2016 yılında başlatılan ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen projeyle İran sınırımızda bulunan 46 bin kara mayını etkisiz hale getirildi. Avrupalı fonlayıcılarımızın parasıyla toplamda 83 bin kara mayını etkisiz hale getirilecek.
Eylül 2021'de projenin üçüncü aşamasının açılış töreninde konuşan Iğdır Valisi Hüseyin Engin Sarıibrahim, "Sınırlarımızdaki mayın temizliği, sınır güvenliğimizin alt yapısını oluşturmakta olup bu çalışmalar, ülkemizin sınır güvenliği konusunda gösterdiği kararlılığı ortaya koymaktadır" dedi¹.
Evet arkadaşlar, doğru duydunuz. Türkiye sınırlardaki mayınları ortadan kaldırarak sınır güvenliği konusundaki kararlılığını ortaya koyuyormuş.
Hasbinallahu ve nimel vekil...
Aynı açıklamada Bay Sarıibrahim "Sınır güvenliğimiz için artık mayınları değil, teknoloji ve yeni unsurları kullanmayı tercih ediyoruz" diyor. Herhalde şu İran sınırına örülen kerameti kendinden menkul duvardan söz ediyor. Bakın: Binlerce yasa dışı göçmen o duvardan nasıl da geçemiyor(!)
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi sınırlarını korumak yerine, bir körün dahi görebileceği boyuta ulaşmış olan yasa dışı göçmen ve sınır güvenliği sorununu dile getiren kişileri yıldırmaya çalışıyor. Evet bizim cumhuriyetimiz, onu korumak istediğimiz için bize hayatı zindan ediyor.
Geçen yazı hatırlayın, onca asayiş olayının yaşandığı günler oldu.
Türk kızları kaçak göçmenlerin istismarına uğradı; Kocaeli'nde bir Türk kızı, Ayşegül, kendisini sapık bir Afganistanlının cinsel saldırısından korumak istedi, o kaçak göçmen kızımızın başını taşla ezdi, haftalar boyu yaşam savaşı veren Ayşegül, sonunda hayatını kaybetti.
O saldırıların yaşandığı günlerde 6 Türk genci İstanbul'da bir pankart astı: Hudut Namustu.
Evet hudut namustu, ama öyle görünüyor ki Türk'ün namusu artık umum malı idi ve buna itiraz eden de Kovulmuş Şeytan'dan beterdi. Bu 6 Türk genci saatler içinde gözaltına alınıp terörle mücadelede sorgulandı. Gözaltında uğradıkları muameleyi kendilerinden müsaade almadığım için yazmıyorum. Sonra bu gençler, milliyetçi olduklarını iddia eden bir örgütün sistematik tehdit ve saldırılarına maruz kaldı, hepiniz hatırlıyorsunuz.²
Aradan geçen bir yıla yakın sürede pek bir şey değişmedi. Birkaç gün evvel Batuhan Çolak jandarmanın şikayeti üzerine ifade veriyordu.
Altındağ'da yaşanan olaylar ilk sarsıntı idi. İlk ve en küçük sarsıntı. Unutmayalım, Türkiye deprem bölgesidir, hem jeolojik hem de politik anlamda... Dominonun ilk taşını devirecek sarsıntının gelmesi de artık yalnızca bir an meselesidir.
Artık ya (Başbuğ Türkeş'in tabiriyle) "Cumhuriyet Hükümeti" üzerine düşeni yapmalı ve sınırları gayz ile kontrol altına alıp tüm kaçakları ve göçmenleri göndermelidir, ya da Türk milleti bu görevini yerine getirmeyeceğini net bir şekilde ilan eden siyasi prangadan ilk seçimde kurtulmalıdır.
Net konuşayım: Ya şimdi gereği yapılır ya da bedelini en acı biçimde öderiz. Örnekleri için Türkiye'de sayıları milyonlara ulaşan kaçak göçmenlerin memleketlerinin haline bakabilirsiniz.
Evet, hudut namustu.
Eylül 2021'de projenin üçüncü aşamasının açılış töreninde konuşan Iğdır Valisi Hüseyin Engin Sarıibrahim, "Sınırlarımızdaki mayın temizliği, sınır güvenliğimizin alt yapısını oluşturmakta olup bu çalışmalar, ülkemizin sınır güvenliği konusunda gösterdiği kararlılığı ortaya koymaktadır" dedi¹.
