Komplo teorilerini ciddiye alan bir insan değilim. Reis söz konusu olduğunda bile, kimsenin bilmediği gizli bir amaç, niyet, gündem aramam. Dini bir düzen kurmaya çalıştığını, cumhuriyeti yıkmaya çalıştığını falan düşünmem. Ama aklına girmeye çalıştığımda en başarısız olduğum kişi olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim.
Neyi neden yaptığını anlamayı kesinlikle beceremiyorum. Daha somut bir örnekle açıklayayım: Mesela neden sürekli “başarılı” olduğunu vurgulama ihtiyacı hissediyor? Kendisini iyice köşeye sıkıştırdığını fark edemiyor mu? Ya da nasıl olsa yine bir şekilde kurtarırım mı diyor? Ben kitleyi homojen ve yekpare bir hale getirdim, bana kayıtsız şartsız güveniyorlar mı diyor?
Özellikle cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin devreye girdiği son iki senedir, sürekli olarak her şeyin ne kadar iyi gittiğini söylüyor Reis bize (sanki ondan bir sene önce “beka sorunu” var diyen kendisi değilmiş gibi). Sadece kendisi demiyor, tüm AKP de bir koro gibi tekrarlıyor bu söylemi. Türkiye hep yükseliyor ona göre, her konuda çok başarılı. Ekonomi muhteşem, dış politikada mucizeler yaratılıyor, hatta COVID-19 konusunda da dünyadaki en başarılı ülkeyiz. Asla bir başarısızlık, tökezleme, hatta yavaşlama ihtimalinden bahsedilmiyor. Akdeniz’e gemileri sürmek ve Yunanistan’ı savaşa zorlamak büyük başarı, sonra Avrupa kızınca masaya oturmak daha büyük başarı. Libya’nın iç işlerine karışmak, savaşa müdahil olmak çıkarımıza, Rusya höt dediğinde masaya oturunca barış güvercinlerinin en asiliyiz. Kürtlerin devlet kurmasına engel olmak için Suriye’ye dalmak büyük bir zafer, iki gün sonra Amerika hop deyince durmak da. Dolar 8’e yaklaşırken, Merkez Bankasında döviz rezervi eksiye düştüğünde bile Maliye Bakanı büyük başarılardan bahsediyor. Beş maskeyi aylarca dağıtamamak, test sayısını artıramamak, vaka ile hastayı ayırıp DSÖ’den fırça yemek bile Sağlık Bakanı’nın başarı hikâyelerini bozmuyor.
Artık basın toplantılarının ilk yarım saati propagandaya ayrılıyor, sürekli ne kadar doğru işler yapıldığı anlatılıyor. Propaganda Başkanlığı kuruluyor, eskiden bol olan olumlu verilerin yerine nadir bulunan olumlu veriler aranıp bulunuyor (tüketici güven endeksi iki puan arttı, buzdolabı satışları yükseldi, kur rekabetçi hale geldi vb.). Bu aralar pek kullanılmasa bile “dış mihraklar”, “büyük oyun”, “faiz lobisi” cepte joker olarak duruyor, yani bir sorun çıktığında “hata yaptık” dememek için az da olsa cephane mevcut.
Sorun şu ki, kimse her zaman başarılı olamaz. Ekonomi, objektif olarak bakıldığında yerlerde sürünüyor ve hiçbir somut önlem alınmıyor, adalet sistemi bağımsızlığını tamamen yitirmiş gibi görünüyor, eğitimin kalitesi yerlerde, işsizlik oranı sürekli yükleniyor. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, ülkedeki gençler mutsuz, umutsuz ve gitmek istiyor buradan! Kimsede artık sıkacak diş, sabretmek için umut kalmadı.
Reis’in başarı hikâyesinin yaldızları sürekli dökülüyor, ufukta umut verecek hiçbir olumlu işaret yok. Karadeniz açıklarında doğalgaz bulunduktan bir ay sonra doğalgaza %35 zam yapıldığına göre oradan bir mucize çıkmayacak. Yerli otomobil üretilebilirse yılda 2-3 bin tane üretilecek. Kanal İstanbul birilerini zengin etse bile devletin kasasını doldurmayacak. Katar çıkarıp cebimize 40-50 milyar USD koymayacak. Rekabetçi kur sayesinde ihracat patlamayacak. Bütçe açığını kapatacak sihirli bir formül yok. Yine de her gün bir yama yapıştırılıyor zafer sancağına, gitgide zorlaşsa da alkışlamaya hazır kitleye olumlu haberler veriliyor.
Bir insan kendini neden bu kadar köşeye sıkıştırır? Yakında bir gün IMF kapısına gittiğinde, ilaç paraları ödenmediği için hastaneler karıştığında, THY üç otuz paraya satıldığında bunları da tevil edebilecek mi? Yoksa onları bile bir başarı olarak mı satacak? Satabilecek mi? O gün gelince damat-bakanı kurtlara mı atacak? Milletim beni affetsin deyip kurtulacak mı? Yoksa Abdülhamid gibi bir istibdat rejimi kurarım, ağızlarını bile açamazlar mı diye umuyor?
Tamam, kendisinin ülkeyi kurtarıp düze çıkaracağına inanıyor. Tamam, başkasının bunu yapamayacağından çok emin. Tamam, kendisine karşı çıkanın batıl olduğunu, ülkeye düşman olduğunu düşünüyor. Tamam, ihaleleri kendi adamlarına verip güzel bir çark kuruyor. Ve yine tamam, bir şekilde, bir yolunu bulup bir günde her şeyi düzeltebileceğini hayal ediyor, o güne kadar ekonomi tamamen çökmesin yetiyor ona. Bunları anlıyorum. Doğru yolda olduğundan çok emin olduğu için hiçbir ciddi değişiklik, yapısal reform falan da yapmayacak, bunu da anlıyorum.
Ama neden kendine gerektiğinde geri çekilebileceği bir boşluk bırakmıyor? Yenilme olasılığını aklına bile getirmiyor mu? Ne yapacağını çok yakında göreceğiz, ama ne düşündüğünü sanırım hiç anlayamayacağız.
Erkin Çam