Pandemi kapanmaları, ekonomik buhranlar, siyasilerin kavgaları, gericilerin hadsiz açıklamaları yine ülke gündemimizde. Eli kalem tutan, topluma karşı söyleyecek sözü olan insanlar elbette bu konuları ele almalıdır ki, elimizden geldiğince bu konuları her zaman gündeme getirmeye özen göstermekteyiz.
Ancak büyük idealler güncel konular nedeniyle bir gün bile unutulursa kişinin ideallerinden şüphe edeceği zihinsel bir ortam doğar. Bu sebepledir ki fikriyatımızın en önemli sorunlarından biri hakkında birkaç kelam etmek isterim.
* * *
Değerli Türk Milliyetçileri;
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi olan Türk Milliyetçiliğinin 2021 yılında hem öksüz hem de yetim olması gerçekliğini daha ne kadar görmezden geleceğiz?
Milliyetçiliğe dair fikri olan, olmayan herkesin ''milliyetçi'' olduğunu iddia ettiği bir düzlemden bahsetmiyorum elbette. Büyük idealler peşinde fikir, emek ve ter döken Türk Milliyetçileri kendileri bir yumruk haline gelmeden hangi düzenin belini kırmaya muktedir olabileceklerdir.
Etraftaki örgütlü siyasal-sosyal hareketlere bir bakmanızı öneririm, bu toprakların özüne ve bu toprakların insanının yaşamına düşman İslamcılar, memleketin terör başta olmak üzere birçok temel sorununu oluşturan rezil Kürtçüler, çağdışı ideolojilerini yalan ve süslenmiş sözcüklerle gençlere pazarlamaya çalışan komünist artıkları vesaire...
Bu acz yaratıklarının neredeyse her alanda hastalıklı birer temsiliyetleri varken, Türk Milliyetçilerinin çektiği sabır sizi de rahatsız etmiyor mu?
Elbette bu satırları okurken TBMM'den tutun da hayatın birçok alanında yer alan fikirdaşlarımız aklınıza gelebilir. Örgütlü (ya da teşkilatlanmış diyelim) olmadığı sürece günümüz Türkiye'sinde temsiliyetlerimiz yetersiz kalmaktadır.
Artık şunu dürüstçe kabul edelim bu toprakların, bu coğrafyanın kuralları nev-i şahsına bir münhasırlıkta çığır açan kurallar.
Bu topraklarda geleceğe yürümeye bir oyun dersek, biz bu oyunu Stokholm ya da Kopenhag kriterlerine, kurallarına göre oynayamayız. Bu topraklarda sana yumruk atana cevabını daha sert vermediğin takdirde o yumruk suratında patladığı ile kalır!
Eğer bu kurallar yanlışsa, sadece yanlışı değiştirmek için dahi olsa muktedir olmaktan başka bir çıkar yol yoktur.
* * *
Olanlardan ve mevcut durumdan dolayı potansiyelleri öfke ile perdelenmiş bir gençliğimiz var. Mevcut gidişat bu gençliğe iki seçenek sunuyor;
Ya milli bir ziyan ya milli bir kıyam!
Bu iki seçenekten ''kıyam'' bugün bu ülkede yaşayabilmemizi sağlayan o kutlu Ruhtur.
Bu Ruh üniversitelerden sokaklara, köy meydanlarına, evlerde yapılan sohbetlere kadar sirayet etmediği sürece mesafe kat etmemiz olası değildir.
Milliyetçi entelijensiya kendini sınırlı bir alan muhafazası ile törpülediği sürece bu Ruh gerçek potansiyelini ortaya çıkarmaktan uzak bir pozisyonda kalmakla mükelleftir.
Lanet okumakla, kınamakla bu memleket düzelmez!
Tecavüzcüsü, tacizcisi, teröristi, psikopatı, sosyopatı her gün suçlar işler, bu suçların neticesinde hak ettiği cezayı almaz, birilerinin arkasına sığınır ve hatta yeri gelir alkışlanır, kınarız...
İslamcı asalaklar mevcut muktedirlerden güç alarak ülkenin temel değerlerine, insanlarına, gençlerine demediklerini bırakmaz gerektiğinde bunu fiili hareketlerle, zalimlikle belli ederler, kınarız.
Türklüğün her şeyiyle kavgalı ve Türklüğe karşı nefretini bangır bangır haykıranlar bu ülkeye söve söve bu ülkeyi sömürürler, kınarız.
Ülkeye sığınmacı olarak gelir, bu ülkenin vatandaşından daha geniş imkanlara sahip olur sonrasında bu ülkenin vatandaşına zarar verirler, kınarız.
Değişen bir şey var mı?
* * *
Biz bir şeyleri değiştirmek istiyorsak, öncelikle Türk Milliyetçilerinin ortak bir ses olmasını sağlamak zorundayız.
Sonra bu sesin her kulakta yankılanması için elimizden gelen tüm çabayı ortaya koymak adına mücadele etmeliyiz.
Aksi takdirde olacaklar malumun ilamından ibarettir.
En içten sevgi ve saygılarımla.
Emrah Birgül