Günlerdir Kerkük'te yaşanan gelişmeleri, başta Türkiye olmak üzere Türk Dünyasının kamuoyuna aktarmaya çalışıyorum. Bugün, mevcut sürecin sonuna gelindiğini, neler yaşandığını ve neler amaçlandığını detaylıca sizlere anlatmak isterim. Lütfen okuyun, paylaşın, paylaştırın.
Aslında olayların ilk başladığı noktaya dönecek olursak, Osmanlı’nın Musul ve Kerkük’ü bırakmasına kadar gerilememiz gerekecek. Çünkü o dönem, büyüklüğü sebebiyle ilk olarak Musul, sonra da Kerkük’ün demografik yapısı İngilizler tarafından değiştirilmeye çalışılmıştır.
Devamında, 1957 yılına geldiğimizde Kerkük vilayetinin sınırlarını değiştiren Irak Krallığı, değişen sınırların gölgesinde Türk nüfusunun az gösterildiği bir sayım ilan etmiştir. Öyle ki, Kerkük şehrinin 120 binlik nüfusu yanında Kerkük vilayetinin asıl nüfusu 250 bin civarındaydı. Ancak, yeni eklenen köylerle bu sayı 390 bine çıkarılmıştı.
Ancak tüm bu girişimlere rağmen, vilayet genelinde yapı değiştirilse de Kerkük şehir merkezinde Türkler çoğunluk olmayı başarmıştır. (%38 Türkler, %33 Kürtler, %23 Araplar, vb.)
1957 yılında Kerkük’te yapılan nüfus sayımına göre Kerkük şehir merkezinin nüfusu şu şekildedir:
- Türkler: 45.306
- Kürtler: 40.047
- Araplar: 27.127
- Süryaniler: 1.509
- Diğer: 101
Toplam: 120.402
Devamında, Arap Irkçısı Baas Partisi’nin iktidar olmasıyla birlikte Kerkük, tüm dünyanın kabul ettiği bir Araplaştırma politikasına maruz kalmıştır. Saddam Hüseyin’in iktidarıyla en şiddetli dönemini yaşayan Araplaştırma politikası çerçevesinde, ilk olarak Kerkük’ün adı El-Temim olarak değiştirilmiş, ardından il sınırları bir kez daha Arapların çoğunluk olacağı şekilde düzenlenmiştir.
Bu süreçte yapılan sayımlarda ise Türklüğe asla yer verilmemiş; sonuçlar Baas Partisi’nin keyfine göre belirlenmiştir. Öyle ki, Türkmenlerin önüne gelen sayım belgelerinde “Arap” ya da “Kürt” olmak seçeneklerde varken, “Türk” olmak bir seçenek dahi değildi.
2003 ve Sonrası: Kerkük’te Kürtleştirme Politikası
2003 yılında, tarihin en gaddar, Türk düşmanı ve Türk katili Saddam Hüseyin’in iktidarı, Irak’taki halkların işbirliği ile yıkıldıktan sonra Irak Türkleri “Artık rahat bir nefes aldık” demeye başlamıştır. Ancak, Saddam Hüseyin’i aratmayacak bir Türk düşmanlığına sahip Kürtçüler, ABD’nin desteği ile Irak’ın kurum ve kuruluşlarını işgal etmiş, Kerkük’teki tapu ve nüfus kayıtlarını yakıp kundaklamışlardır.
2003 ile birlikte Kerkük’te Araplaştırma politikası tarih olurken, yerini artık yeni bir ırkçılık olan Kürtleştirme politikasına bırakmıştır. Bu süreçte, Kerkük ilinin sınırları yine değiştirilmiş ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı köyler Kerkük’e dahil edilmiş, Türklerin yaşadığı köyler ise Kerkük’ten çıkarılmıştır. Aynı zamanda 300.000’den fazla kaçak Kürt, ABD’nin desteği ile Kerkük’e yerleştirilmiştir.
Bugün ise Kerkük’te, 2003 yılında başlatılan ve yıllardır uygulanan Kürtleştirme politikasının son aşamalarını yaşamaktayız. 2003’ten beri gayri hukuki olarak Kerkük’e yerleştirilen kaçak Kürtlere sahte kimlik kartları verilmiş ve bu kartlarla seçimlerde oy kullanmaları sağlanmıştır. Kullanılan bu oylarla Kerkük’ün kaderi belirlenmiştir. Aynı zamanda, bu kaçak Kürtler Kerkük’ün stratejik kurumlarına memur yapılarak kamusal anlamda Kerkük’ün her alanı işgal edilmiştir.
Bugün Yaşananlar
Bu hafta ise Kerkük dahil olmak üzere tüm Irak genelinde, Irak devletinin iddiası ile kalkınma amacıyla genel nüfus sayımı yapılmaktadır. Ancak, tüm Irak’ta bu sürecin böyle ilerlemesi beklenirken Kerkük’te durum değişmiştir.
İlk olarak, sayımdan 4 gün önce Kerkük’ün girişlerinde bulunan, Erbil ve Süleymaniye illerine sınır olan (Çimen, Darmen, Altunköprü) polis kontrol noktalarından 320 subay ve görevlinin gözaltına alındığı ortaya çıkmıştır. Devamında, kontrol noktalarında oluşturulan güvenlik boşluğu ile birlikte, Kerkük’e sayımdan 2 gün önce bir kaçak Kürt işgali başlamıştır. İki gün boyunca Kerkük’e 100 bine yakın aracın giriş yaptığı ve bu nedenle kilometrelerce trafik oluştuğu kayıt altına alınmıştır. Yaklaşık 300.000 kişi.
Yapılacak sayımlarda milliyet, mezhep veya dil bilgileri kayıt altına alınmazken, bu kadar insanın Kerkük’e getirilmesinin tek amacı, kaçak Kürt oyununu yasallaştırmaktır.
Büyük çoğunluğu kaçak evlerde yaşayan bu insanlar Kerkük’e sadece seçimden seçime gelmektedir. Bugünler, 2003 yılında başlatılan Kürtleştirme politikalarının son dönemine şahit olmaktayız. Bu sayımla birlikte, zaten sahte kimlik sahibi olan bu kaçak Kürtler Irak’ın resmi kayıtlarına “Kerküklü” olarak geçirilecektir.
Başta uluslararası gözlemciler olmak üzere tüm dünya tarafından kayıt altına alınan bu süreçler, Kerkük’teki her şeyi şaibeli hale getirmektedir.
Sonuç Olarak
Yüzbinlerce kaçak Kürt ve Arap’ın oy verdiği bir sistemde, Kerkük’ün gerçek iradesi nasıl ortaya çıkabilir?
Her fırsatta il sınırı değiştirilen bir Kerkük’ün gerçek nüfusu hangi dönemin il sınırına göre alınabilir?
Tüm kurumları Kürtler ve yandaşları tarafından işgal edilen bir şehirde kamu kurumlarına güven nasıl olabilir?
Tüm dünyanın gözü önünde on binlerce aracın Kerkük’e girişi, birer vesika olarak tarihe geçecektir. Tüm dünya artık resmen Kerkük’ün Kürtleştirilmesine şahit olmuştur.
Şimdi sormak istiyorum:
Tüm bu gerçekliğe rağmen hâlâ susacak mısınız?
Ey Türk, #KerkükünSesiOl