüncü yılında…
Karanlığı yenmek için
Bilimin ışığıyla
Yıldızlara varmak için
Bu sevgi bu coşkuyla
Çağdaşlık,
Yüzüncü yılında…
…
3-) (İsimsiz Yollanmış Bir Şiir)
Atamızdan emanet
Bizlere cumhuriyet
Hak, hukuk ve adalet
Cumhuriyet’le mümkün
Hazinedir hürriyet
Millette hâkimiyet
Muasır medeniyet
Cumhuriyet’le mümkün …
4-) Aydınlık Yarınlara
Onbeşlik Mehmetçik’le başlayan asil destan
Yüz yıldır göğüs gerdi bitmeyen akınlara
Kadın erkek yaşlı genç hepsi birer kahraman
Yüz yıldır yürüyoruz aydınlık yarınlara
Vatanın dört yanında dalgalanır al bayrak
Biz nöbette oldukça parçalanmaz bu toprak
Sensiz bize sığınak sensin bize son durak
Yüz yıldır yürüyoruz aydınlık yarınlara
…
5-) 100. Yıl Marşı
Tam yüzyıldır sönmedi, sevdası al sancağın
Tam yüz yıldır bitmedi, tütmesi ocakların
Bir sonsuz efsane bu, aydınlığı çağların
Dünden gelen hayatın, ülküsü yarınların
Yüz yıllık bir gerçek bu, sanmayın ki rüya
Uygarlığın yolunda, Cumhuriyet yüz yaşında
Çehresini çatmadık, asla nazlı hilalin
Tam yüz yıldır açıyor, özgürlük çiçekleri
Atamızdan emanet, bu vatan sevgisinin
Cumhuriyettir ancak, sevdası ve geleceği
Yüz yıllık bir gerçek bu, sanmayın ki rüya
Uygarlığın yolunda, Cumhuriyet yüz yaşında
Son şiir burada bitiyor, diğerlerinin devamı ise İzmir Belediyesinin sitesinde bulunabilir. Görülebileceği üzere hakiki bir rezaletle karşı karşıyayız. Üstelik bu yarışmanın büyük ödülü şiirin bestelenerek birinci olması hâlinde 100 bin TL, buradaki herhangi bir şiirin bestelenmemesi hâlinde de seçilen her şiire 10 bin TL idi. Yani bu şiirlerin yazarına toplamda 50.000₺ verilerek kamu kaynağı boş yere sarf edildi. Sonra ne mi oldu dersiniz, beste yarışmasına seksen sekiz adet beste gönderildi ve tabii ki hiçbiri finale kalmaya değer bulunmadı.
Bugün ise İzmir Büyükşehir Belediyesi, piyanist Fazıl Say ile bir proje yürütüyor. Fazıl Say, yaptığı açıklamada “Bunu da en iyi şartlarda, İzmir Büyükşehir Belediyesinin bize sağladığı imkanlarla gerçekleştirdik. İyi bir kayıt yaptık ve halkımızın da bu marşı seveceğini düşünüyorum. 'Ver elini' diye yazmış şair Ayten Mutlu. Bestelediğim 100. Yıl Marşı'nın sözlerinde ben onu çoğalttım. 'Ver ver ver ver elini' diye yazdım. Çünkü biz halkız, bir bütünüz. Yüz yıl önce de yüz yıl sonra da bir bütün olacağız. Birbirimizin elini tutarsak, 'Ver elini' dersek her şeyin üstesinden geliriz” demiş. Anlayacağınız kamu kaynağını bir kez daha heba etmek için bilinmedik bir şairin bir şiiri alınmış ve üzerine birtakım sözler eklemiş beyefendi. Öyle zannediyorum ki bolca Atatürk soslu, halkın Gazi’ye duyduğu sevgiyi istismar ederek kendi ayıbını örtecek bir hilkat garibesi çıkacak ortaya. Öyle olmasa, yani ortalama bir eser meydana çıksa bile İzmir Büyükşehir Belediyesi bu rezaletini temizlemiş sayılmaz.
Madem bu görevi Fazıl Say’a tevdi edecektiniz niçin yarışma açtınız? Madem yarışma açtınız ve para ödülü dağıttınız niçin Fazıl Say’a böyle bir görev tevdi ettiniz? Bizi aptal yerine mi koyuyorsunuz, aklımızla alay mı ediyorsunuz? İzmir Büyükşehir Belediyesi Fazıl Say ile beraber yürüttüğü bu son projesinin maliyeti hakkında açıklama yapmaya anlaşılması güç bu vaziyet sebebiyle mecbur ve önceki rezaleti sebebiyle mahkumdur.
Marş meselesine gelecek olursak Türkiye’nin yüzüncü yılını kutlayacak şiiri yazmak ve bu şiiri bir marş olarak bestelemek kimsenin uhdesinde değildir. Elbette birçok kişi veya kuruluş bu yönde çalışmalar yapabilir ancak görüyorum ki Fazıl Say bu meseleyi şahsileştirmiş, öyle ki 23 Nisan’da büyük bir konserle marşın halkla buluşacağı belirtilmiş. Layıkıyla iş yapamadığını, yapamayacağını ve kamu kaynaklarını boş yere sarf etmeyi alışkanlık hâle getirdiğini şiir yarışmasıyla ispat eden İzmir Büyükşehir Belediyesinin projesini Türk milletine mal etme çabasından son derece rahatsızım.
Eğer cumhuriyetimizin yüzüncü yılı şerefine bir marş yazılacaksa bu marş yine milletin bağrından kopup gelecektir.
İstiklal Marşı binlerce liralık bütçelerle yazılıp bestelenmedi. Millet maddi bir işgal ve manevi bir buhranla boğuşurken, küçücük bir dergah odasında milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy -ki o heybesinde millet namına büyük şiirler taşıyan bir şairdir- tarafından yazılan İstiklal Marşı, -bizzat şairin arzusuyla- ödülü para değil büyük bir marş olan bir yarışmanın mahsulüdür, kaldı ki bu eser Ersoy tarafından bütün şiirlerini ihtiva eden kitabına da alınmamış ve kahraman Türk ordusuna ithaf edilmiştir.
Şimdi bu belediye ve Fazıl Say hangi hadle bu işi sanki üzerlerine düşen kutsal bir vazifeymiş gibi lanse edebiliyorlar? Milli gururuna düşkün her Türk vatandaşını bu projeyi protesto etmeye çağırıyor ve nihayet Muhammed Bahadırhan Dinçaslan’ı -ki onun da heybesinde millet namına ‘Piyade’, ‘Türk Topçusuna’ ve ‘İttihat ve Terakki Destanı’ gibi büyük şiirler taşıdığına inanıyorum- cumhuriyetimizin yüzüncü yıl marşını yazmaya davet ediyorum ve son olarak her bestesine hayran olduğum ve şairin diline oldukça alışkın olan Muhammed Akif Kalaycı’yı güfte bittiğinde besteyi yapacak kadroyu oluşturmak üzere göreve davet ediyorum.
Şiir namusumuz, milli marş onurumuzdur.
Basit basit şiirler okurken hiç birşey hissetmedim hissettirmesi yada