14 Temmuz 1959 tarihinde, Moskova'dan Kerkük'e uzanan soykırım; Türklük öldürüldü.
İngiliz mandası altında geçen onlarca sıkıntılı yılın ardından 1958 tarihinde yapılan devrimle Irak'ta Cumhuriyet ilan edilmişti. Bittabi İngiliz manda yönetimi ile her zaman çatışan Irak Türkleri, Cumhuriyetin ilanını büyük bir sevinçle karşılamıştır. Cumhuriyetle birlikte artık insanca yaşayacağına inanan Irak Türkleri, ilk ağır darbeyi Cumhuriyet için hazırlanan anayasadan yedi.
Anayasa taslağında Irak Türkleri yok sayılmış daha da ileri gidilerek bölge Türklüğünün adı değiştirilmiş ve onlara "Türk" denmesi yasaklanmıştı. Bununla birlikte ülkenin kuruluşunda tüm etniklere imkanlar tanınırken, Türklere neredeyse hiçbir şey verilmemiştir.
Tüm bunlara rağmen 14 Temmuz 1959 tarihinde yapılacak olan Cumhuriyet'in 1. Yıl kutlamalarına büyük bir heyecanla katıldı Irak Türkleri. Türkler, millî kıyafetleri ile adeta bayram havasında katıldıkları Cumhuriyet kutlamalarının, bir anda onların cenaze törenine dönüşeceğinden tamamen habersizdi.
Peki neler oldu? Anlatayım.
Krallık döneminde yurt dışına kaçmak zorunda kalan birçok siyasi suçlu, ihtilal yönetimi tarafından affedilmiş ve aynı zamanda artık yurda geri dönmeleri çağrısı yapılmıştı. Yaklaşık 11 yıldır Sovyet Rusya koruması altında Moskova'da yaşayan Kürt eşkıya elebaşı Molla Mustafa Barzani ise bu genel af ile Irak'a dönmüştü. Barzani’nin Irak’a dönüşü, Kürtleri büyük ölçüde cesaretlendirdi. Böylece Kürtler, petrol yatakları ile zengin Kerkük’ü kendi bölgeleri arasına katmayı planlamaya başladılar.
22 Ekim 1958’de Süleymaniye’ye gitmek üzere Kerkük Askerî Havaalanına inen Mustafa BARZANİ, Kerkük'te Kürt nüfusunun çok az olması nedeniyle Kerkük’e organize biçimde dağlardan gelen Kürt militanlarının tezahüratı ile karşılandı. Daha sonra Süleymaniye’ye geçen Barzani, 24 Ekimde, peşine taktığı yüzlerce komünist görüşe sahip Kürt’le birlikte Kerkük’e döndü.
Silahlı militanların Kerkük'e girişiyle birlikte Türkmen yerleşimlerine saldırılar başladı. Çeşitli iş yeri Kürt çeteleri tarafından yağmalandı. 8 Mart 1959 tarihinde Musul'da başlayan komünist ayaklanması ile Irak feci kanlı olaylara şahit oldu. Bu olayla birlikte Kerkük’te bulunan ve gerçek bir Türk dostu olan İkinci Tümen Komutanı Tuğgeneral Nazım TABAKÇALI görevinden alındı. Bunun yerine komünist yanlısı Tuğgeneral Davud el-CENABÎ tayin edildi.
Cenabî’nin Kerkük’e gelişi ile komünist Kürt gruplar daha fazla cesaret kazandı. Kerkük'te Türkçeyi tamamen yasakladı. Kerkük'te Barzani'yi güçlendiren Cenabî, 14 Temmuz Türk soykırımının temelini hazırlıyordu.
14 Temmuz gününe bayram havasında giden Irak Türkleri, resmi töreni sabırla bekliyordu. Törenin başlaması ile her şey çok normal görünüyorken bir anda yüzlerce komünist Kürt militan, tek ağızdan sloganlar atmaya başladı. Turancı, Faşist, Irkçı olmakla suçladıkları Irak Türkleri aleyhine yapılan sloganlar devam ederken çok geçmeden ilk silah sesi patladı. Ardından otomatik silahlarla Türklerin bulunduğu tarafa doğru ateş açıldı ve böylece Irak tarihinin en kanlı olayı, Kerkük soykırımı başladı.
İlk olarak Türklerin oturduğu 14 Temmuz kahvesi komünist Kürt eşkıyaları tarafından tarandı. Kahve sahibi Osman Hıdır açılan ateş sonucu şehit edildi, ayaklarına ipler takılarak, bir motorlu araca bağlandı ve sürüklenmeğe başlandı.
Ordu, polis ve sivil teşkilâtlar ile komünist partinin üyeleri el ele vererek, evlere baskınlar yaptılar ve yüzlerce Türk'ü tutukladılar. Bir kısmını süngü ve dipçiklerle katlettiler. Evlerinden alınan bazı Türk liderleri, ailelerinin gözleri önünde şehit edildiler. Daha sonra ayaklarına ipler takılarak, motorlu araçlarla cesetleri sokak sokak sürüklenildiler.
Bazı Türkler tutuklandıktan sonra, ayaklarına ipler takılarak, ters yönde hareket eden iki ayrı araca bağlandı ve böylece iki parçaya ayrıldı. Bazılarının cesetleri sokak sokak sürüklendikten sonra, üzerlerinden kamyon ve traktörler geçirildi.
Daha sonra adları tespit edilen diğer Türk aydınları da, sırayla evlerinden alındı ve aynı akıbete maruz kaldı. Gözü dönmüş caniler, insanlık dışı bir vahşet gösterdiler. Kimilerini diri diri toprağa gömdüler. Kimilerini elektrik direklerine astılar ve kızgın güneş altında bıraktılar. Kimilerinin gözlerini oydular
Hayatını kaybedenlerin yanı sıra binlerce Irak Türk 3 gün süren soykırımda yaralandı. Hastaneler tamamen Türklerle dolup, taştı. Kürtler, Kerkük'te Türklere karşı soykırım düzenlerken, Türklerin mallarını da çalmayı ihmal etmemişti. Soykırım sırasında yağmalanan Türk malları kamyonlara koyularak Kuzey Irak'a kaçırıldı.
İnsanlık nasibini alamayan komünist Kürt eşkıyalarının 64 yıl önce bugün bizlere karşı düzenlediği soykırımı hiçbir zaman hafızamızdan silemedik. İnsanlık tarihi böyle canice sahnelere çok az rastlamıştır.
Meydana gelen bu kanlı olayların tamamı Irak devletinin bilgisi dahilinde olmuştur. Soykırımda kullanılan silahların ve askeri araçların tamamı Irak Ordusu tarafından kullanılan bir depodan komünist Kürt çeteleri tarafından çalınmıştı.
Irak Devleti, Türkleri kendisine en büyük tehdit olarak görüyordu. Öyle ki, Türkleri tehdit olarak görmeyen bir yönetim onların adını değiştirip, "Türk" demeyi yasaklamaz.
Irak'ta Türk kimliğini yok etmek isteyen Barzani, başarısız olmuştu. Türkler daha güçlü bir şekilde bugün varlık mücadelelerine devam ediyor. Türkiye'nin o dönem sessizliği de unutmadığımız önemli bir durumdur. Bu sessizliği bozan ve Türklere karşı girişilen kırımı duyuran Hüseyin Nihal Atsız bey'i de unutmadık.
14 Temmuz 1959 Kerkük Soykırımında yitirdiğimiz canlarımızı özlemle anıyoruz.
Ruhları şâd olsun!