Edebiyatımızda beş çıban olarak anılması gereken beş tekke vardır ve bunlar edebi okuryazar sayımızın ve kalitemizin her yıl şiddetli bir biçimde değişmesinde müspet veya menfi -ekseriyetle menfi- marifet sahibiler. Bu tekkelerin namları şöyledir; Adıdeğmezler, Alpaslanlar, Denizler, Mirasyediler ve Ömerler...
Bunları sırasıyla ele almak isterim. Adıdeğmezler. Adı üstünde bu tekke adını anmaya değmeyecek kadar sönük bir tekkedir. Aslında bunlar biricik tekke de sayılmaz, alemin dört yanında bu namda, adları aynı fakat geriye kalan her şeyleri farklı tekkeler bulunur. Bu tekkelerin kimi Elif'ten Çim'e ancak sayacak dervişlere sahiptir, tekkenin bu cins dervişleri eşe dosta odun satmaktan öteye gidemeyen, tabiri caizse hiç yoktan tekkede bir kadeh yuvarlamayı hayal eden beşerlerdir. Bu tekke dervişlerinin ikinci cinsi Çim'den biraz daha ileriye, Elif'ten Mim'e kadar, epey tez vakitte gelirler. Bu cins de badeye kadehin içinde değil, daha çok dışında düşkündür. Üçüncü cins de güç bela Elif'ten He'ye kadar ilerler ancak sonunu getiremez, yine biçaredir bunlar, sırra ısrarla ortak arayan toy dervişlerdir, her ne kadar bu tekkenin müntesiplerinden olmasam da ben biraz buranın üçüncü cins dervişlerine benzerim.
Alpaslanlar Tekkesi en acayip tekkedir. Burada derviş dervişe küser, söver hatta yeri gelir derviş dervişi döver, ancak bunlar elbette yolun (!) bir gereğidir. Bu tekkedeki şeyhlerin en garip huyu; kendi dervişlerini, öteki tekkelerin şeyhleri el üstünde tutmadan kolay kolay tutmamalarıdır, zannımca buradakilerin anlayışları biraz kıttır. Ayrıca buraya müntesip dervişin mizacında hiç de yola girecek kabiliyet gözükmez ancak aralarından illaki birkaç mahir çıkar. Şeyhleri de mecburen bu mahir dervişlerin eteğine yapışır çünkü tekkeye gelen giden bu mahirlerin yüzü suyu hürmetine gelir gider. Son olarak, bu tekkenin görüp geçirmiş şeyhleri içlerinden asla halife çıkartamadıkları için bazı Alp bazı Aslan postu giyerler, bundan sebep de kimseye yaranamazlar.
Denizler Tekkesi zındık dervişlerle doludur. Bunların yoluna talip olanlardan tekkeye girenlerin karnı tok, sırtı pek olur. Öte yandan tekkeye giremeyenlerin kırk yıl taş taşıdıkları yalan değildir. Bunlar, dervişlerini sağa sola öylesi bir tufan gibi yollarlar ki şanlarını işitmedik kimse kalmaz. Şanları alıp yürüdükten sonra biraz da mangırı gösterince hem ilmiyeye hem mescitlere istediklerini sokarlar hem de bunun tabii bir sonucu olarak alimler, imamlar ve müezzinler bunların peşine takılır. Bunların halifeden hiç korkusu yoktur ya yine de yalakalıklarını erken vakitte yapıp yollarını bulmayı ihmal etmezler, ileride halifenin ara sıra birkaç Denizlerci dervişe falaka atası gelirse de gelsindir, bunlara göre elbet parası yenecek asi şehzade bulunur.
Mirasyediler Tekkesi en fena tekkedir. Bunların dervişleri genelde her nesilde aynı şeyhe bağlı kalırlar. Bunlarda şeyh ölür, bunlar mevta olmuş şeyhin elini, kolunu, kıçını kısaca her bir uzvunu istilam eder, öper. Şeyhin oğullarından biri kabiliyetliyse ne âlâ, ölü şeyhin yerine posta oturtulur, yok oğullar kabiliyetli değilse bunlar yetmiş yıla ne sığarsa diyerek harala gürele sofraya yumulurlar. Bunlar yetmiş yıl yeseler yine doymazlar ya yine de birçoğu yemekten tıkanır ölür, tekkeyi de yakar gider. Bunlara göre hak yol bit efsaneden ibarettir. Ölü şeyhin yolunda dinlenilir, yemek yenilir, yemekli dinlenme yapılır, sonra tekrar yemek yenilir, uzar gider...
Ömerler Tekkesi ise en cambaz dervişlere sahiptir. Bunlarda şeyh hakikaten uçmaz fakat mürit öyle bir uçurur ki şeyh her Allah'ın günü Allah indinden bir şeyler indirir. Bu ulvi makama rağmen şeyhleri halifenin necasetini bile koklaya koklaya aşka gelecek kadar kurnazdır. Dervişleri de bok koklamaya alışkındır. Koklamakla yetinmeyenlerin belki içinden pasta çıkar diye burun ağız ne varsa helaya gömüldükleri vakidir. Bir de bunlar adam devşirmeyi iyi bilirler, para ve makamla tıpkı Denizler Tekkesi gibi pek çok alimi veya imamı saflarına çekmekte ustadırlar.
Ben bu tekkelere karşı yoğun bir öfkeden başka bir his beslemiyorum. Bazen hepsinin yerin dibini boylamasını istiyorum..
Ey ruhumuzu ve kanımızı emen çıbanlar, şunu bilin ki tekkeler er veya geç kapanacaktır. Kitapla kul arasına girilmeyecek vakitler yakındır, o gün geldiğinizde mühür yalnız kapınıza değil dudaklarınıza da vurulacak.