Evet arkadaşlar, doğru duydunuz. Türkiye sınırlardaki mayınları ortadan kaldırarak sınır güvenliği konusundaki kararlılığını ortaya koyuyormuş.
Hasbinallahu ve nimel vekil...
Aynı açıklamada Bay Sarıibrahim "Sınır güvenliğimiz için artık mayınları değil, teknoloji ve yeni unsurları kullanmayı tercih ediyoruz" diyor. Herhalde şu İran sınırına örülen kerameti kendinden menkul duvardan söz ediyor. Bakın: Binlerce yasa dışı göçmen o duvardan nasıl da geçemiyor(!)
Hasbinallahu ve nimel vekil.Yasa Dışı Göçmenler İran Sınırına Örülen Duvarı Merdivenle Rahatlıkla Geçtihttps://t.co/S9s2KM46li pic.twitter.com/0xOt4thjhB
— TamgaTürk (@TamgaTurk) January 16, 2022
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi sınırlarını korumak yerine, bir körün dahi görebileceği boyuta ulaşmış olan yasa dışı göçmen ve sınır güvenliği sorununu dile getiren kişileri yıldırmaya çalışıyor. Evet bizim cumhuriyetimiz, onu korumak istediğimiz için bize hayatı zindan ediyor.
Geçen yazı hatırlayın, onca asayiş olayının yaşandığı günler oldu.
Türk kızları kaçak göçmenlerin istismarına uğradı; Kocaeli'nde bir Türk kızı, Ayşegül, kendisini sapık bir Afganistanlının cinsel saldırısından korumak istedi, o kaçak göçmen kızımızın başını taşla ezdi, haftalar boyu yaşam savaşı veren Ayşegül, sonunda hayatını kaybetti.
O saldırıların yaşandığı günlerde 6 Türk genci İstanbul'da bir pankart astı: Hudut Namustu.
Evet hudut namustu, ama öyle görünüyor ki Türk'ün namusu artık umum malı idi ve buna itiraz eden de Kovulmuş Şeytan'dan beterdi. Bu 6 Türk genci saatler içinde gözaltına alınıp terörle mücadelede sorgulandı. Gözaltında uğradıkları muameleyi kendilerinden müsaade almadığım için yazmıyorum. Sonra bu gençler, milliyetçi olduklarını iddia eden bir örgütün sistematik tehdit ve saldırılarına maruz kaldı, hepiniz hatırlıyorsunuz.²
Aradan geçen bir yıla yakın sürede pek bir şey değişmedi. Birkaç gün evvel Batuhan Çolak jandarmanın şikayeti üzerine ifade veriyordu.
Öyle sanırım ki jandarmanın görevi, vazifesini ifa edip halkı haberdar eden, milletin ikbali için uyarılarda bulunan Batuhan Çolak gibi gazetecilerle uğraşmak değil, Ayşegül'ü öldüren o sapığın yurda hiç girememiş olmasını sağlamaktır.Kaçak geçiş görüntülerini yayınladığımdan ötürü, Jandarma Genel Komutanlığı suç duyurusunda bulunmuştu. Karakolun önünden yazıyorum. İfademizi verdim suçlamalar ağır, ayıp ettiler.
— Batuhan Çolak (@batuhancolak33) April 4, 2022
Bu hassasiyeti, kaçaklar ve kışlalara lüks araçlarla girenleri engelleme konusunda görmek isteriz. pic.twitter.com/GVIwxt3JDF
Altındağ'da yaşanan olaylar ilk sarsıntı idi. İlk ve en küçük sarsıntı. Unutmayalım, Türkiye deprem bölgesidir, hem jeolojik hem de politik anlamda... Dominonun ilk taşını devirecek sarsıntının gelmesi de artık yalnızca bir an meselesidir.
Artık ya (Başbuğ Türkeş'in tabiriyle) "Cumhuriyet Hükümeti" üzerine düşeni yapmalı ve sınırları gayz ile kontrol altına alıp tüm kaçakları ve göçmenleri göndermelidir, ya da Türk milleti bu görevini yerine getirmeyeceğini net bir şekilde ilan eden siyasi prangadan ilk seçimde kurtulmalıdır.
Net konuşayım: Ya şimdi gereği yapılır ya da bedelini en acı biçimde öderiz. Örnekleri için Türkiye'de sayıları milyonlara ulaşan kaçak göçmenlerin memleketlerinin haline bakabilirsiniz.
Evet, hudut namustu.